Sam yeli gibi esen ve değerlerimizi kurutan liberalizm rüzgârı bazı Müslümanları da etkilemiş olmalı ki, aile içinde din eğitimi verilmesine, erdemlerin yeşerip boy atmasını sağlamak ve ayıpları, kusurları, günahları engellemek için uygun yöntemlerle tedbir alınmasına karşı çıkıyorlar; "bırakın herkes kendi dinini, kendi ahlakını kendi seçsin, hayatını kendi ilkelerine göre yaşasın..." diyorlar.
Mümin, kendini kendine yeterli görmeyen, dünya ve ahirette başarılı ve mutlu olabilmek için ilâhî irşada (yol göstermeye) muhtaç olduğuna inanan, bu sebeple Allah'ın örnek olarak gönderdiği Peygamber'i rehber edinen, onun izinden gitmeye çalışan insandır.
Kur'an'a göre "İnsan kendini kendine yeterli gördüğü zaman yoldan çıkmış, haddini aşmış olur" (Alak:96/6).
İlahi irşad müminlere şunları söylüyor:
"Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun..." (Tahrim, 6).
Aile reisi ve diğerleri, ailenin fertlerini, sonu ahirette ceza görmek olan davranışlardan, alışkanlıklardan, ihmallerden koruyacaklar.
Nasıl koruyacaklar?
En uygun yöntemlerle günah, kusur ve ayıp olan davranışları engelleyerek, yapılması gerkenleri yaptırarak, yapılmaması gerekenleri önleyerek koruyacaklar.
Namazı kılmayan bir aile ferdini diğerleri uyarmazsa, namaza teşvik etmezse, namaz kılanla kılmayana, ilgi ve sevgide eşit davranırsa sorumluluğunu nasıl yerine getirmiş olacak?
"Ailene namaz kılmalarını emret; kendin de namazını özene bezene ve devamlı kıl..." (Taha: 20/132.
Bu âyet hem aile büyüklerinin namazlarını aksatmadan ve özenle kılmalarını hem de aile fertlerini namaz kılmaya çağırmalarını, namazı kılıp kılmama konusunda onları serbest bırakmamalarını emrediyor.
"İyilik ve dindarlıkta yardımlaşın, günahta ve hakka tecavüzde yardımlaşmayın"(Maide: 5/2).
Ailenin fertleri namazı kılmıyor, oruç tutmuyor, diğer farzları yapmıyor, haramları işliyorsa ve başta anan babaları olmak üzere diğer fertler onların bu günahları karşısında duyarsız ve tedbirsiz kalıyorlarsa yukarıda meali verilen ayete aykırı davranmış olmazlar mı?
Peygamberimiz (s.a.) yedi yaşından itibaren çocuklarımızı namaza alıştırmamız gerektiğini buyuruyorlar.
Aile fertlerinin ve özellikle aile reisinin, aileden sorumlu olduğunu ifade ediyorlar.
Kendileri gece namazlarını bitirip vitri de kılınca eşleri Aişe'yi uyandırıyor ve "Kalk, vitri kıl" buyuruyorlar.
Şu ifade de kendilerine (s.a.) aittir:
"Gece kalkıp namazını kılan sonra da eşini namaz için uyandıran, uyanamadığı takdirde yüzüne su serpen kişiye Alah rahmeti ile muamele buyursun!"
Şöyle diyenler varmış:
Namaz bir ibadettir, ibadet zorla olmaz, kişi kendi iradesiyle, baskı altında kalmadan namaz kılmalıdır ki, yaptığı ibadet olsun!
Bu söz doğrudur, ancak dünya ve ahiret hayatımız için iyi ve faydalı olanı yapmayı, kötü ve zararlı olanı terk etmeyi sağlamak için başta çocuklarımız olmak üzere insanlara eğitim vermiyor muyuz? "Bırakalım, yaparsa yapsın, yamazsa yapmasın; ister iyi olsun, ister kötü ve ahlaksız olsun" diyor muyuz? Beşeri arzularımız ve duygularımız bizi günaha, yanlışa, haksızlığa, ibadetleri terk etmeye de sevk edebiliyor. Zamanında eğitim vererek, gerektiğinde uygun şekilde müdahale ederek insanları iyiye ve güzele yönlendirirsek, kötü ve günah olandan alıkoymaya çalışırsak –liberal takılanları bilmem ama- biz müminler vazifemizi yapmış oluruz; nefsinin meşru olmayan arzularını yenme konusunda kendisine yardımcı olduğumuz, kendisi için hayırlı olduğu halde yapamadıklarını yapmasını sağladığımız insanlar da sonunda mutlu olurlar ve ibadetlerini de -eğitim safhasından sonra- kendi iradeleriyle ve severek yapar hale gelirler.
Yeni Şafak