"Neden dua ederiz?" sorusuna kısa kısa maddeler halinde cevap vermeye çalışalım.
Evvela, “Dua bir sırr-ı azîm-i ubudiyettir. Belki ubudiyetin ruhu hükmündedir.” Yani dua ibadettir, insan ise ibadet etmek için yaratılmıştır.
İkincisi, bir çok ayet ve hadis duayı emrettiği için dua ediyoruz.
"Eğer duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var?" (Furkan, 25/77) ayetinde olduğu gibi.
Üçüncüsü,
قُلْ مَا يَعْبَؤُا بِكُمْ رَبِّى لَوْلاَ دُعَاۤؤُكُمْ “Yani, "Eğer duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var?" Âyetin sırrıyla, insanın hikmet-i hilkati ve sebeb-i kıymeti olan samimî dua ve niyaz...” (Lem'alar, Yirmi Beşinci Lem'a)
Yani insan Allah katında kıymet ve fazileti dua ile kazanır.
Dördüncüsü, dua insanın Allah karşısında acizliğini ve fakirliğini anlayıp ona müracaat ederek, ihtiyaçlarını ondan talep etmesidir ki, bu, Allah’ın hoşnutluğuna ve rızasına kapı açar. Bu yüzden Allah duada çok ileri giden kullarını çok sevmiş ve taltif etmiştir. Bizler de Allah tarafından sevilip taltif edilmek istiyorsak dua ile ona halimizi arz etmeliyiz.
Beşincisi: “Dua eden adam anlar ki, Birisi var, onun hâtırât-ı kalbini işitir, her şeye eli yetişir, her bir arzusunu yerine getirebilir, aczine merhamet eder, fakrına medet eder. İşte, ey âciz insan ve ey fakir beşer! Dua gibi hazine-i rahmetin anahtarı ve tükenmez bir kuvvetin medârı olan bir vesileyi elden bırakma. Ona yapış, âlâ-yı illiyyîn-i insaniyete çık, bir sultan gibi bütün kâinatın dualarını kendi duan içine al, bir abd-i küllî ve bir vekil-i umumî gibi اِيَّاكَ نَسْتَعِينُ de, kâinatın güzel bir takvimi ol." (Sözler, Yirmi Üçüncü Söz.)