Nefes almak;sadece akciğerlere çekilen veya akciğerlerden atılan hava olmasa gerek.
Bu işin maddi yönü...Hiç düşündünüz mü bir an için nefes alamamanın veya alpta verememenin, ya da verip de alamamanın sonucunu?
Bence en tasarruflu ve dikkatli kullanılması gerekenin "nefes" olması, onun paha biçilmez bir değerde olduğunu göstermektedir.
Ya boşa tüketilen nefesler? Nikotin zehiriyle karıştırılıp dışa atılan, atıldıkça da başka nefeslerin özgürce solumasına engel teşkil eden kirlenmiş, pörsümüş, muzir hale gelmiş olanlarına ne demeli?
Nasıl nefes alıp veriyoruz? Alıp verdiğimiz nefes evrene, çevreye ve canlılara ne katıyor sizce?
Her nefes alıp verdiğimizde, bize bu nefesi bahşedeni hatırlıyor muyuz? Gereği gibi şükrediyor muyuz bizi soluklatana ve ferahlatana? Ciğerlerimizi yaşatana ve organlarımızı bize armağan olarak karşılıksız bağışlayana?
Her dem, her an Allah’tan gaflet etmeyen , Allah’ı unutmayan şuurlu mü'minin; çalışırken, yatarken, uyurken, gezerken, tozarken, alırken-verirken; nasıl ve kimin yardımıyla nefesinden haberdar olarak nefesi “HU” ile giriyor ve çıkıyor. Her nefes alış-verişinde Zât-ı Zülcelâl velikrama muhatap oluyor, O’nu hiç, ama hiç unutmuyor. Böylelikle de her nefesi ruhunun ve latifelerinin, kalbinin bayramı oluyor! Sonsuza dek koruma altında olan, asla zayi olmayan nefeslerin her birisi bir mücevher ve değerli bir nesne hükmüne geçiyor.
Ve insan bakıp düşünmeli bu durumda; nerede ve nasıl tüketiyoruz bu sayılı nefesleri? Boş lakırdılarda mı, mâlâyâni kelamlarda mı, gıybet-dedikodu veya tüm gayr-i meşru işlerde mi, yoksa nefeslerin ve nefislerin Rabbi, Mâliki, Sahibinin izni ve rızası çerçevesinde mi?
Ey nefeslerini boşa tüketenler! Hayatınız kudret elinde olan Zât-ı Kerîme nefesinizin her zerresinden hesaba çekileceğiniz günü unutmayın. Allah için nefes alın, Allah için nefes verin. Nefeslerinizle O'nun yarattığı maddî-mânevî hava sahasını kirletmeyin. Kirletilmesine göz yummayın. Özellikle günah kirleriyle, nefsin sinsi yaklaşımı ve haram bakışlarıyla kirletmeyin havanızı/havamızı!..
Ve nefsimizin dizgini elinde olan yüce Rabbimizden uzaklaşıp Şeytan'ın ve şeytânî tuzakların insafsız eline bırakmayın nefislerinizi!..Hevâ ve hevesin kol gezdiği günümüzde nefislerimizi dizginleyecek, gemleyecek Kur'ânın diriltici nefesinden, ibadet ve takvâ atmosferinden sakın uzaklaşmayın!..
İffet ve hayanızı, edep ve terbiyenizi, Kur'ân hizmetinde elde ettiklerinizi, nâmahrem ellere feda etmeyin, inançlarınızdan asla taviz vermeyin.
Özellikle de hanım kardeşlerime tavsiyem odur ki; kötü niyetli, pis emelli, sinsi görünümlü ve Şeytan kılıklı insanlara göz ucuyla dahi dönüp bakmasınlar. Gözlerini ve bakışlarını, hayal dünyalarını temiz tutsunlar. Boş laflara ve cilalı sözlere kanmasınlar!..
Bediüzzaman Hazretleri şöyle der: “Kelime-i Tevhid’in tekrarla zikrine devam etmek, kalbi pek çok şeylerle bağlayan bağları, ipleri kırmak içindir. Ve nefsin tapacak derecede putlaştırdığı sevgililerden yüzünü çevirmek içindir. Bununla beraber, zikreden şahısta bulunan manevî duyguların ayrı ayrı tevhidleri olduğuna işaret olduğu gibi, onların da onlara münâsip putlarla olan alakalarını kesmek içindir.
Tohum olacak bir çekirdeğin kalbi yani içi delindiği zaman, elbette sümbüllenip gelişemez, ölür gider. Aynen öylede, ene (ben) ile tâbir edilen enâniyetin (benlik) kalbi, "Allah Allah" zikrinin hararetiyle yanıp delinirse, büyüyüp gafletle firavunlaşamaz. Ve semâvat ve arzı yaradana isyan edemez. O zikr-i İlâhî sâyesinde enaniyet (benlik) mahvolur. (Mesnevi Nuriye)
Evet zikir sayesinde kalbin fethiyle ene ve enâniyet mikrobu ölür ve şeytanın emirberi olan nefs-i emmârenin başı kırılmaya muvaffak olunur.
Nefesleriniz ve nefisleriniz pâk ve temiz olsun inşallah.