Bozulmuş medeniyet açık saçıklıkla, bir büyük adamın açık bacaklı karısını bir ayakkabı boyacısının nazarına mahkum eder. Romanlarıyla bir kralı, mahremiyle birlikte bir çocuğa malum eder. Arzularının hizmetkârı, hayalinin esiri yapar. Nefsi, romanvarî nazarlara açar, romanvarî hayale yol verir.
"Hevesat-ı nefsaniyeyle erkeklerin karılaşması, karıların hayasızlıkla erkekleşmesine sebep" olduğundan, aynı sonuçlar kadınlar için de geçerli olacaktır. Artık kadın nazarı da bir tacizci gözünü takmıştır. Romanlarıyla erkeğin de peçesini indirmiş, kadın nazarına esir etmiştir.
Romanvarî nazar , nefisle ilişkiyi bozar..nefsinin şeklini bozar. Çoğu insan kusurlu ve çirkin ya da ihtiyardır. Romanları ile sorunlu kendi cesedinden sıyrılır, hayalindeki olur. Eşini de bir hayalî yıldıza gönderir, gözünü açınca tanımaz. Kadınlığa (veya erkekliğe) mahsus soyut güzelliklerine perdeyi çeker. Emanete ihanet eder; ihanetin cezası olarak şefkat beklediği nazarlardan taciz ya da nefret bulur.
**
Örtünmek insan olmanın sonucudur. Hayvanlar gibi yaratılıştan gelen bir muayyen elbisesi olmadığından ve hikmet-i İlahi'nin insanı hem değişen sûretlerde görmek istemesi hem de bu vasıtayla imtihan etmesi gibi pek çok hikmetleriyle örtünme, her insan için doğuştan verilen bir sevk-i İlahisidir.
Örtü insanlığın tümü için bir şarttır ve her şartta gerçekleşir. Ancak tesettür, örtünmekten ibaret değildir. Tesettür, anlamı, örtüsüne bürünmek, sığınmak demektir.
Tesettür, nefsi romanvarî nazarlardan korur. İmam-ı Ali'nin dediği gibi, erkeğin tesettürü (artık kadının da C.K) gözkapaklarıdır.
Bu demektir ki, tesettür gözdeki bakıştadır. Bediüzzaman buradan yola çıkarak, nazarı, mahiyet-i eşyanın bir ölçütü olarak kullanılacağını söylemiştir.
Nazar ile eşya anlam değiştirir, diyecektir. Romanvarî nazar, gözü 'adi bir kavvat' derecesine düşürür, helal haram demeyip açar, kendine maleder, kullanır; romanın sayfaları arasında gezinir gibi hevesatını sokaklara salar. Sinema kamerası gibi, her yere ve herkese girecek ve gösterecek bir hayalî göz takar.
Hikmetle tesettür eden göz ise hakikate açılır. Güzel gören güzel düşüneceğinden, eşyada yansıyan Esmanın güzellikleriyle kendinden geçer, soyut ve sonsuz bir okyanusa açılır. Karanlık (şiddet-i zuhurdan) ve sırlı bir okyanus... Kavvas olarak erişebildiği kadar hazineyi bulur. Eşinin dizinin dibinden yeryüzüne çıkar. Bahtiyar bir refika-i hayat, bitmez hazinelerin beraber yolcuları olarak, birbirlerini kaybetmekten, bir anda batmaktan, boğulmaktan korkarlar. Yaşlandıkça eskiyen cesedlerini ebedi hayat arkadaşlığı hatırına daha da çok severler. Hayatından lezzet alırlar.
Aynı örtü altında tesettür etmeyi saadet görürler. Hz. Fatıma gibi, ölümü dahi bu örtünün altında isterler.
**
Kadın için başörtüsü ve genel olarak örtünme tesettürün değerli bir sembolüdür. Tesettür ise dinin asıl emridir. Bu emir insan olmanın gereği bir nefsin ve elinde bulunan benliğin anlamının gerçekleşmesinin ortamını oluşturacaktır.
Tesettürün, nihayet manası, cesed-i insanı 'nefsim kudret elinde olan Rabb' e emanet etmekle ortaya çıkacak bir 'içine kapanmak' süreci olmasıdır.
Romanvarî medeniyet, dolayısıyla, tesettüre karşı olacaktır. Çünkü, tesettürle bütün ayaklarını kaybedecektir.
Buna karşı, örtmeyi ve örtünmeyi bozarak bir teşhir unsuruna dönüştürmeyi deneyecektir.
Roman kültürü ile örterek tesettürü bozar. Örtüyü kendine mahsus bir dille kullanır. Çıplaklığı örtüyle ifade eder. Dışa karşı görünmeyi ve nefsin ipuçlarını dışarıda bırakarak örter. Her örtüyü nefse bir menfez olarak tasarlar. Örtüyü gözde bir yalancı perde olarak tanımlar. Aldatır. Örtünün altındaki nefsin tuttuğu cesedi (başta romanlarıyla.. televizyon, sinema ve tiyatrosuyla) o kadar çok anlatır veya değer verir ki, onu adeta 'herkesin malumu bir giz' yapar, aynı zamanda, bir mahkûm olarak kahramanlaştırır.
Nefsin özgürlüğü için savaşmayı öğütler. Tesettürü nefsin bir tutsaklığına yorumlar. Nefsin görünür olmasını insan benliğiyle açıklar. İnsanı bir mantık bozukluğuna kurban ederek kandırır.
Kulluğu, nefse hizmete inkılap eder; Rab olarak benliği seçer, kendi 'kendini mabud ittihaz' eder.
Ahirzaman, bir çok sebeplerle, romanvarî nazara sahip bozulmuş medeniyetle tesettürü esas alan fazilet medeniyetinin, perde altında, mücadelesi şekline bürünmüştür.