Namık Kemal’in fikir dünyasında tesirler

Himmet UÇ
Namık Kemal’in kültürel biyografisinde önemli şahıslar vardır. Namık Kemal onlardan çok etkilenmiştir. Onun bakış açısı onların sayesinde oluşmuştur denilebilir. Namık Kemal Sofya’da iken yazdığı şiirlerinde tasavvufi Türk şiirinin tesirleri vardır. Büyük tasavvuf şairlerinden izler görülür bunlarda. Şair bu şiirlerde cesaret, kendine güven gibi hislerle görülür. Onun sonraki hayatında bu tesirler cesareti olmayacak işlere kalkışması, siyasiliği ihtilalciliği, tenkid yazılarındaki serazad ruhu hep bu dönemdeki etkilerden doğmuştur denebilir. 
 
İnsanlar dini, ilmi, siyasi, felsefi kişilerden ve kitaplardan etkilenerek güçlü olurlar. Bunların hiç biri yoksa insan gündelik hayattan etkilenir. Bediüzzaman “Gaye-yi hayal olmazsa ezhan enelere dönüp etrafında gezerler“ diyor. Bu psikanalitik bir sözdür, yani kişinin kafasında ve hayalinde büyük kişiler kitaplar ve idealler yoksa bu şahıs kendi ile uğraşır. Yemesi, içmesi, elbisesi, arabası gaye olur. Öbür önemli işler de rutinleşir. Bu kişi etkileyici olamaz çünkü etkilemek için ciddi etkilenmek gerekir. Kim olursa olsun şöyle ucundan kenarından bir etkilenme, insanı etkileyici yapmaz. Zübeyir Abi etkilemek için belli bir limitin üzerinde okumayı salık verir.
 
Namık Kemal etkileyici bir insandır, Bediüzzaman ona “kamil“ bir zat der. Eserlerini de kamilane olarak değerlendirir. Bu onları okuduğunu belli eder. Namık Kemal Kur’an’dan ayetler nakleder eserlerinde. Şiirlerinde ayet meallerini şiir yapar. İslam hukukunu bilir ve 1876 anayasasını hazırlayanlar içindedir. İslam, Türk ve Osmanlı tarihini bilir, Osmanlı tarihini yazar. Kişilerle ilgilidir. Evrak-ı Perişan isimli eserinde, Yavuz Sultan Selim, Fatih Sultan Mehmet, Selahattin Eyyubi ve Emir Nevruz’dan bahseder. Bu eser bir biyografidir, ama kültürel biyografi. Bu sonuncusu Moğolları Müslüman eden adamdır. 
 
Namık Kemal Bediüzzaman gibi Osmanlı milliyetçisidir. “Cihangirane bir devlet çıkardık bir aşiretten” demesi bunu gösterir. Bediüzzaman her şeyi ile tarihe avdet ettirilmiş gibi görünen Osmanlılığı eserleriyle yeniden inşa etti. Birbirinden yüz yıllık dalaverelerle koparılan İslam dünyasını eserleri ile birleştirdi. Onun eserleri Türkiye’nin ve siyasi hayatını tevhid ettiği gibi, İslam dünyasını da tevhid etti. Erdoğan onun Osmanlı tevhid senaryosunu sahneye koyuyor. Osmanlının eğitim tarzında önemli yer alan Kur’an onunla yüz yıl sonra sınıflardaki yerini aldı. Bence şimdi liselere, üniversiteye konacak ders “Kur’an, Sanat ve Edebiyat” dersidir. 
 
Sosyolojimiz batının çöplüğü, edebiyatımız dinden koparılmış. Her sayfasında dinden imajlar olan edebiyatı anlatan hocaların dinden haberi yok. Fikret’in şiirinde bir kelime geçiyor, “girdab-ı ufûl.” Uful kelimesi size bir şey hatırlatıyor mu dedim, çıt yok. Hz. İbrahim muakale ile Allah’ı ararken batan güneşten ilah olmaz “lauhubbülafilin” diyor dedim. Bu sanat ve edebiyat felsefe metinlerinin sanata, edebiyata, dine, mitolojiye, felsefeye açılan kapıları vardır. O kapılardan haberiniz yoksa edebiyat dar ve penceresiz bir koridorda gider gelir. Kur’an ve edebiyat dersini koyun. Yeni YÖK başkanı yoksa ülkenin geleceği ne  olur Allah bilir. Tatmin olmayan yüreklere Kur’an’ın manası bir abı kevserdir, onu vermezseniz neyi verseniz bu tezgahlar sona ermez.
 
Namık Kemal Jan Jak Russo‘dan etkilenmiş. Onun siyasi fikirleri özellikle çontat sosyalini okumuş. Kamuoyu fikri onlardan geliyor. Bacon’u filizof okumuş, Monteskiyo, Volter’i okumuş. Menteskiyo’nun Romanın İtila ve İzmihlaline Dair eserini okumuş ondan bahseder. Volter’in yaptığı icraatı Ahmet Vefik Paşa’nın Bursa’da yanlış yollar açmasına benzetir. Hugo, “insanları etkilemek büyük bir Allah vergisidir” der. Hayat boş milletin imdadına koş. Bolşevizmi okumuş onların vatan kavramına getirdiği eleştirileri eleştirir Kemal Bey. Velhasıl büyük adam ama Bediüzzaman gibi kültürel ve dini değişmenin yerine siyasi değişimi hedef telakki etmiş bu yüzden ömrü sürgün ve itibarsızlaştırmalarla geçmiş. 
 
“Ölmeden görürsem millette ümid ettiğim feyzi yazılsın sengi-i kabrime vatan mahzun ben mahzun…” sözü ona aittir. Gelibolu’ya sürgün edilir, orada Süleyman Paşa’nın mezarı vardır. Marmara Denizi‘ne bakar, orayı görünce o atı ile birlikte yatan Türklerin Avrupaya çıkmasını sal ile hazırlayan kahraman adama bakarak uyumak ister. Öldüğünde onun karşısına gömülür. Kahramanların her şeyi kahraman, senin idealin yolunda bir adam kalk bak neler yaptı, herkes ona müteşekkir. Ve Memnun.  

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.