Niye bu kadar millet yaratılmış?

Günlük Risale-i Nur dersi...

Bismillahirrahmanirrahim

 (Sizi taife taife, millet millet, kabile kabile yaratmışım, tâ birbirinizi tanımalısınız ve birbirinizdeki hayat-ı içtimaiyeye ait münasebetlerinizi bilesiniz, birbirinize muavenet edesiniz. Yoksa, sizi kabile kabile yaptım ki, yekdiğerinize karşı inkârla yabanî bakasınız, husumet ve adâvet edesiniz değildir.)

....

Nasıl ki bir ordu fırkalara, fırkalar alaylara, alaylar taburlara, bölüklere, tâ takımlara kadar tefrik edilir. Tâ ki, her neferin muhtelif ve müteaddit münasebâtı ve o münasebâta göre vazifeleri tanınsın, bilinsin-tâ, o ordunun efradları, düstur-u teâvün altında hakikî bir vazife-i umumiye görsün ve hayat-ı içtimaiyeleri a'dânın hücumundan masun kalsın. Yoksa, tefrik ve inkısam, bir bölük bir bölüğe karşı rekabet etsin, bir tabur bir tabura karşı muhasamet etsin, bir fırka bir fırkanın aksine hareket etsin değildir.

Aynen öyle de, heyet-i içtimaiye-i İslâmiye büyük bir ordudur; kabâil ve tavâife inkısam edilmiş. Fakat bin bir bir birler adedince cihet-i vahdetleri var: Hâlıkları bir, Rezzakları bir, Peygamberleri bir, kıbleleri bir, kitapları bir, vatanları bir-bir, bir, bir, binler kadar bir, bir...

İşte bu kadar bir birler uhuvveti, muhabbeti ve vahdeti iktiza ediyorlar. Demek, kabâil ve tavâife inkısam, şu âyetin ilân ettiği gibi, teârüf içindir, teâvün içindir; tenâkür için değil, tehâsum için değildir. (Mektubat, s. 309-310)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:
FIRKA : Grup, parti, topluluk, tümen.
TEFRİK : Ayırt etme, ayırma.
NEFER : Asker, er.
MÜTEADDİD : Pekçok. Türlü türlü, çeşitli.
EFRÂD : Fertler, şahıslar.
DÜSTUR-U TEÂVÜN : Yardımlaşma prensibi.
A'DA : Düşmanlar.
İNKISAM : Kısımlara ayrılma, bölümler.
MUHÂSAMET : Düşmanlık beslemek.
HEYET-İ İÇTİMÂİYE-İ İSLÂMİYE : Sosyal heyet, topluluğa âit İslami cemiyet, toplantı heyeti.
KABÂİL : Kabîleler, aşiretler.
TAVÂİF : Taifeler, milletler.
CİHET-İ VAHDET : Birlik yönü. Aynı hedefte birleşmek.
HÁLIK : Yaratıcı, herşeyi yoktan yaratan Allah.
REZZÂK : Bütün yaratılmışların rızkını veren ve ihtiyaçlarını karşılayan Allah.
TEÂRÜF : Bilinmek, tanınmak, mâlûm hâle gelmek, tanışmak, birbirini tanımak.
TEÂVÜN : Yardım etme, yardımlaşma.
TENÂKÜR : İnkâr etmek.
TEHÂSUM : Husumet ve düşmanlık etme.

Risale-i Nur Haberleri