Beşer taifesinin en tehlikelisi ve en muzırı münafıklardır.
Zira münafık küfrünü gizleyip sureta dost görünür.
Gizli düşmandır, bu nedenle daima aleni düşmandan tehlikelidir.
Harici düşman şecaatı artırır, ittihadı netice verir, gizli düşman şevki kırar, kuvveti azaltır kuvve-i maneviyeyi kırar, ihtilafa düşürtür.
Münafık, Müslüman’ın inançlarıyla alay etmekten zevk alır, gösteriş ve iki yüzlülük genel karakteridir. Yüzde bir türlü arkada bir başka türlüdür.
Kafirde münafığın hasletleri o derece yoktur, o derece şiddetli değildir.
Nifakın birinci vasfı yalancılıktır. Küfrün temeli yalandır.
Yalan en büyük haksızlıktır, yalan hakka iftiradır, yalan hakkı inkardır, yalan aldatmaktır. Yalan iki yüzlülüktür.
İnsandaki bütün güzel vasıfları yakan ve tersine değiştiren yalandır.
Yalan söyleyen hakka dayanmadığı için mütereddittir, korkak ve haindir.
Mütereddit, korkak ve hain, emniyetsiz ve güven verici değildir.
Güvensiz insan, kararsız olup istikrarlı değildir, halden hale girip çıkar, hayat çizgisi düzgün değildir.
Bir delile dayanmayan ve hakka isnad etmeyen kuru vehim ve zanlarla kalpleri hastalıklıdır.
Kalpte imanı olmayıp Allah’a dayanmayıp, Rahmetinden medet beklemediğinden, kendini maliksiz bildiğinden, sahipsiz, aciz ve zelildir.
Zelil olan aziz ve şöhret olmak için ifsadı sever ve inançlarla alay etmekle zevk almaya müferrah olmaya, meşhur olmaya çalışır.
Yalancılık öyle tehlikeli bir zehirdir ki mükerrem olan insanı insaniyetten çıkartır.
Kendini beğenen, bütün menfaatleri kendine hasreden ve bunun için en hasis şeylere boyun eğen, dalkavuk ve riyakardır.
Aldatmak ve hile en çok kullandığı silahtır.
İnsani vasıfları kaybeden bu tip insanların fesat ve ifsat karakterleri olmuştur.
Müfsit olan bu tipler her ifsatlarında insanları salah ve hayra teşvik ettiklerini söylerler.
Halis bir imana ve hakka ve doğruya çağrıldıkları vakit, enaniyet-i cahiliyeleri heyecana gelir ve batıl davalarının hak ve cehaletlerinin ilim ve marifet olduğunu dava ederler.
Kibirlidirler.
Çünkü kalpleri ifsattadır. Müfsit kalp garazkar ve gururlu olur.
Kalbin fesadı, kimsesizliği netice verir. Yani batılın meskeni bir kalp yalan ve yanlışın mahalli olur. Kalpte hakikat güneşi batar, safsata ve hurafatın zulmeti kaplar.
Kendini, sahipsiz, maliksiz yetim bilmekten korku doğar. Korku onu halvete kaçırtıp, kendi gibi olanlara koşturur.
Sila-i Rahmi keser, atar. Bu ise şefkati yok eder. Şefkatsiz ve merhametsiz kasavet kaplamış bir kalpten fitne, fitneden hıyanet doğar.
Müfsit ve gururlu oldukları için mütemerrit ve inatçıdırlar, yanlışta ısrarcıdırlar.
Cumhura muhaliftirler. Zira Cumhur ve ekseriyet yalanda ve yanlışta ittifak etmez.
Üç halifenin şehadet-i, Âlem-i İslam’ın tüm dahili zelzeleleri ve felaketi münafıklardan olmuştur.
Nifaklarını halis bir inanç ve hakka dayanan bir ilim ve nazarla karşılayıp imha etmeleri gerekirken doğru yolda olan bizleriz deyip zikir ve fikirden kaçar, ifsada gider, hem meyus ve ümitsiz, alem ona olur vahşetgah.
İslamiyetin temeli doğruluktur. Hakkı kabul ve tasdiktir.
Müslümanları İlk tesisinden itibaren 1200 sene galibane bütün dinlere galebe ettiren ve dünyaya hükmettiren doğru İslamiyet’tir.
İmanın özelliği doğruluktur. Bütün güzel hasletlere doğrulukla ulaşılır. Yüksek ahlaklara, hasletlere, hayat veren, canlı tutan doğruluktur.
Terakkinin temeli doğruluktur.
Kamil insan olmanın zembereği doğruluktur.
İmanda doğruluk, ahlakta doğruluk, iç aleminde doğruluk, dış aleminde doğruluk, yaşamda doğruluk, içtima-i hayatta doğruluk.
Doğruya müstenid tahkiki imanın, insanın bütün hayatına istikamet vermesi ve onu müstakim bir insan etmesi ve neticede ahsen-i takvim sırrına ulaştırması şanındandır.
Ashab-ı Kiramı bütün insanların fevkine çıkaran ve Resul-i Ekrem’(ASM) ‘i Fahri Âlem eden sır doğruluktur.