Karşıtlıkla kimlik oluşturmak, öteki ile kendini belli etmek, diğeri ile kendini tanımlamak, ötelemekle kendini göstermek, dışarı atmakla varlığını sürdürmek; olsa olsa küçüklüktür, olsa olsa kimliksizliktir, olsa olsa kemalsizliktir, olsa olsa ben esaretidir.
Gidin demek kolay, örselemek kolay, damlayıp dışlamak kolay; kusurla beraber kabullenmek zor, içeri çekmek zor, dışa savurmamak zor, affetmek zor, hoş görmek zor, gelmeyene gitmek zor, kırmamak zor, kırılmamak bir başka zor… Zorlara zor demek her kişinin işi; erlere ne oluyor?
Kesip atmak, koparıp bırakmak, inceltip kırmak, kırıp dağıtmak; kolayı tercih eden zayıfların işi, zoru göze alamayan güçsüzlerin tercihi, işi olmayan işsizlerin işgüzarlığı, zihni karmaşıkların zırvası, kalbi kararmışların şe’ni, dimağı daralmışların densizliği… Git oradan, git o akıldan, git o kalpten, git o fikirden, git o nefisten; tefekküre, tezekküre, ihlasa, ubudiyete, ibadete, cihada git… Kıbleye git, kabeye git, kalbin ötesine git…
Dünün dedikoduları, yarının vesveseleri; halin ubudiyetini, halin safiyetini, halin ihlasını, halin insicamını boğuyor. Düşmanlık dışlanmaya değer, kin fırlatılıp atılmağa değer, gıybet gebertilmeğe değer, zan ötelenmeye değer, vesvese örselenmeye değer, zırvalarla dolu zihin hapsedilmeye değer… Hayır söylenmeyecekse susmak güzel, marifetullah anlatılmayacaksa konuşmamak güzel, hikmet hatırlatılacaksa konuşmak güzel, muhabbet devşirilecekse görüşmek güzel, uhuvvet elde edilecekse yakınlaşmak güzel…
Kolay değil nefisle mücadele etmek, kolay değil şeytanı bertaraf etmek. Kolayı varsa nefisler istenildiği kadar dışlanabilir, ötelenebilir, gidin denebilir. Şeytanın casusu nefis üfürmeler tespit edilirse, nefis ve şeytan hemen gammazlanabilir, hemen dışarı defol denebilir.
Zor dağlarla kolay ovalar arasında yuvarlanıp duruyoruz; kâh nefsimiz bize, kâh biz nefsimize galip geliyoruz. İki halden başka bir hal var mı? Kul olmak başka nedir; hata yaptığında Rabbi Rahimine yönelmek, özür dilemek, af dilemek, bağışlanmak için yalvarmak, mağfiret için ağlamak…
Hele hata yapan kardeşi için bırakın dışlamayı affı için ağlayanlar var ya; eli öpülesi, yüreğinden ve yolundan gidilesi, ayağının tozu baş göz edilesiler… İstikamet onların yaptığı, metanet onların işlediği, sabır onların hali, sadakat onların fiili, sebat onların eylemi…
Kimlerdir onlar, nerededirler; aklımızın içinde, kalbimizin ortasında, zihnimizin merkezinde, vicdanımızın başköşesinde… Hal ehilleri hal ehillerince görülür; söz savaşı yapanlar, vesveselerde boğulanlar, zanların altında kalanlar, gıybetten medet umanlar, dışa dönük yaşayan dışlayıcılar tarafından görülmezler.
Neredesiniz ey ehli hal? Hal-i pür perişanlıktan kurtulmamız için hala gelmeyecek misiniz?