Burada üç ayet birbirlerini açıklıyor: Ayetlerin sıralanışına göre önce; “o sinsinin şerrinden (Allah’a sığınırım)” deniyor, ancak bu sinsi şeytanın ne yaptığı konusu ardındaki ayette yer alıyor: “ki o vesvese verir durur insanların sinelerine.” Ancak burada yaptığı işi anlatılmış, fakat bu şeytanın hangi milletten olduğu sorusuna cevap verilmemiştir. İşte bunun ardından gelen son ayette “(insanın sinesine vesvese veren şeytanların) insanlardan da cinlerden de olanları vardır.” denilerek bu soruya cevap verilmiştir. Demek oluyor ki, bu ayetlerde herhangi bir tekrar söz konusu değildir.
Nas Suresi’nin meali:
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1. De ki: İnsanların Rabbine,
2. İnsanların yegane Hükümdarına,
3. İnsanların İlahına sığınırım.
4. O sinsi şeytanın şerrinden
5. O ki insanların kalplerine vesvese verir,
6. O şeytan, cinlerden de olur, insanlardan da.
Allah Teâlâ bütün mahlûkatın Rabbi olduğu halde burada üç âyette de "insanlar"ın tekrarlanması, onların mahlûkatın en üstünü ve en şereflisi olduğuna vurgu yapar. Ayrıca dünyada insanları yöneten hükümdarlar, krallar ve bunları tanrı sayıp tapan kavimler geçmişte görülmüştür, bugün de farklı boyut ve tezahürlerde görülebilmektedir. Bu sebeple sûrede insanların rablerinin de hükümdarlarının da ilâhlarının da sadece Allah olduğu ve yalnızca O'na sığınmak, O'na tapmak O'nun hükümranlığını tanımak gerektiği vurgulanmıştır.
"Şeytan" diye çevirdiğimiz "vesvâs" kelimesi, "vesvese"den türemiş ve aşırılık ifade eden bir sıfat olup "çokça vesvese veren" demektir.
Vesvese "şüphe, tereddüt, kuruntu, gizli söz, kişinin içinden geçen düşünce" demektir; terim olarak, "zihinde irade dışı beliren ve kişiyi kötü ya da faydasız bir düşünce ve davranışa sürükleyen kaynağı belirsiz fikir, şüphe ve kuruntu" anlamına gelir. Bir kimseye böyle bir düşünceyi telkin etmeye de "vesvese vermek" denir. Vesvese genel olarak insanı kötü, din ve ahlâk dışı davranışlara yönelten bir iç itilme olarak hissedilir. Bu anlamdaki vesvesenin kaynağı şeytandır. Nitekim birçok âyette şeytanın insana vesvese verdiği ifade edilmiştir. (meselâ bk. A'râf Suresi, 7/20; Tâhâ Suresi, 20/120) Kötülük sembolü olan şeytan, gerçek bir varlığa sahip olmakla birlikte onun insan üzerindeki etkisini psikolojik yolla gerçekleştirdiği söylenmektedir. (bk. Hayati Hökelekli, "Vesvese", İFAV Ans., IV, 458) Vesvesenin bir diğer kaynağı ise kişinin nefsidir; Kaf sûresinin 16. âyeti de bunu ifade etmektedir.
"Vesvâs" kelimesi hem insanlara vesvese veren görünmez şeytanı hem de insanları yoldan çıkarmak ve onlara kötülük yaptırmak için gizlice tuzak kuran insan şeytanlarını ifade eder. "Sinsi" diye tercüme ettiğimiz "hannâs" kelimesi ise "gizli hareket eden ve geride kalmayı âdet haline getiren" anlamında bir sıfattır.
Burada, bir önceki sure olan Felak sûresinde anlatılan şerlerin benzeri büyük bir şerden Allah'a sığınılması emredilmektedir. Fakat bu şer insanlara bilemedikleri bir yolla, yani gizli güçler ve nefsanî arzular yoluyla geldiği için insanlar bazen gafilce hareket edip buna karşı tedbir almazlar; kötülük yaptıkları halde iyilik yaptıklarını sanırlar. Bu şer, âyet-i kerimede anlatıldığı üzere insanın manevî varlığını, ebedî mutluluğunu yok etmek isteyen ve onu ruhen zehirleyerek ebedî hüsrana düşürmeye çalışan şeytanların şerridir. Sûrede bu şerden Allah'a sığınmayı isteyen buyruk, bizce belirsiz bir kaynaktan veya içimizden geçen arzu, duygu ve düşünceler karşısında uyanık olmayı, bunları akıl, vicdan ve dinî değerler süzgecinden geçirmeyi de içermektedir.
Son âyet-i kerimeden de anlaşıldığı üzere İnsanları aldatmaya ve doğru yoldan saptırmaya çalışan iki tür şeytan vardır: Birincisi cin şeytanlarıdır ki bunlar insanların içine vesvese düşürerek onları yanlış yola sürüklemek isterler. Her insanın, kendisini kötülüklere sürüklemeye, kötü işleri onun gözünde güzel göstermeye çalışan bir şeytanı vardır. Nitekim Hz. Peygamber, her insanın kendine ait bir cini (şeytanı) bulunduğunu bildirmiştir. (Dârimî, "Rikak", 25; Müsned, 1,385) Başka bir hadiste de "Şeytan Âdemoğlunun kan damarlarında dolaşır" buyurulur. (bk. Buhâri, "Ahkâm", 21)
İnsanları doğru yoldan saptıran diğer şeytan ise insan şeytanlarıdır. Bunlar, gerçeklik ve değer ölçülerini kaybetmiş, kendilerini nefsanî haz ve arzuların akıntısına kaptırmış, bu mânada şeytanın esiri olmuş insanlardır. Bunlar insana çoğu zaman sureti haktan görünerek yaklaşır, sonu hüsranla biten davranışlara yöneltirler.
Nitekim şu ayet insanlardan ve cinlerden olan şeytanlara karşı dikkatli olmamız gerektiğini haber vermektedir: “Böylece biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı (içi bozuk dışı süslü ve aldatıcı) sözler söylerler" (En'âm Suresi, 6/112, 113). Yani vahyeder gibi seri bir ima ve işaretlerle öyle süslü, yaldızlı sözler telkin ederler ki bunların sade dışındaki süsüne bakanlar aldanır ve onların şeytanlıklarına meftûn olurlar.
Sorularla İslamiyet