Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan TRT Radyo 1’ de yayınlanan “Çocuğa Dair” programının konuğu oldu.
“Mutlu Aile Olma Sırları” konusuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tarhan; “Acı çekmek büyümenin bir parçasıdır. Bunun için ‘Benim çocuğum acı çekmesin’ demek bir çocuğa yapılabilecek en büyük kötülüktür. Halbuki gelişmesi için bazı sorunları tek başına aşmayı öğrenmesi gerekiyor. Anne ve babanın sorumluluğu çocuğu mutlu etmek değildir, onu hayata hazırlamaktır. Onun için büyümenin bir parçasıdır acı çekmek dedik ya hayatta öyle bir kanun var. Hayat mükafatını zorluklara tahammül edene veriyor.” dedi.
“Aile en küçük ekosistemdir”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuk yetiştirme ile ilgili yirmi maddelik formülün nasıl ortaya çıktığından bahsederek; “Çocuk psikiyatrisinde sorunlu çocuklarla uğraşıyoruz. Yüzde yetmiş, seksen vakada çocuğu bir kenara koyup anne babayla uğraşıyoruz. Anne baba nasıl olsaydı bu çocuk hasta olmazdı sorusuna cevap ararken ortaya yirmi maddelik bir formül çıktı. Bizim de kültürümüze uygun bir sentez bu. Sosyal yapımız, kültürel değerlerimiz dünyadaki birçok ülkeden farklı. Bundan hareketle bu formülü çıkarmaya çalıştık. Mesela birinci maddede çocuğun en büyük şansı şefkatli ve karakterli bir anne baba ile huzurlu bir ortamda büyüyebilmesi dedik. Bağımlı ya da OKB hastası çocuklara baktığımızda çocuğun bulunduğu evde devamlı bir gerilim havası var, evde mutlu değil. İki tarafta seviyor, bir arada yaşıyorlar fakat devamlı anne baba arasında savaş var. Ya da annelik babalık modeline bakıyorsunuz hep negatif profil çiziyorlar. Hep eleştirel. Çocuk ya da eş eve gelirken mahkemeye gelir gibi hissediyor. Yargılanan, suçlanılan ev sıcak, huzurlu bir ortam olmuyor. Onun için bir çocuğun şefkatli ve karakterli kişilik sahibi anne babayla büyüyebilmesi çok önemli. Aile en küçük ekosistemdir. Bu ekosistemde güneş, su ve güzel her şey olursa iyi bitkiler yetişir. Özet olarak şefkatli, karakterli, sözünde duran anne babalar olmamız gerekiyor.” Dedi.
Sevgi sopa gibi kullanılıyor!
Anne ve babaların çocuğu yönetmesiyle birlikte özgür bırakmaları gerektiğini de vurgulayan Tarhan; “Çocuk çocukluğunu yaşasın. Anne ve baba ne onun her istediğini yapsın ne de onun yerine yapması gerekenleri yapsın. Buradan hareketle ikinci madde de özgürlük. Anne babanın çocuğuyla ilgili her şeyi bilme çabası doğaldır. Çocuğu kendi parçası gibi görüyor. Fakat çocuk ayrı bir bireydir. Kendini hem eve ait hissetsin hem de özgür hissetsin. Bu dengeyi verebilmesi lazım. Onun yapabileceği şeyleri çocuğa yaptırmak, yapamayacağı şeyleri anne ve babanın müdahale etmesi. Ayakkabısını bağlamak gibi. Onu yapabilir bırakın yapsın ama bunu yapmıyor anne babalar. Onun yerine yapıyor. Çocukta böyle durumlarda özgürlükle birlikte evin küçük hükümdarı oluyor. Diğer madde de anne baba saçımı süpürge yaptım, bir dediğini iki etmedim der. Çocuğun mutluluğu için kendi mutluluğunu feda eden anne mutsuz bir anne olursa çocuk mutlu olamaz. Bu nedenle anne baba kendisine de haksızlık yapmayacak. Çocuğum mutlu olsun ben ne olursam olayım dediği an verici oluyor ama o vericiliği çocuk üzerinde bir baskı unsuru haline geliyor, farkında olmadan çocuğun üzerinde hakimiyet kurma yöntemi olarak da kullanıyor. ‘Ben sana her şeyi verdim sende benim her dediğimi yapacaksın. Yoksa sevmem seni’ diyerek sevgiyi sopa gibi kullanıyor. Çocuk da böyle durumlarda sevildiği halde sevilmiyor gibi bir duyguyla büyüyor. Bu da sağlıklı değil” şeklinde konuştu.
“Güçlükleri beraber aşmayı öğretmek gerekiyor”
Tarhan, çocuğun üzerinde sevgi ve güvenin birlikte etkili olacağının altını çizerek; “Anne babanın sorumluluğu çocukları her türlü güçlükten, zorluktan korumak değildir. Güçlükleri beraber aşmayı öğretmek gerekiyor. Onun yapması gerekenleri anne baba yaparsa bir şey olduğunda çocuk ne yapacağını bilemiyor sürekli anne babaya soruyor. Bir de dikkat ederseniz sadece anne demiyorum anne baba diyorum. 0-3 yaş arasında anneliğin yerini hiçbir şey tutamaz ama anne çocuk için sevgi, baba da güven kaynağıdır. İkisinin birlikte olması gerekiyor tek başına ikisi de yetmiyor. Sevgi bir su gibidir güven duygusu da sevgi duygusuyla birlikte olur. İkisi bir olacak. Annelik hormonu var ama babalık hormonu yok. Anne biyolojik doğası olarak çocukla daha fazla ilgileniyor ve bütün sorumluluk onun üstüne kalıyor. Bizim geleneksel yapımız da anne çocuğu oya gibi işler, baba dışarı bakar deniyor. Halbuki bu ikisi bir takımdır, birlikte olmak zorundalar. Sadece anne de her şeyde dominant olamaz baba da olamaz.” Dedi.
“Acı çekmek büyümenin bir parçasıdır”
Tarhan, Z kuşağı varlık içinde büyüdüğü için psikolojik olgunlaşmalarının doğal akışında gerçekleşmediğini, gençlere sorunların üstesinden gelmenin öğretilmesi gerektiğinin altını çizdi. Tarhan, “Geçmiş kuşaklar zorluklar, yokluklar içerisinde yaşamayı öğrenerek büyüdüler. Z kuşağı ise varlık içinde büyüyor, olgunlaşıyorlar. Varlık içinde olgunlaştığı için birçok psikolojik olgunlaşmayı doğal akışında yapamıyor. Onun için onlara modüller şeklinde öğretmek gerekiyor. Biz bunun için üniversite olarak ‘Z Kuşağı Üniversitede’ diye bir proje başlatıyoruz. Onlara bilgeliği öğretmek gerekiyor. Yoksa bencil, konformist oluyorlar. Dünyayı kendi etraflarında dönüyor sanıyorlar. Ama bu çocuklar çok sevimli. Böyle olursa bu çocukları kaybedeceğiz. Acı çekmek büyümenin bir parçasıdır. Bunun için ‘Benim çocuğum acı çekmesin’ demek bir çocuğa yapılabilecek en büyük kötülüktür. Halbuki gelişmesi için bazı sorunları tek başına aşmayı öğrenmesi gerekiyor. Anne ve babanın sorumluluğu çocuğu mutlu etmek değildir, onu hayata hazırlamaktır. Onun için büyümenin bir parçasıdır acı çekmek dedik ya hayatta öyle bir kanun var. Hayat mükafatını zorluklara tahammül edene veriyor.” İfadelerini kullandı.
Çocuklar zorlukları aşarak mutlu olmayı öğrenmeli!
Tarhan; “Bizim geleneksel yapımızda çocuk yürümeye başladığında düşmesin diye hemen tutmak vardır. Batı kültürü ise bırakıyor, düşerse düşsün deyip ilgilenmiyor. Çocuk düşüyor, kalkıyor, deneyerek öğreniyor. Ama bu sefer de anne çocuk bağı zayıf oluyor. Burada ideal olan anne çocuğun yanında duracak ‘Hadi çocuğum sen yürü bir şey olursa ben tutarım’ diyecek ama yardım etmeyecek. Çocuk yürüdüğü zaman muzaffer bir komutan gibi seviniyor. Bunu yaptığımız zaman çocuk zorlukları aşarak mutlu olmayı öğrenecek. Hayatı böyle öğrenecek. Bu her konuda geçerli. Zayıf aldığı zaman, arkadaşıyla tartıştığı zaman, kardeş kardeşe kavga ettiği zaman hemen anne baba her şeye karışmayacak. Kardeşler arasında yatay ilişki kuracak.” İfadelerini kaydetti.
İşte o kurallar:
1- Çocuk yetiştirmenin birinci adımı, çocuğun şefkatli-karakterli anne-babasıyla huzurlu bir ortamda büyütülmesidir.
2- Anne-babanın çocuğu kendi parçası olarak görüp onun hayatı hakkında her şeyi bilmeye çalışması doğaldır ancak çocuğun da özeline saygı duyulmalı ve kendini özgür hissetmesine fırsat tanınmalı.
3- Çocuğun mutluluğu, ebeveynin mutluluğunun önüne geçmemeli. Ancak ikisi arasında sağlıklı bir denge kurulmalıdır.
4- Ebeveyn, çocuğunu bütün güçlüklerden korumak yerine, ona sorumluluk duygusunu ve güçlükleri birlikte aşmayı öğretmelidir.
5- Ailenin yükünü ebeveynin tek başına taşıması yerine, anne-baba ve çocuğun da içinde olduğu bir takım oluşturup sorumluluklar ve hayat paylaşılmalıdır.
6- Anne-baba, çocuğunu yorucu, zor işlerden korumak yerine çocuğunu hayata hazırlamak görevini üstlenmeli.
7- Anne –babalar, çocuklarının sorunlarını dinlemeli, çözümünü çocukla birlikte aramalı.
8- Anne-baba çocuklarının, koydukları kurallara itaat etmesini beklemeli, ancak onların da kurallara itiraz hakkının olduğunu unutulmamalıdır. En etkili emirin de seçenek sunmak olduğu bilinmelidir.
9- Anne-babalar, çocukların sözlerini yetişkin insan gibi dinlemeli, ancak onlardan büyük insan gibi davranmalarını beklememelidir.
10- Disiplin ve nasihatin yumuşak ve devamlı olması halinde etkili olduğu nasihatte örnek olmanın da önemi unutulmamalıdır.
11- Çocukların arkadaşları ve sosyal hayatı yakından takip edilmeli ancak fazla müdahale edilmemelidir.
12- Ebeveynin, çocuğunu hayat köprüsünden geçirmekten ziyade o köprüden nasıl geçeceğini öğretmesi gerektiğini bilmeli.
13- Bir anne çocukları ile ilgilenirken kendini evde hapsolmuş ve tutuklanmış hissedebilir. Bu doğal. Ancak ebeveynin sıradan olaylardan zevk almayı başaran kişilerin özgürlük - sorumluluk dengesini kurabilenlerin mutlu olabildiğini unutmamalı.
14- Ebeveyn, anne, baba, eş, iş adamı rolünün hepsini kendi şartlarında yaşamalı. Farklı rollerini farklı alanlarda yaşamalı.
15- Anne- babanın çocuğunun gizli düşüncelerini bilmek gibi bir görevi yok. Çocuğa özerk alan bırakıp onun kendi gemisinin kaptanı olmasına fırsat vermeli.
16- Anne- baba çocuğuna zaman zaman kızıp sinirlenebilir ancak önemli olan sonrasında öz eleştiri yapabilmeli ve haksız olduğu durumlarda çocuğundan özür dileyebilmelidir.
17- Çocuğun ani sorularını cevaplayamayacak kadar meşgul olunsa da ona sonradan zaman ayrılmalı ve hak ettiği ilgi gösterilmeli.
18- Çocuk eğitiminde sevgi, ilgi, saygı, sabır ve güven kelimelerin sihirli kelimeler olduğu unutulmamalı. Çocuğunuzun ne düşündüğünü önemsediğinizi hissettirmek ve kendisini ifade etmesinde cesaretlendirmekle sihirli kelimeleri harekete geçirdiği bilinmeli.
19- Sabır amaca yönelik olmalıdır, her istediği yapılan çocuk bencil her şeyine “hayır” denilen çocuğun da inatçı olduğu unutulmamalı.
20- En önemlisi de çocuğa insani değerlerin ve empatinin öğretilmesi. İdeal insanın dünyayı değiştirmeye kendisinden başladığı bilinmeli.
ÜHA