Sadeleştirme hadisesinde merhum ve mağfur Necip Fazıl’ın tortularını ve yansımalarını görmekteyiz. Necip Fazıl’ın Risale-i Nur karşısında yanlış veya eksik bir duruşu vardı. Ehl-i fetret konusunda Bediüzzaman’ın tespitlerini içine sindirememiş ve aleyhinde bazı ifadeler kullanınca Mehmet Kırkıncı Erzurum’dan gelmiş ve Ebu Hamid Gazali’nin risalelerinde benzer ibareleri göstermiş ve Necip Fazıl geri adım atmıştır. Lakin özellikle dil konusundaki bazı takıntıları bazı kesimlerde komplekslere neden olmuş ve sadeleştirme akımına zemin hazırlamıştır.
Bediüzzaman’ın Necip Fazıl’la siyasi yöntemleri veya meşrepleri farklı olsa da onu daima bu mahallenin bir kahramanı olarak görmüştür. Doğrusu da budur. Bununla birlikte Necip Fazıl, Cemil Meriç’ten farklı olarak Risale-i Nur konusunda anlaşıldığı kadarıyla biraz meşrebinin etkisinde kalmıştır. Takıntılı davranmıştır. Bir de Necip Fazıl’ın tehevvür hali tespitlere serinkanlı bakmasına izin vermemiş ve perde olmuştur. Bununla birlikte Necip Fazıl büyük bir edip ve düşünürdür. Hakkını keslim etmek gerekir. Elbette ki bu, muhakkik bir alimdi demek anlamına gelmiyor.
*
Necip Fazıl merhum sadece Bediüzzaman konusunda değil aynı zamanda Hamidullah gibi siyer ve tefsir uleması konusunda da tartışmaları alenileştirmiş ve serrişte etmiştir. Elbette Hamidullah gibi zevatın bazı görüşleri tenkitten hali değildir. Bununla birlikte meseleyi çok fazla ayağa düşürmek de doğru değildir. Bu bağlamda Milli Gazete sütunlarında Hamidullah’a karşı yüklenmesi karşısında Hasan Aksay rahmetli Necip Fazıl’ın doğrudan Hamidullah’ı cerh eden makalesinin yayınlanmasına müsaade etmemiştir. Elbette Peygamberlerin bazı mucizatının veya ilahi konuşmaların bazılarının temsili mi yoksa gerçek mi olduğu yahut miraç meselesinin bedeni mi yoksa ruhi mi olduğu noktalarında Hamidullah zaman zaman cumhuru ulema ile çelişen görüşler serdetmiştir. Bununla birlikte Hamidullah derin bir alimdir ve karalamak yerine meseleyi uzun soluklu bir biçimde tartışmak herhalde daha yerinde olurdu.
Necip Fazıl da Bediüzzaman’ın bazı ifadelerini eleştirmiş ve bazı ifadelerini yeteri sertlikte bulmamıştır. Elbette ki kendi takdiri ve görüşüdür. Benzeri konulardan birinde yine Bediüzzaman’a tariz de bulunmuştur. Günümüzde de sık sık gündeme gelen bir biçimde ehl-i fetretin durumu hakkındaki tespitleri karşısında yine yazdığı mevkutelerden birisinde Bediüzzaman’a sataşmış ve bunun üzerine abiler meseleyi iyi bilen Mehmet Kırkıncı’ya havale etmişler daha doğrusu onu İstanbul’a davet ederek Necip Fazıl’la görüşmesini sağlamışlardır. Gazali’nin risalelerindeki benzeri fıkra ve parçaları takdim eden ve gösteren Mehmet Kırkıncı karşısında Necip Fazıl Kısakürek hakkı teslim etmiştir.
*
Berzencilerin, Müceddidiye veya Halidiye ekollerinin Geylani ekolüne aykırı olduğunu düşünmeleri onları belki de bir yerde tekfire itmiştir. Necip Fazıl meselesinde de Bediüzzaman’ı Halidilikten ayrı gayrı mütalaa etmesi de belki onu buna sevk etmiştir. Halbuki, Bediüzzaman günümüzün Gazali’si veya Geylani’si mesabesindedir. Kusur bakış açısındadır. Cemil Meriç ise Bediüzzaman’ı sonradan keşfetmiş ve tanımış olmasına rağmen bir meşrep ukdesi olmadığından dolayı daima tebcil etmiştir. Aradığı madeni bulduğuna kani olmuştur. Cemil Meriç bu hususta Eşref Edip gibidir. Necip Fazıl Kıaskürek ise muhtemelen biraz meşrep etkisi altında kalmıştır. Dili konusunda ileri geri konuşmuş ve sadeleştirilmesi noktasında görüşler serdetmiştir. Hatta Bediüzzaman’ın ehli fetret ile ilgili değerlendirmelerine ilk itiraz ondan gelmiştir. Necip Fazıl’ın Bediüzzaman hakkındaki dil eleştirilerini Kadir Mısıroğlu da farklı bir zeminde; Mehmet Akif ‘in şiiri konusunda yapmıştır.
Velhasıl şunu söylemek mümkün: Sadeleştirme konusunda Bediüzzaman haklı Necip Fazıl ise haksızdır ve hariçten gazel okumaktadır. Lakin bu fer’i meseleler Necip Fazıl’ın büyüklüğüne halel getirmez. O camianın ender yetiştirdiği abide şahsiyetler ve kametler arasındadır. İslam kahramanıdır.