Necip Fazıl'ı büyük bir şair olarak tanırım o kadar.
Onu alim, dava lideri, düşünce adamı ya da ideolog olarak kabul edemem.
Bana göre düz yazılarının hemen hemen hepsi sorunludur.
Abartıdan kendini kurtaramaz burda.
Burada geçen tarihi şahsiyetler efsunludur. Günümüz karakterlerinin ise toplumda karşılığı yoktur.
Romanlarından hikayelerine bakın büyük-küçük, avam-havas herkes belağatlı konuşur. Her sözde şairane tarz var.
"Ben"lik "yüce"lik takıntıları da zikredilebilir.
Siyasi duruşuna anlam yüklemeye gerek yoktur.
Şairdir ve bu hususiyetini ziyadesiyle alınganlık haliyle gösterir.
Ama Müslüman duruşu samimidir. Müslüman kimliğini ilan ettikten sonra eserlerinde İslami şeairleri yüceltmiştir. İtikadı da sağlamdır.
Nitekim O, "Anladım işi sanat Allah'ı aramakmış/Marifet bu gerisi yalnız çelik çomakmış" dedikten sonra, egemen güçler tarafından sanat camiasından afaroz edilmiştir. Onlara göre, "Kaldırımlar Şairi kendine yazık etmiştir."
Necip Fazıl'ın dini hayatını sorgulamak yerine onun o dönemde gördüğü vazifeye bakmak lazım kanaatimce. Mesela Anadolu'nun bağrından kopup ilk kez gurbete çıkan üniversitelere gelen insanların Kur'andan imandan bir ışık ararken Kısakürek ile onun eserleriyle cilalanmış çevrelerle tanışması kötü mü olmuştur. İster hamiyet ağırlıklı olsun ister siyaset merkezli olsun en azından İslam fedaisi olma sevdasına talip olmuşlardır.
Necip Fazılın eserlerini okuyanlar "Son Devrin Din Maznunları" ve bazı şiirlerinde görüleceği gibi yakın tarihin yalanlarına karşı kararlı bir duruşa sahip olmuşlardır. Resmi ideolojinin dayatmalarını kabullenmemişlerdir.
"Millete kastedenin/Adı milli kahraman..."
"Baba katiliyle baban bir safta..."
Ve millete şevk verir, ümit verir. "Sanma bu tekerlek kalır tümsekte" derken.
***
Geçenlerde Yeni Asya Gazetesinde Ahmet Battal ağabeyimizin Bediüzzaman ile Necip Fazıl'ı mukayese eden yazısını okudum. Oldukça şaşırdım. Niye böyle bir mukayeseye gerek gördü anlayamadım.
Birisi asrımızın büyük İslam alimi müceddidi. Telif ettiği Nur eserleriyle dünyanın gidişatını, insanların hayatını değiştirme kabiliyetine haiz bir isim.
Diğeri sadece güçlü bir şair.
Benzer şey değil ki ikisi...
Kimse, Necip Fazıl'ı alim izlenecek örnek şahsiyet, şeyh, lider ya da müçtehid olarak ileri sürmemiştir.
Necip Fazıl içinde bulunduğu grupların hiçbirinde de bir numara değildir. Siyasette de daima önünde kimseler vardır tarikatte de basında da...
Arkasından bıraktığı cemaat ya da zümre yoktur.
Ondan her şiirsever mütedeyyin insan etkilenmiştir. Kimisi daha fazla etkilenmiş olabilir.
***
Bediüzzaman'ın Necip Fazıl Kıskakürek, Osman Yüksel Serdengeçti ve Eşref Edip gibi şahsiyetlere karşı tavrı kucaklayıcıdır. Onların o zor dönemde deruhte ettiği hizmetlerini görmezden gelmeme adına anlamlıdır, kardeşlik hukuku adına anlamldır.
Bu isimlerin gerek Üstad, hayatta iken gerekse de vefatından sonra serdettikleri Nurlarla uyuşmayan özellikleri ayrı bir vakıadır. Üstad ve talebeleri, bunları himaye ederken güzel faaliyetlerine alkışlarken bu gerçeklerin farkında olmuşlardır.
Bugün Necip Fazıl'ın asrımızın en güçlü şairi olduğunu dost-düşman herkes kabul ediyor. Herkesiin belleğinde bir çırpıda okuacağı birkaç mısrası vardır.
Öyleyse...
Mesela bu isimlerin yanlışlarını takıntılarını ne savunmaktır ne de görmezden gelmektir. Mesele, bu insanların meziyetlerine güzelliklerine hak etikleri değeri vermektir. Hakikatşinaslığın gereği de zaten budur.