Risale Haber'de bundan önce neşredilen “yerçekimi” ile ilgili bir yazımda Newton’un adından iki defa bahsedilmiş, okullarımızda yeni ders yılına başlanması yaklaşmış, okul eğitim sistemimizde yer almış ve fizik bilimine katkıları sebebiyle “bilim adamı” olarak kendisine çok önem verilmiş bir isim olduğundan; Newton hakkında çok bilinmeyen dinî inanç yönüyle de ilgili bilgi verilmesinde fayda vardır.
İlköğretim yıllarından itibaren okullarımızdaki ilgili derslerde sadece fizik bilimine çok önemli katkılarıyla bahsedilen Newton’un, halen bilindiği kadarıyla bile İslâm imanına çok yakın (vefatından önceki son hâlini bilmediğimizden, belki de son halinde bir Müslüman) dinî şahsiyeti de bulunmaktaydı.
***
İcat ve keşiflerin peş peşe geldiği dönem kabul edilen 16–19. yüzyıllar arasında, ilmî buluşlarla neredeyse eşzamanlı, şer manâda “yeni bir saha” ortaya çıkmıştı: “bilim ideolojisi”. Esasen ilmin tabiatıyla zıt bir durum arz eden bu dogmatik ideolojinin temeli şöyle ifade edilebilir: “bilim; inanç ve imandan ayrı bir kulvardır ve dinle bilim kesinlikle bir çatışma içindedir.”(!)
Buluş, keşif ve icatların, inandırıcılığı ile ciddi manâda zedelenmiş olan Hristiyanlığın rahminde şekillenmesiyle irtibatlandırılabilecek bu yaklaşım, zamanla gittikçe daha da giriftleşen bir doktrin ve dogmaya dönüşmüştü. Zaman içerisinde bu dogmatik yaklaşımın aktörleri, iman sahibi olan ve buluş/keşiflerini “imanî bakış” açısıyla ele almak ve sunmak isteyen sayısız bilim adamını ve düşünürü ya tamamen “yok sayılmağa” mahkûm etmiş veya amansız bir baskıyla onların “seslerinin kısılmasına” sebep olmuştu. Bugünkü manzara da, bu ideolojinin hâlâ ne derece aktif olduğunu ortaya koymaktadır. Zira bir teoriden başka hiçbir şey olmayan “Darwinizm”, doğruluğu ispat edilmiş bir bilim dalı gibi savunulmakta, ona karşı çıkanlar bilim dairesinin dışına çıkarılmaya çalışılmaktadır!
***
Birçok ilmî kaynak tarafından, gelmiş geçmiş bütün bilim insanlarınca, "birinci dereceden bilim adamı" olarak tanıtılan Sir Isaac Newton (1642–1727) da “bu dogmatik ideolojinin mağdurları” arasındaydı. Halbuki pek çok kaynakta, fiziğin temel kanunlarından "Yerçekimi Kanunu"nun veya diğer mühim keşiflerinden sadece birinin bile, kendisini “dünya çapında bir bilim adamı” saymak için kâfi gelebileceği ifade edilmektedir.
24 yaşındayken meşhur “Yerçekimi Kanunu”nu keşfeden Newton, 25 yaşında, ölen hocasından boşalan matematik kürsüsüne profesör tayin edilmişti. Çeşitli bilim mevzularındaki inceleme ve keşifleri ile "Royal Society" (Krallık Bilimler Akademisi) başkanlığına lâyık görülen ve her yıl yeniden seçilerek hayatının sonuna kadar bu vazifesine devam eden Newton, kraliçe tarafından "Sir" unvanı verilen ilk bilim insanı sıfatını da taşımaktadır. Parlamento üyeliği ve darphane müdürlüğü vazifelerinde de bulunan, Londra'da ikameti için kendisine lüks bir ev tahsis edilen bu bilim insanı, her şeye rağmen alçakgönüllü, çekingen, iffetli ve sade bir hayatı tercih etmiştir. Arkasında bilinen manâda bir vasiyetname bırakmadan bekâr olarak vefat etmiş; muhteşem bir cenaze merasiminin ardından da, diğer ünlü İngiliz büyükleri gibi Westminster Katedrali'ne defnedilmişti.
***
İlköğretim yıllarından itibaren okullarımızda, "büyük bir bilim adamı" olarak tanıtılan Newton'un "dinî ilimler (teoloji) hakkında şimdiye kadar ortaya çıkarılan ve dört milyon kelimeyi bulan yazıları", kendi ülkesinde büyük bir gayret ile gizlenmeye çalışılmıştır. Bu büyük bilim insanının kalbî ve ruhî derinliğine işaret eden yazıları, nesillerin nazarlarından uzak tutularak, onun sadece “bilime yaptığı katkılar” öne çıkartılmaktadır.
***
Newton'un teolojiyle alâkalı uzun zaman gizlenmiş yazıları, terekesinde yapılan incelemelerle gün yüzüne çıkmış ve o yazıları sayesinde onun içinde yaşattığı iman anlaşılmıştır. Teolojiyle alâkalı yazılarının asırlardır gizlenmesinin sebebinin, doğup yaşadığı İngiltere'deki Anglikan Kilisesi'nin ve yakın zamana kadar devam eden İngiliz Sömürge İmparatorluğu'nun takip ettiği siyaset ile paralel şekillenen “bilim ideolojisi” olduğu düşünülmektedir. Onun bilhassa ömrünün son günlerinde yazdıklarının İslâm imanına yakınlığı ilgi çekmektedir. O yazılarında, şimdiye kadar hakkında öğrenilenlere göre, en azından muvahhit (Allah’ın varlığına ve birliğine inanan) bir insan olduğuna dair işaretler vardır.
Newton, Allah'ın varlığına, birliğine ve bütün âlemlerin Rabbi olduğuna inanıyordu. Newton'a göre, kâinat hesaplanabilir ve ölçülebilir kural ve kanunlarla ayakta durmaktadır. Zira onu, kendine has keyfiyetiyle ilim ve hikmet sahibi bir güç –yani bir Yaratıcı- yoktan var etmiştir. Newton kâinatı, her şeye Kadir olan bir Yaratıcı'nın vücut verdiği bir kriptogram olarak görüyordu.1
***
Onun “her şeyi tabiata ve sebeplere bağlamak” yerine, “Allah'a bağlamaya” olan imanı muhtelif eserlerinde açık bir şekilde gözlenmektedir. Bu mevzuda yazmış olduklarından bazı örnekler şöyledir:
i) “Gerçek Rububiyet odur ki; hakikî İlâh, hayat sahibi, hikmet sahibi ve muktedirdir; diğer bütün mükemmelliklerden çok farklı olarak, bütün eksikliklerden arınmış bir mükemmelliktedir. Ezelî ve ebedîdir, her şeye malik ve muktedirdir; her an mevcuttur, her şeyi idare eder, olan ve olabilecek olan her şeyi bilir.”2
ii) “Bana öyle geliyor ki; Yaratıcı, maddeyi başlangıçta katı, ayrışmaz ve hareketli olarak, muhtelif ebatlar ve şekillerde, kâinattaki diğer maddelerle belirlediği nispetlerde, kendi takdir ettiği maksatlara uygun bir tarzda yarattı.”3
iii) “Güneş ve gezegenler, aralarında hiçbir şey yokken birbirlerini nasıl ve neye göre çekiyorlar? Nasıl oluyor da, tabiatta hiçbir şey abes olmuyor ve dünyada şahit olduğumuz düzen ve güzellik vücut buluyor? Bütün bu olan bitenden, bilinen manâda haricî bir vücudu bulunmayan, canlı, her şeyi bilen, muktedir bir Zat'ın var olduğu, sonsuzluk içinde kendine has nitelikte her şeyi çok yakînen bildiği ve açık bir şekilde ortaya çıkmaz mı?”4
* * *
Newton'un, “Ateizm”i çok sert bir dille eleştirmesinden başka, Hristiyanlıktaki “teslis” (Allah'ı üçlemek) akîdesi için "sonradan çıkarılmış bir tür sahtecilik" dediği, Hz. İsa'yı İlah gibi görüp ona tapınmayı "putperestlik" olarak vasıflandırdığı da ortaya çıkmıştır. Newton Katolizm, Anglikanizm ve Kalvinizm'in tahrif olmuş ve sapkın görüşler olduğuna inanıyordu. Çünkü “teslis” düşüncesinin, tahrif olmamış Hristiyanlıkta yerinin olmadığına katiyen iman etmişti.5
Kendi inancını, Hz. İsa'nın "sadece bir peygamber, elçi ve ancak yeryüzünde bir halife" olduğunu savunan Arianizm'e yakın buluyordu.6 Ölüm döşeğindeyken Anglikan Kilisesi'nin ritüellerini kesin bir dille reddetmesi, Allah’ın varlığı ve birliği inancındaki samimiyetinin açık işaretiydi.7
***
Onun 1673 yılında hususî olarak kaleme aldığı tahmin edilen bir belgede, genel Hristiyan inancıyla açıkça ters düşen, Hz. İsa'nın şahsiyetine dair ulaşmış olduğu neticeleri sıraladığı on iki madde dikkatleri çekmektedir; o belgede enteresan bir şekilde 13. maddeyi boş bırakmıştır. O on iki maddede açıkça, sadece Yüce Rabb'in İlâhî nitelikte olduğunu, Hz. İsa'nın Yaratıcı'dan madde ve fıtrat itibarıyla apayrı bir varlık olduğunu, belki ete kemiğe bürünmüş bir "İlâhî söz ve hikmetler mecmuası" olabileceğini belirtiyordu.8
***
O, "God is known from his works" (Allah yaptıkları ile bilinir) sözüyle, Allah'ın zâtıyla bilinemeyeceğine, ancak kâinat sayfalarındaki isim ve sıfatlarının tecellileri (akisleri) ile bilinebileceğine dair çok mühim bir hakikate işaret ediyor; insanın en başta gelen vazifesinin de 'Allah'ı tanımak' (marifetullah) olabileceğine vurgu yapıyordu.9
***
Yine başka bir eserinde, her şeyin son derece suhûletle (kolaylıkla) olup bitiyor olmasını Yaratıcı'nın mükemmelliğiyle irtibatlandırıyor; Yaratıcı'nın hikmetle iş yaptığını ve asla hiçbir şeyi başka bir şeye karıştırmadan işleri yürüttüğünü söylüyordu.10
***
Hayvanların vücudundaki “organ simetrisi” üzerine yorum yaptığı bir eserinde ise, bu simetrinin asla kendiliğinden olamayacağına işaret ederek, kâinattaki benzer hâdiselerde Yaratıcı'nın hikmetli ve bilgili kudret elinin tecelli etmesine açıkça vurgu yapıyordu.11
***
Açıklanan bütün bu belge ve delil niteliğindeki ifadelerden açıkça anlaşıldığı gibi; Newton, şimdiye kadar ortaya çıkarılan ve dört milyon kelimeyi bulan yazılarında, adını tam olarak ortaya koyamasa da Kadîr, Vâhid ve Ehad bir Yaratıcı'ya dikkatleri çekerek, maddeyi ezelî tevehhüm edenlere, tesadüfçülere, her şeyin kendiliğinden olduğu iddiasında bulunanlara, bilimin diliyle gereken cevabı vermiştir.
***
Her insanın dünyayı terk etmeden önceki son hali önemlidir. Bazı misallerinden bahsetmiş olduğumuz şimdiye kadar ortaya çıkarılan ve dört milyon kelimeyi bulan yazılarındakilerle İslâm imanının kıyısına kadar geldiği anlaşılan Newton’un, vefatından önceki son halinde İslâm imanını tam kabul içinde mi vefat ettiği bilinmemektedir. Fakat Newton, yazmış olduklarından şimdiye kadar bulunmuş olanlarda, ciddî yüreklilik isteyen bir kararlılıkla devrinin ve toplumunun genel hâline karşı koyabilmesi için ihtiyaç duyduğu “iman derinliğini” sergilemiş görünmektedir. Bu itibarla, “inançsızlık ve maddecilik” temellerine göre hareket eden “bilim ideologları” ne kadar gizlemeye gayret etseler de, “Kur'an'ın sönmez ve söndürülmez bir güneş olduğu, dinin ve bilimin birbiriyle çelişmediği”, şimdiye kadar gelmiş en büyük bilim adamlarından biri kabul edilen Newton’un din hakkında şimdiye kadar bulunmuş olan dört milyon kelimeye varan yazdıklarında da belirtilmiş olmaktadır.
KAYNAKLAR:
1. John Maynard Keynes, Newton, the Man, London, 1946.
2. The Principia: Mathematical Principles of Natural Philosophy (1687), 3rd edition (1726), trans. I. B. Cohen and Anne Whitman (1999), General Scholium, 941.
3. Optics (1730), 344.
4. Optics, 2nd edition (1718), Book 3, Query 28, 343-5.
5. Snobelen, D. Stephen, ''The true frame of Nature'': Isaac Newton, Heresy, and the Reformation of Natural Philosophy, in Heterodoxy in Early Modern Science and Religion, Brooke and Maclean.(yıl ve yer), s.232-233.
6. Richard S. Westfall , Never at Rest, (Cambridge, 1980)
7. http://science.howstuffworks.com/dictionary/famous-scientists/physicists... newton5.htm)
8. (Gale E. Christianson 1994. In the Presence of the Creator: Isaac Newton and His Times, The Free Press: New York,s.253.) (Newton, Principia, p. 942.)
9. Isaac Newton, Cambridge University Library, MS Add. 3965, section 13, cited in J .E. McGuire, 'Newton on Place, Time, and God: An Unpublished Source', The British Journal for the History of Science, 11 (1978), 118-9.
10. Newton, Yahuda MS 1.1a, fo. 14r.
11. J. E. McGuire, ' ''Newton's Principles of Philosophy'': An Intended Preface for the 1704 Opticks and a Related Draft Fragment', The British Journal for the History of Science, 5 (1970), 178–86.)