“Şükür bahtiyarlığına erenin gözünde nimetler küçülür. Çünkü en büyük nimet nimetlere şükürdür.” Kibar kelamı Hayr Nessac’a ait. (Semerra, 933)
Abdülkadir Geylani şükrü biraz daha açar ve kısımlandırır: “Kalp ile şükür; sağlam ve kopmaz bağlarla bağlanmak, O’na itikadın korunması şeklinde olur. Azalarla şükür ise; onları yalnızca Allah’a itaatte kullanmakla olur.”
Nimette Mün’imi, Mün’imde nimeti görebilmek büyük bahtiyarlık. Hayatı bu bahtiyarlıkla doldurmak ve nihayetlendirmek; sonsuz bahtiyarlık.
Bediüzzaman şükrün mikyasını şöyle açıklar: “Kanaattır ve iktisattır ve rızadır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün mizanı; hırstır ve israftır, hürmetsizliktir; haram helal demeyip rastgeleni yemektir.” Hırs, israf, haram üzere olup dilin “Elhamdülillah” demesi ne derece sahih ve salih bir amel olur?
Fatiha’nın tefsirinde “Hamd ise, ibadetin icmali bir sureti ve küçük bir nüshasıdır” der Said Nursi.
İman, hayat, şeriat denklemini doğruluyor Hamd. İman kavi ise kalp ve azalar ile yapılan şükür sağlam olur, dil hamd ederken hayat; kanaat, iktisat üzere rıza ve memnuniyetle devam eder. Toplumda böylesi insanların çoğalması, ekseriyeti teşkil etmesi; saç ayağının üçüncüsü tamamlanmıştır.
Hırs ve israfın olmadığı, hürmet ve merhametin hâkim olduğu toplumlar daha üretken, daha kalıcı, daha yapıcı olur yeryüzünde. Hamd Medeniyeti dünyaya hâkim olduğunda bozgunculuk, ifsat ve fitne damarları kesilmiş ve koparılmış olur.
Bahtiyar bir dünyanın yolu Hamdden geçiyor. Nessac, Geylani ve Nursi aynı hakikati farklı diller ve pencerelerle gösteriyor. Hepsi de hayatı tevhit ediyor; Hamd.
Kalp başka, dil başka, yaşantı başka değil. Dilin söylediğini kalp biliyor, kalbin hissettiğini azalar yaşıyor; hamd ve ibadet hakikati hayatı kanaviçe gibi işliyor. Ne büyük bir bahtiyarlık?
Farzları eda, kebairden kaçmak; bu zamanda Hamdın kısa yolu olsa gerek. Hamd aynı zamanda sabrı da içine alıyor; sabredebilmek bir nimet ve her nimet bir hamd gerektiriyor. Elhamdülillah demek yeni bir Elhamdülillah’ı demeyi icap ettiriyor.
Sonsuz sabır, sonsuz hamd bu yönüyle.
Hamd konusunda ne kadar kafa yorulsa yeridir, hamd sadece kafa ile çözülecek bir mesele de değil. Bir iman meselesi, bir yakin meselesi, hayata hâkim kılmak ve hayatlara hâkim kılma mücadele meselesi.