Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Rad Suresi 30-32. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor
30 . (Habîbim, yâ Muhammed!) Böylece (biz) seni, kendilerinden önce nice ümmetler geçmiş bulunan bir ümmet içinde gönderdik ki, sana vahyettiğimizi onlara okuyasın; onlar Rahmân’ı inkâr ediyorlar. De ki: “O, benim Rabbimdir; O’ndan başka ilâh yoktur. (Ben) ancak O’na tevekkül ettim, tevbem de ancak O’nadır.”
31 . Hem doğrusu bir Kur’ân ki, eğer kendisiyle dağlar yürütülseydi veya onunla arz parçalansaydı veya onunla ölüler konuşturulsaydı (onlar yine îmân etmezlerdi)! Fakat bütün emirler Allah’a âiddir. Îmân edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dileseydi bütün insanları elbette hidâyete erdirirdi. İnkâr edenler ise, onlara kendi yaptıkları (isyanlar) yüzünden belâ gelmeye devâm edecek veya (o belâ) yurtlarının yakınına inecektir. Nihâyet Allah’ın (mü’minlere olan) va‘di (Mekke’nin fetih zamânı) gelecektir. Şübhesiz ki Allah, va‘dinden dönmez.
32 . And olsun ki, senden önceki peygamberlerle de alay edildi de inkâr edenlere mühlet verdim; sonra onları (azabla) yakaladım! Artık azâbım nasılmış (gördüler)!(1)
1- “Âlemde görünen tasarrufâttan (idâreden) anlaşılıyor ki Sâni‘-i âlemin pek yüksek celâlli ve izzetli bir haysiyeti (şânı) vardır ki, ubûdiyetle (kullukla) Sâni‘a (herşeyi san‘atla yaratan Allah’a) ta‘zîm (hürmet) etmeyenlerin veya istihfâf edenlerin (hafife alanların) te’diblerini (cezâlandırılmalarını) te’hîr ve imhâl etse (erteleyip mühlet verse) bile ihmâl etmez. Ve kezâ o Sultân’ın emirlerini nehiylerini (yasaklarını) kıymetsiz görüp îmân ile imtisâl etmeyenlere (uymayanlara) ve ibâdetle kendilerini sevdirmeyenlere ve şükranla hürmette bulunmayanlara rubûbiyetin (Allah’ın terbiye ediciliğinin) ebedî karargâhında (âhirette) elbette bir dâr-ı mücâzâtı (cezâ yeri) olacaktır.” (Mesnevî-i Nûriye, Lâsiyyemâlar, 34)