Nazif Ay adında bir züppe!-2
Nazif Ay ve sönük şuurunu istihdam edenlerin büyük maksadı, FETÖ belasından büsbütün kurtulmak değil, hakikati ters yüz ederek Bediüzzaman’ı da bu büyük ihanetin sahnesine taşımak, orada göstermektir. Bu habis maksad için söylemeyecekleri yalan, atmayacakları iftira, yapmayacakları hakaret yok. Namussuzluk diz boyu olunca her türlü ahlâksızlık ve haysiyetsizlik mübah sırasına geçiyor.
Ay, hezeyannamesine, güya büyük hakikatin anahtarı olacak, maksadlı suallerine bir yenisiyle devam ediyor:
“Hatta bir soru da, mistik konular ve ezoterik dünya üzerine olmadık komplo teorileri üretenlere olacak: ‘Dünyada en etkin gizli örgütlerin; masonlar, Tapınak Şövalyeleri, Gül ve Haç Kardeşliği, Evanjelistler, Thule, CFR, Bilderberg, Kafatası ve Kemikler vb olduğu söylenir. Fakat bütün bu gizli ve ne idüğü belirsiz yapıların ya kurucu ya da yönetici kadrolarında beyaz ırkın, üstelik daha çok Alman ulusuna ait beyazların ve Hristiyanlığa mensup Protestan ekolünün hâkim olduğunu kim biliyor?’”
Sualin temel maksadının “Alman” kelimesi üzerinden Bediüzzaman’a ulaşmak olduğu sonraki satırlarda pişmiş kelle gibi sırıtıyor, temas edeceğiz ama önce kendi hesabımıza sualin cevabını verelim.
Hayır! Karanlık ve izbe mahallerin sevgili Ay’ı! Bilmiyoruz. Bilmiyoruz, çünkü bu kirli ve şeytanî bilgileri ruh ve düşünce dünyamıza taşıyacak habis kanalların alemimizde yeri yok, bu pis lağımı mahallemize boşaltacak kanallar inşa etmedik… Bizler, kendi halimizde Müslümanlarız. Bütün maksadımız, asrın dehşetli küfür ve ahlâksızlığı karşısında bocalayan, imanları tehlikeye giren, âhiretleri zarar gören insanlara İslâmiyet’in parlak hakikatlerini taşımaktan, imanlarını kurtarmada kendilerine yardımcı olmaktan ibarettir. Dünyevî, siyâsî hiçbir maksadımız yok. Size çok parlak ve vaz geçilmez gibi görünen dünyanın nezdimizde hiçbir değeri yoktur, dönüp bakmayı kendimize de, dâvâmıza da ihanet sayarız. Onun için bildiğiniz bütün o kirli bilgileri bilmiyoruz, bilemeyiz.
“Alman” kelimesi üzerinden Bediüzzaman’a kirli elini kaldırmaya çalışan nezafetten habersiz kirli Ay, maksadına az önceki sual kadar manasız bir soru ile güya tahkimat yapıyor:
“Genele ise şu soruyu yöneltiyorum: ‘Fethullah Gülen fitnesi, Katolikliğin kalbi olan Vatikan’da, 1964 kararlarına uygun şekilde “Dinlerarası Diyalog” zemininde oluşturulmuşsa da, esasında emperyal Hristiyanların etkin silahlarının başında, Türklerin ve Müslümanların amansız düşmanı diye bilinen Martin Luther’in Protestan mezhebinin olduğunu fark edebilenler kimlerdir?’”
Okuyucunun zihin dünyasını karıştırmaya dönük suallerinin sonuna gelen Ay, maksadını izaha geçmeden bir değerlendirmede de bulunuyor:
“Ben basit cümleler kurup, alt alta kronolojik olarak yazımda ilerleyeceğim.
“Ama nurcuların kitaplarından alıntıladığım yerlerin ağdalı, abartılı ve Osmanlıcaya dayalı züppe anlatım tarzı sizi yorarsa kabahati bende aramayınız.”
Osmanlıcayı “züppe”lik olarak vasıflandıran bu “züppe’ adam kimin soyundan, bilmiyorum. Ama bizler Osmanlıyız. Dünyanın en parlak medeniyetlerinden birisini kurmuş, altı yüz yıl bize cihân devleti olma hazzı yaşatmış, yeryüzünde adaletle hükmetmiş bu kahraman ceddin çocuklarıyız. Kamal Aatatürk ve şürekasının mücrimler gibi vatan topraklarından attığı mazlum Osmanlı hanedanı ile yâd edilmekten de ayrıca iftihar ederiz. Peki sen kimsin, hangi sokağın çocuğusun ki, soysuzluğunla ceddimize züppe diyorsun? Bütün inançlarımızı tahrib eden, dilimizi kuş diline çeviren, tarih ve mefahirimizi hayasızca inkâr edip mânevî vatanımızı işgâl edenlerin ihanet ve kompleksi içinde değiliz, zavallı Ay! Olmayacağız da…
Şimdi kaleminden bilgi yerine iftira ve hakaret akan tetikçinin başından beri okuyucusunu sürmeye çalıştığı lağıma bakalım. İddia bir:
“Said Nursi bir iddiaya göre Birinci Cihan harbine girmez, Çamlıca’daki bir köşkte saklanır ve sefa sürer.”
Çüüüş! Çüş ya, cidden çüş! Bu kadar eşekliğin hakikaten gereği yok. İftiranın da, hakaretin de bir ölçüsü, bir nâmusu olmalı. Bir sonraki satırda az önce söylediğini yok hükmünde sayıp vâki olan tarihî hakikat üzerinden habasetini kusmaya devam ederek kendi kendini çürütecektin madem, bu cünûnluğa ne gerek vardı?
Bediüzzaman’ın Şark Gönüllü Alay Komutanı olarak talebeleri ile savaşa iştirak edip büyük kahramanlıklar gösterdiği, devlet arşivleri belgeleri ile defalarca ortaya kondu. Bu bir isbat davası değil, belgeleri neşretme arzusundan kaynaklanmış bir teyiddir sadece. Zaten zât-ı devletlünüz de safsatanızı ciddiye almayıp tarihî vaka üstüne iftiralardan müteşekkil kulübenizi inşaya çalışmışsınız. Görelim mi?
“Sibirya’ya yakın bir yerde hapis hayatı sürdürürken, onun ve nurcuların anlatımına göre doğaüstü bir şey gerçekleşir ve Said-i Kürdi hapisten kaçar.
“Güya onu, yani Müslümanların başına kıyametten önce geçeceği haber verilen Mehdi’yi, mitolojik dinî kaynaklarda yer alan Hızır Aleyhisselam veya kıyametten önce gökten ineceğine inanılan İsa Mesih mucizevi şekilde Rusya’dan kaçırır ve ne alakaysa, Almanlara teslim eder.”
Neresini düzelteyim Ay? Esir kampından kaçmaya muvaffak olmuş ne ilk esirdir Bediüzzaman, ne de son. Hiçbir esir kampından da kimse elini kolunu sallayarak çıkmaz. Zor şartlar altında, çok tehlike de göze alınarak firar edilir. Bediüzzaman da bu firarilerden sadece birisidir. Nurcuların tasvirlerinde bir mübalağa varsa, maksad Bediüzzaman’ı fevkalbeşer göstermek değil, firar şartlarının tehlike ve güçlüğüne dikkat çekmektir. Azıcık iyi niyet taşısan bu kadarını zaten anlayabilirdin.
İkinci paragraf ise senden başka kaynağı olmayan alçakça bir iftiradan ibarettir, kirli adam! Bediüzzaman’ın Hz. İsa veya Hızır tarafından esaretten kurtarıldığını iddia eden bir tane olsun Nurcular veya daha geniş dairesi ile Müslüman kaynak göstermezsen pis bir yalancısın! Gösterebilir misin? Hayır… Hayır, çünkü gerçek bir yalancı ve adi bir müfterisin…
Hakikatin ne olduğunu senin gibi bir yalancı ve müfteri olan Soner Yalçın’a verilen bir cevab münasebetiyle aşağıdaki linkte bulabilirsin(1)
Peki seni bu habis yalana sevkeden ne? Elcevab: Bediüzzaman’ı bir şekilde Gülen’in tehlikeli emellerinden olan “Dinlerarası Diyalog”un banisi göstermek. Bu büyük yalan ve dehşetli iftiraya senin gibi din ve ecdad düşmanlarından başka hiç kimse inanmaz Ay! Sen de inanmıyorsun! Ama dürüst değilsin. Dürüst olmak insanî bir meziyettir, denemeni tavsiye ederim.
Geldiğimiz noktada iddian şu: Hz. İsa, esir kampındaki Bediüzzaman’ın elinden tutup çıkarmış ve getirip Alman istihbaratına teslim etmiştir... Gerçekten yazma edebimi bozacak kadar zorluyorsun. Hakkettiklerinin tamamını sayacak olsam okuyucuma karşı çok mahcub olacağım, saymazsam olmuyor.
Not: Nazif Ay’ın küfür ve iftiralardan hezeyannamesine devam edeceğiz.