İnsan olduğumuzu göstermek için şükrediyoruz. Çünkü “insan ihsanın/yapılan iyiliğin kulu-kölesidir” kuralı, insanların sosyolojik ve psikolojik hayatından süzülmüş bir fıtrat kanunun açıklamasıdır.
- Şükür, nimetlerin hakikî sahibi olan Yüce Yaratıcı tarafından, bu nimetlerin karşılığında istenmiş bir fiyat olduğu için şükrediyoruz. Yaratılışımızda var olan teşekkür duygusu, Yaratıcı'nın bunu istediği için fıtratımıza koyduğunun göstergesidir.
- Şükür, verilen nimetlerin kadr-u kıymetini bildiğimizin; nankör, vurdum duymaz haylazlardan olmadığımızın simgesi olduğu için şükrediyoruz.
- Şükür, Rabbimizin rububiyetine, idareciliğine, terbiyeciliğine, yönetimine karşı memnun ve minnettarlığımızın göstergesi olduğu için şükre ediyoruz.
- Şükür, kâinatta her şeyin kendisine medyun-u şükran olduğunu göstermek için Allah’a yaptığı tesbih(yani Allah’ın kusursuz bir rab olduğunu ilan etme)lerine iştirak etmek için yapılır.
- Şükür, o iman şuuruyla Rabb-ı Rahimine karşı itaat ederek, memnuniyetini seslendirmek ve canlı-cansız bütün varlıkların yaptığı şükran şölenine katılmak ve onlardan geri olmadığını ispatlamak için, üstlendiği bir kulluk borcu olduğu için yapılır.
- Şükür, verilen nimetleri yerli yerinde kullanmak, Allah Teala'ya isyan etmemek, nimetleri kullanırken sahibini unutmamak, görülen iyiliğe teşekkür etmek demektir.
- Şükür, Hz. Allah’a, vermiş olduğu nimet ve ihsan mukabilinde, tazimde bulunmaktır.
- Şükür, Allah Teala'nın ihsan ettiği nimetleri dil ile itiraf kalp ile ikrar etmektir. Nimet; Cenab-ı Hakk'ın, kullarına ihsan ettiği, onlarında lezzet aldıkları ve istifade ettikleri her şeydir. Nimetlere şükretmek, ona ikram eden Rezzak’ın büyüklüğünü itiraf etmektir. Bunlara karşılık aldırış etmemek ise küfranı nimettir.
- Şükür, kulun, Cenab-ı Hakk'ın, kendilerine ihsan etmiş olduğu nimetlerini idrak etmesi ve bu nimetleri mukabilinde hizmette bulunmasıdır. Kişi kendisine gelen iyiliğe layık olmadığı hâlde, o iyiliğin kendisine verildiğini bilirse, işte bu şükürdür.
- Şükür, iyiliği iyilikle karşılamak demektir.
- Şükür, Allah Teala'ya karşı kulun yapması gereken bir vazifedir. Çünkü Hz. Allah onu yaratmış ve sayısız nimetler ihsan etmiştir. Bu nimetlere karşı kullarını şükran veya küfran yollarından herhangi birini seçmek üzere serbest bırakmıştır.. Kul, şükür yolunu tercih ederse; elindeki nimetleri, Hz. Allah’ın razı olacağı bir surette sarf ederse, Allah Teala onun bu şükrünü karşılıksız bırakmaz, nimetini arttırır.
“Bana şükredin; sakın nankörlük etmeyin.”(Bakara, 2/152),
“Allah, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı.” (Bakara, 2/29),
"Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir." (İbrahim, 14/7)
mealindeki ayetlerden bunları anlamak mümkündür.
İşte Rabbine karşı şükür borcunu böylesine hisseden, idrak eden insan, Kur’an’ın “Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin.” “Namazı ikame edin.” “Ramazan ayında oruç tutun.” gibi emirlerini dinleyince, aradığını bulmanın huzuruna erer.
Sorularla İslamiyet