Yüce yaratan bu kâinatı bütün müştemilâtı ile çok mükemmel yaratmış, bütün yarattıklarına bedel insanoğlunu adeta nazenin bir gonca gül gibi, kendisinin bütün esmalarına bir fihriste olarak yaratmış ve
kâinatın hamuruna sevgisini, şefkat ve merhametini , daha doğrusu Rahman ve Rahim isimlerini hayat suyu olarak katmış.
Dünyaya bir sefer gelen insan, bu güzel sırları keşfettikçe, kendisine hayat veren kaynağın yüceliğine vakıf olmakla birlikte, sevgi ve mutluluğun en büyük kaynağına ulaşarak yaradılış gayesinin ipuçlarına
erişir.
Bediüzzaman Hazretleri ," îmân-ı billâh, mârifetullah, muhabbetullah, lezzet-i rûhâniye" sıralamasını yaparken anlatmak istediği hakikat budur. İnsanoğlunun önündeki ilk basamak, îmânı-ı billah'la başlar
"lezzet-î rûhâniye" ye vasıl olabilecek en güzel hazzı dördüncü basamakta yakalar.
Bir annenin çocuğunu kucağına alıp, onun cennet kokusunu içine çekmesinin, o anneye verdiği lezzeti düşündüğümüzde, o lezzet "muhabetullahtan "gelen lezzeti ruhaniyenin yanında hiç kalır. Bu gün dünyaya baktığımızda, insanların içine sürüklendiği tatminsizlik ve buhranlar gerçek mutluğun kaynağını ulaşamadıklarındandır. O ab-ı hayat kaynağına ulaşmasını bilenler, aynı mutluluk ve sevgiyi ailesine ve etrafına yansıtmakla birlikte, toplumda bir saadet halkası oluşacaklardır.
İnsanımızın en büyük sorunu , mutluluk ve saadeti engelleyen iletişimsizlik hastalığına yakalanmış olmasıdır. İnsan hayat sahibi bir varlık olması nedeniyle, önce kendisi, sonra ailesi, çevresi ve bütün insanlıkla olumla ya da olumsuz iletişim içindedir. Ancak en önemli iletişim Yüce Yaratıcı ile olan iletişimdir. O da ," îmân-ı billâh, mârifetullah, muhabbetullah, lezzet-i rûhâniye" sırlarına vakıf olmakla ve dua ile yakalanabilinir. Hakiki ve gerçek mutlukta buradadır.
Eğer, muhabbetullah'a ve lezet-i rûhâniyeye müştak bir muhabbet fedaisi olmak istiyorum" diyorsanız, Bediüzzaman'ı ve onun eserlerini okumaya, anlamaya ve anlatmaya çalışmalısınız. Bu asrın insanı, onun fikirlerini anladığı zaman, mutlaka kendi asrının şahsi ve içtimai problemlerini çözmüş olarak hakiki mutluğa kavuşmuş olacaktır. Bu gün sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde, inkâra , ahlaksızlığa, ruhi tatminsizliğe karşı, en büyük set, doğrudan doğruya kur'an'a ait olan ve hakiki Kur'an tefsiri
Risale-i Nurlardır. Onun müellifi Bediüzzaman'ın tanınması ve anlaşılması, inşallah yüreklere iman nurunun yerleşmesine vesile olacaktır.
İnsanlar her türlü kusur ve hatalarına rağmen sevgiyi , saadeti ve mutluluğu hak ediyorlar. Çünkü; yaratılanı sevmek yaratanın aşkındandır.