Kavramların iğdiş edilmesi, insan yetiştiren teşekküllerin itibarsızlaştırılması, topluma istikamet veren kamuoyuna vicdan olan seslerin bastırılması kimleri memnun edecektir?
Elbette bir buçuk asırdır milletin ruhuna kast etmeyi meslek edinen menhus mihrakları...
Bediüzzaman'ın orjinal ifadesiyle "zındıka ve ifsat komiteleri..."
Bunlar, hep devleti, hükümeti ve bilumum güç aygıtlarını millete karşı kullanageldiler.
Anadolu'ya alerji duydular. Kinlerini ve adavetlerini sinsi biçimde serdettiler.
Sağdan geldiler, soldan geldiler, millet adına, vatan adına dediler, millete vatana ihanet ettiler.
En sonunda cemaat adına, hizmet adına dediler ve asırlık emekleri imha etmek istediler.
Ama muvaffak olmadılar yine olamayacaklar.
Her toplumsal cinayet, bir istimal ile bir istismar ile, veya bir korkutma ile veya bir şaşırtma ile ortaya çıkar ama...
Allah'a şükür, yalanın saltanatı da hükmü de uzun sürmüyor. Millet, biraz yalpaladıktan sonra, hemen kendine geliyor ve propagandaları da vesair algı projelerini de tertipçilerinin suratına çarpmaktadır her seferinde.
***
15 Temmuz'u tertip edenler milletin şanlı direnişi ile ihanete muvaffak olamadılar. Ama görüldü ki, ihanet konseyinin ihanet senaryosu icra olmaya devam ediyor. Kalkışma zahiren bastırıldı, suçlular büyük bir gürültüyle derdest edildi. Mahkeme hükmünü verecek. Oraya kadar herşey tamam.
Tamam olmayan; anlaşılmaz olan, darbeye direnen ruhun hedef tahtasına oturtulması, sinsi bir organizasyonla; selâyla- tekbirle ortaya konulan aslî ruhun "at izi-it izi" algısal kurmacasıyla itibarsızlaştırılmasıdır. Dini teşekküllerin, stk'ların bir tarafa itilerek darbecilerin darbeyle beceremediği neticeyi, darbe mağduru erklere ilka etmek suretiyle gerçekleştirme ihanetidir. Allah'a şükür ki; bu zokayı yutmayan akliselim sahibi dirayetli insanlar var.
***
İktidarı kaybetmek mi hazindir, değer kaybına uğramak mı?
Güçten-takatten kesilmek mi acıklı bir haldir, inandırıcılık ve güvenilir olmaktan uzaklaşmak mı?
Hadiseler gösterdi ki...
İtibar kaybının, ahlakî aşınmanın daha vahim neticeleri var.
İhanet sarmalının içerisinde her renk var, her suret var.
İhlas, rıza-ı İlahi, ateşten gömlek.
İmaj ile, albeni ile, caka ile elde edilmiyor.
Cerbeze ile boşboğazlıkla, telkinlerle ve taraftar kazanma ile hiç elde edilmiyor.
Yalana gerçek sureti giydirmekle, hayale hakikat rengi vermekle, evhama vukuat şekli vermekle, muhtemele vuku bulmuş gibi bir his vermek bir meslek halini almış amma buna ne ad takarsanız takın ama zinhar buna "istikamet" demeyin.
"Bir gün haklı çıkma" iddiasını anlatmaktan yorulmayan ve hayal alemindeki olgularla olayları açıklamaya çalışan ve toplum nezdinde karşılığını çoktan yitiren ama tuhaf ilişkilere giren malum insanlar var.
Onlara ne diyelim?..
Zihni çalışan ehli tahkik olanların ekseriyetinin etraflarını çoktan terkettiği, alışkanlıkla kalanların ve hala "hatada hikmet bekleyenler"in bekleştiği insanlara kara propaganda yapıyorlar. Onlara hayal pazarlamakta evham pompalamaktadirlar.
Bu gayretkeşlerin insafa geleceği günü beklemek beyhudedir artık.
Çünkü onlar her müsbet hadiseyi görmemeyi her menfi vukuatı ise köpürterek nakletmeyi ve bunu el-hannas müttefiklerinin stratejilerinin arzularına âmade biçimde neşretmekte kararlı gözükmektedirler.
Allah akibetimizi hayr eylesin.
***
Dünü unutma aymazlığına da düşmeyelim.
Bugünü idrak edememe bahtsızlığına da duçar olmayalım.
Birilerinin ısrarlı bir sinsilikle bize giydirmeye çalıştığı libasları giymeyeceğiz.
Birilerinin gündemine teşne olmayacağız.
Bizim cihandan daha değerli bir işimiz, bir meşgalemiz var.
Başkasının kıylü kalına boşboğazlığına ayıracak vaktimiz yoktur.
Salih hükümet arayan ve anarşizmi meslek edinen ve nurlu Üstad'ın nazarında "sefih" olan; tokadını ecnebilerle birlikte Müslümanlara indiren karakter yoksunu kimselere daha söyleyecek sözümüz de yoktur.
Algılar, operasyonlar, kampanyalar, ittifaklar ve kirli pazarlıklar ilanihaye sürmez. Nifak ve şikak saltanat sürmez.
Netice; "vel akibetü lil muttekin"dir...