Ömer Özcan’ın haberi:
RİSALEHABER-Hüseyin Çağdır, İzmir-Kemeraltında senelerce halı ticareti yaptığından dolayı daha çok “Halıcı Hüseyin Ağabey” olarak tanınır. Üstad Bediüzzaman hazretlerini iki defa ziyaret etmiştir. Meşhur 1971 İzmir Sıkıyönetim Mahkemesinin sanıklarından olarak; Fethullah Gülen, Av. Bekir Berk, Av. Gültekin Sarıgül; Mustafa Birlik gibi ağabeylerle beraber hapis yatmıştır.
Ahmet Feyzi Kul ağabeyin “Ak saçlı evliya” diye hitap ettiği Hüseyin Çağdır ağabey, 2 Eylül 2005 tarihinde İzmir’de vefat etmiştir. Mezarı Ahmed Feyzi Kul ağabeyle yakındır. Halıcı Hüseyin ağabeyi vefatının 6. yılında rahmetle anıyoruz…
***
ÜÇ GÜN BEKLEDİĞİMİZ HÂLDE ÜSTAD NİÇİN BİZİ KABUL ETMEDİ?
Sene 1958… Hayri isminde tarikatten gelme bir arkadaşımla beraber Üstadı ziyaret için Isparta’ya gittik.
O günkü anlayışımızla Hayri ve benim niyetimiz şu idi:
Bir mübarek zatı ziyaret edip, elini öpmek ve duasını almak, yâni şahsî büyüklüğünü nazara alarak ziyaret etmek. Hâlbuki sonradan anlıyoruz ki, bu kapı bu mâna ile kapalı imiş. Buna dair Mektubat’ta 26. Mektup, 4. Mebhas, 10. Mes’elede (1) izâhat var, okunmalı...
Biz kapalı kapıyı zorladığımızdan dolayı üç gün Isparta’da beklediğimiz halde görüşmek mümkün olmadı. Bir eksikliğimiz olduğunu anlamıştık. Dönmeye karar verdiğimiz dördüncü günün sabahında son bir defa daha kapıya vardık. Bir kardeş kapıyı açtı ve “Kardeşim, Üstad çok rahatsız kimseyi kabul etmiyor” derken, hizmet maksadıyla gelen bir kardeşi içeri aldılar. Niyet mühim!..
Biz mükedder olarak evin biraz ötesinde Hayri ile “Artık dönelim mi? Bir gün daha kalalım mı?” diye konuşurken gayr-i ihtiyâri başımı eve doğru çevirince evin penceresinden bir genç el ediyordu, koşarak gittik. Kapı açılmıştı, o genç bize, “Beş dakikayı geçmemek üzere Üstad sizi kabul etti” dedi.
ÜSTAD ELİNİ NİÇİN UZATMIYORDU?
Üstadımızın odasına girdik. Hakikaten Üstadımız hasta yatıyordu, sesi de kısıktı. Ben elini öpmek için eğildim, rahatsız olmasın yatarken öpeyim diye düşündüm. Fakat Üstad elini uzatmıyordu. Yanındaki ağabeye işaret etmiş, Üstadın başını kaldırıp oturduktan sonra elini uzattı, ben de öptüm. Bize “Talebeliğe kabul ettiğini ve kendi şahsını ziyaretten daha ehemmiyetli Risale-i Nur’ları dikkatle ve anlayarak okumamızı ve sadece şahsımı ziyaret için geldiyseniz yol masrafınızı vermem lâzım geldiğini, bu imkanının da bulunmadığını ve üzüldüğünü” ifâde ettiler. Tâbi sesi kısık olduğundan oradaki ağabey bize naklediyordu. Ben de “Ben halıcıyım, halı fiyatlarını öğrenmek için geldiğimi ifade ettim ve ayrıldık... (Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor–1)
1-Malûm olsun ki: Bizi ziyaret eden, ya hayat-ı dünyevîye cihetinde gelir; o kapı kapalıdır. Veya hayat-ı uhrevîye cihetinde gelir. O cihette iki kapı var: Ya şahsımı mübarek ve makam sahibi zannedip gelir. O kapı dahi kapalıdır... (Mektubat 344)