Iğdır üniversitesi rektörüne ithaf edilmiştir.
Bir bahiste zıtlık ile hakiki olan kemalin yorumlanmasıdır. Zıtlık kainatın varlığında ve devamlılığında yer alan bir fiildir, bütün hareket zıtlıklardan doğuyor. Sıcak olmasa soğuğun ne olduğu bilinmez. Sevgi ve düşmanlık birbirine zıt fiiller, düşmanlıktır sevginin değerini ortaya koyan. Ünlü bir fikir adamı “düşmanım da bana lazımdır” der. Çünkü düşman insanı müteyakkız yapar, dengeli hareketi sağlar. Resulullah (asm) Hıristiyanları ve Yahudileri yok etmemiş, onlarla da barış içinde yaşamış. Ne zaman ki barışı bozmuşlar Yahudileri helak etmişler.
Şeytan ve melek arasında da bir zıtlık var ama insan bu iki arkadaşının telkinleriyle imtihanı devam ettirir. Melek ile şeytan arasında mücadele ile ilerler veya tökezler. Bediüzzaman, şeytan hakkındaki konuşmaların en esaslısını yapar. ”Şeytanın vücudunda yerler olmakla beraber, pek çok makasıd-ı hayriye-i külliye vardır.” Şeytana muhalefet ederek insanlar ilerler ya Ebubekir olurlar ya Ebu Cehil.
“Temasül tezadın sebebidir” diyor Bediüzzaman. İki şey veya birçok şey arasında benzeşme varsa bu tezadı doğurur. Benzeşme aynilik değil, farklılıkları olan bir aynilik. İşte o farklılıklar “burası benzedi burası benzemedi” gibi, “onun gibi olamaz” tarzında münakaşalara neden olduğu için tezadın sebebidir.
Hayat tezattan doğuyor, mevsimler arasındaki tezattan herşey meydana geliyor. Bir sual ile bahsi açar yazar. ”Bir şeyin zıddı olmazsa o şeyin nasıl kemali olabilir?” Zıtlık güzellikleri ortaya çıkarır. Hz Yusuf Mısır’a gidince orada çok güzel olan bir kadın “Şimdi ben süslenir onu görüntümle mahcub ederim“ der. Fakat Hz. Yusuf’u görünce mahcubiyetinden, “böyle bir güzellik görmedim” der. Hz. Aişe “Yusuf’u görenler ellerini kestiler, eğer Cenab-ı Nebi’yi (asm) görselerdi, kalpleri parçalanırdı” buyurmuşlar.
İnsanların güzellikleri orantılı yani nisbi, birbirine kıyasla ortaya çıkar. Bu tezadın işleyişi tamamen ilahi bir esrar. Kadın, erkek tezadı tenasülü doğuruyor, gece gündüz de bunun gibi. Hayat bu biri birisiz olmayan tezatlardan oluşuyor ve devam ediyor.
Sanatın da ortaya çıkması tezad sayesindedir. Ölüm ile hayat arasındaki tezadın doğurdukları kitaplara sığmaz. İnsanın ölümü ile sonbaharın arkasından kışın gelmesindeki tedrici ölüm sanatın esasıdır. Güzel ile çirkin bütün hayatın varlığıdır, ayna önünde geçen ömür, tezadın oranını azaltmak içindir. Tezadın varlığı ilahi dizayn ve tasarımın kaynağıdır. Küfür ile iman da bir tezattır, bu tezadın ortaya koydukları yine kitaplara sığmaz. Bütün hayatı tezatlarla var etmek “idraki meali bu küçük akla gerekmez”de son bulur.
Gitti gelmez bahar yeli
Şarkılar yarıda kaldı
Bütün bahçeler kilitli
Anahtar Tanrıda kaldı
Bu şairin dilinden baharın gitmesinin tezadıdır.
Elhan-ı Şita bir kış şarkısıdır ama baharın, yazın kış musikisiyle aranmasıdır.
Eşini gaib etmiş bir kuş gibi kar geçen eyyam-ı nevbaharı arar
Ey kulubun sürud-ı şeydası, kebuterlerin neşideleri
O baharın bu işte ferdası
Kaplanı derin bir sükuta yerleri karlar
Ki dembedem durmaz ağlar
Zıtlar dünyamızı güzelleştiriyor ama Allah’ın kemali tezaddan doğmuyor çünkü mukabili, mümasili, temasili yok. Tek ve mutlak mukayeseden doğmuyor. Mukayese yaratılmışların özelliği ama mutlak ve muhiti ne ile kıyas edebilirsin ki?
“Şu sual sahibi hakiki kemali bilmiyor. Yalnız nisbi bir kemal zannediyor. Halbuki gayre bakan ve gayre nisbeten hasıl olan meziyetler, faziletler, tefevvuklar, hakiki değiller, nisbidirler, zaiftirler. Eğer gayr nazardan sakıt olsalar, onlar da sukut ederler. Mesela sıcaklığın nisbi lezzeti ve fazileti, soğuğun tesiri iledir. Yemeğin nisbi lezzeti açlık eleminin tesiri iledir. Onlar gitse bunlar da azalır.”
Nisbi bir kemal başkasına oranla kemaldir, bu ondan daha güzel, daha kemalli gibi. Nisbet bu demek işte başkasına oranla. Başkasına kıyas başkasına oranladır. Bir bardak su bir kaşık sudan daha büyüktür ama bir kaşık su giderse bir bardak suyun nisbeti kalmaz. Soğuk giderse sıcağın lezzeti kalmaz. Aç adamın aldığı lezzet açlığından dolayıdır. Açlık gidince lezzet de gider.
Şimdi nisbi ona buna oranla değil hakiki kemal ve lezzetler anlatılır.
Halbuki Hakiki lezzet ve muhabbet ve kemal ve fazilet, odur ki,
Gayrın tasavvuruna bina edilmesin, Zatında bulunsun ve bizzat hakikat-ı mukarrere olsun.
Lezzet-i İMAN, lezzet-i BEKA, lezzet-i RAHMET, lezzet-i ŞEFKAT, hüsnü NUR, hüsn-ü BASAR, Hüsn-i KELAM, Hüsn-ü KEREM, Hüsn-ü SİRET, Hüsn-ü SURET ve kemal-i ZAT, kemal-i SIFAT, kemal-i EFAL bibi bizzat meziyetler, gayr olsun olmasın, şu meziyetler tebeddül etmez.
Tam on üç adet hakiki değer anlatmıştır. Bunlar nisbetle, kıyasla değil, varlıkları hakikidir.
Beşerdeki kıyasla elde edilmeyenleri saydı. Şimdi sıra Allah’ın Celal ve Kemalinde.
“İşte Sani-i Zülcelal ve Fatır-ı Zülcemal ve Halık-ı Zülkemal’in bütün kemalatı, hakikiyedir, zatiyedir, gayr ve masiva O’na tesir etmez, yalnız mezahir olabilirler.”
İşte dağlar, denizler, okyanuslar, gezegenler, sanatlı bir Celal sahibinin eserleridir.
Güzel olduğu için güzel fıtratlar yaratan bir yaratıcı.
Herşeyi yerli yerinde yaratan kemal sahibi bir yaratıcı Halık.
Onun kemalatı başkasına kıyasla elde edilmez, kıyas verilenler arasındadır, O ise verendir.
Sonradan kazanılmış verilmiş değil zatidir. Sonradan kazananlar ne bilsin zati olanı.
Nakıslar ona kıyaslanamazlar. Nakıslar nakslarına oranla güzel olabilirler, o da güzelse.
Bizi nurların bahr-i bikeranına terkeden Kırkıncı Hoca’ya teşekkürler.
Niyazi Mısri hazretlerinden, anlar bizi redifli gazel.
Zat-ı Hakk'da mahrem-i irfan olan anlar bizi
İlm-i sır'da bahr-i bi-payan olan anlar bizi
Bu fena gülzarına talib olanlar anlamaz
Vech-i baki hüsnüne hayran olan anlar bizi
Dünye vü ukba'yı tamir eylemekten geçmişiz
Her taraftan yıkılıp viyran olan anlar bizi
Biz şol Abdal'ız bırakdık eğnimizden şalımız
Varlığından soyunup üryan olan anlar bizi
Kahr u lütfu şey'-i vahid bilmeyen çekdi azab
Ol azabdan kurtulup sultan olan anlar bizi
Zahid'a ayık dururken anlamazsın sen bizi
Cür'a-yı safi içip mestan olan anlar bizi
Arifin her bir sözünü duymağa insan gerek
Bu cihanda sanmanız hayvan olan anlar bizi
Ey Niyazi katremiz deryaye saldık biz bu gün
Katre nice anlasın umman olan anlar bizi
Haklı koyup Lamekan ilinde menzil tutalı
Mısri'ya şol canlara canan olan anlar bizi.
Bu güzel ünlü dervişin nisbi güzelliklerden nasıl mutlak güzele gittiğini ifade eder.