“Yazdıklarım Muhammed’i (asm) medhetmeden uzak;
Süslendi belki şi’rim, O’nun ismi var diye.”
Üç büyük, küllî muarrif Hakk’ı tam ta’rîf eder:
Başda Kur’ân, sonra görmüş olduğun göklerle yer.
Âyet âyet zerrelerden bir kitabdır kâinât;
İşte ondan sor ki: “Kimdir Hâlik’ın?” bir bak, ne der?
Sonra meydân, Rahmeten li’l- âlemînindir, evet,
Âyete’l- kübrâsı kevnin, Zât-ı Ahmed, serbeser...
Dinleyip, ders almamız lâzımdır elbet bizlerin,
“Rabbimiz kimdir?” der, öğrenmek dilersek biz eğer...
Evvelâ, Bürhân-ı Nâtık, Enbiyânın Hâtemi
Bilmemiz lâzım, nasıldır; hem de kimdir? Bir beşer!
Doğru, insandır O, lâkin ma’nevî şahsiyyeti
Gör ne kıymetdârdır, hakkiyle olmuştur lider.
Sath-ı arz mescid ve gökler kubbeler hükmündedir.
Mekke bir mihrâbı; mü’min “Kâbe kıblem.” der, döner.
İşte Yesrib, bir büyük minber, münevver Zâtına;
Hutbeler söyler, nasîhatlar eder: milyon değer!
Ehl-i îmân, ittiba’ etmekdeler ef’âline;
Çünki rehbersiz bulunmaz yol, nasıl insan gider?
Sâde insanlar için sanmak abesdir, çünki O,
Cin, melek.. her türlü mahlûkàt için rahmet diler.
Hem o Peygamber bütün insanlığın sertâcıdır.
Onsuz insanlar olur hattâ şu hayvandan beter!
Enbiyâullâha başkandır Muhammed Mustafâ (asm);
Başka bir şey istemez, yalnız bu nâm, ünvân yeter!
Evliyûllâh için seyyid o Zât’dır, âşikâr!
Böyle bir mürşid bulunsun, her mürîd elbet erer...
Halka-i zikrinde kimler yok ki? Bak bir: enbiyâ,
Evliyâ, şemsler, kamerler, zerreler, seyyâreler...
Aslı, geçmiş enbiyâdır; meyvedir her evliyâ..
O’ysa, cennetden çıkan kıymetli, nûrânî şecer...
Müddeî, isbât eder da’vâsının her vechini;
Enbiyâ tasdîk eder, şâhid olur.. pek mu’teber!
Her velî bir başka cins imzâ koyar da’vâsına,
Her kerâmet zammedip kesbetdirir yüksek değer.
“Birdir Allâh!” der O zîrâ; “Başka yokdur bir ilâh!”
Her kavim putlar yapıp tapmış iken dörder – beşer...
Hey cehâlet! Doğru yoldan sapmış insanlık yürür;
İşte, Peygamber bu insanlar için çok gam çeker.
Sağ ve sol: mâzî ve müstakbel O’nun da’vâsına
Saf tutup, hep bir ağızdan: “Haklısın!” der, baş eğer.
Hadsiz imzâlarla te’yîd etmiş olsun bunca zât;
Hangi vehmin haddi artık, hakka bâtıl der geçer?
Her kanat te’yîd eder, icmâ’, tevâtürlerle der:
“Doğru söylersin ve hakdır verdiğin her bir haber.”
Hâkezâ, Tevrât’ın, İncîl’in işâret etdiği
Hem semâvî çok kitablardan çıkan pek çok eser
Bildirir Bürhân-ı Tevhîd’in açık evsâfını.
Bilse irhâsâtı insan, istemez hüccet; sezer.
Sonra, hâtiflerle kâhinler beşâret etmede...
Mu’cizâtın hepsi sağlam, ayrı şâhiddir birer.
Ap-açık binlerce hüccet.. duy; inan görmüş gibi.
Kàbil ammâ saymamız, bitmez – tükenmez; çok sürer...