Yanmak nedir? Ateş yakar mı? Bizi yakan ateşin her daim yaktığı yakini mi? Ateşin sahibine olan yakinimizi yeniden ateşlesek ateş yine de bizi yakar mı? Tarihe düz mantıkla gittiğimizde nice yanmış şehir, insan ve medeniyet alevleri yüzümüzü yalar. Dairesel düşünce ile tarihe döndüğümüzde ateşin yakmadıklarını görerek serinleriz.
Nuh’u (a.s) suyun neden boğmadığını bilen, İbrahim’i (a.s.) ateşin yakmamasında boğulmaz. Nuh ( a.s) gibi tevekkül gemisine binene dalgaların yapacağı beşik gibi sallamaktır. Gönüldeki putları yakan İbrahim’e (a.s.) dev alev dalgaları balığın suda yaşaması gibi bir hayat yaşatır. Balık, zulmünü Sübhana arz eden Yunus’a (a.s.) derin denizlerden sahile çıkaran bir gemi olur.
Barla gölü tecrit ateşine yalnızlıkla yanmağa atılan Bediüzzman’a İbrahim’i serinlikle serinletir. Ateşin külleri zalimlerin gözlerini kapatır, nuru masumların gönül semalarını kaplar. İbrahim’i adımlarla yürüyenlerce gölden kanaletler açılır, yanan her yeri nurla söndürmek için.
Ali Çakmak ağabey Bursa’da nuru ilk çakan kimse. Çakmasıyla yanan nice gönüller etrafını sarar. Ellili yıllarda gönlü mürşit arama aşkıyla yanan birine Üstad rüyada der: “Tomruk önü Hanına git, Ali sana Sözler verecek.” Sabah namazından sonra ağlaya ağlaya Hanın yoluna tutar, aldığı “Sözler”lerle ateş söner, nur kandili tutuşur.
58 yılında Bursa kapalı çarşıda büyük bir yangın çıkar. Ali ağabey memleketi Tavşanlı’dadır. Dükkânı ise yeni gelen iki üç sandık Lem’alar ve birkaç çuval risale ile doludur. Dostları Emir Sultan semtine giderken, birisi neden olduğunu bilmeden birden bire “Çakmak” der. Hemen yangın mahalline koşarlar, dükkânı boşaltırlar. Zaten nar Nurlara varmadan söner. “Mesleğimiz Haliliye” diyen Bediüzzman “yangın, Risale-i Nur olan yere gelince söner” dermiş.
Dışta ve içte yanan iki yangının tomruk önünde sönmesi bunu doğruluyor. Yangınlarda yanmak istemeyen içini nurla bezemeli, dışı nurani kitapların neşriyle dolmalı. Küfür karanlığına “Çakmak” adımlarla çakmak yakılarak yürünmeli. Nerde yangın var nur yetiştirme gayreti, hayatımızda çıkmamacasına çakılı kalmalı.
Yaşı seksenleri bulan Çakmak ağabey sekmeden halen bu gayret içerinde... Genç gönüllere nur yoluna gösteren çakmağını halen çakıyor. Nice baharlar görerek yapacağı hizmetler, kim bilir kaç kişiyi nur bahçesine kavuşturacak. Yanan nice gönüller Barla gölünün serin sularından sonsuzluk iksirini içecek serinleyecek.
Genç Çakmaklar gölü deryalarla buluşturup kıtaları serinletecek gayreti, himmeti gökteki yıldız Hafız Ali ağabey, yerdeki Hafız Ali ağabeyleri model alarak yapabilir. Yıldızlar karanlıkları nurlarıyla aydınlatır. Gecede yol arayanlar yönlerini ve yollarını yıldızları takip ederek bulur.
Karanlık ateşlerde yanmamak İbrahim (a.s.) yolunda yürünmekle mümkün. Alevli yollarda yanmamak ve yakmamak, içte ve dışta nuru çakmakla olur. Köşe başlarında bekleyip nur yollarını tarif etmek tarifsiz güzelliklerle hayatı güldürmek demek. Haydi, bugün karanlığa bir çakmak çakalım, hayatımızı ve hayatları yanmaktan nurla kurtaralım.