İhlâs Risalesi, Enfal suresinin 46. Ayeti ile başlar. Bu ayetin mealinde Rabbimiz müminlere hitaben çok önemli bir uyarıda bulunur. ‘’İhtilâfa düşmeyin; sonra cesaretiniz kırılır, kuvvetiniz elden gider." İhlâs Risalesinin bu kadar önemli bir ikazı ihtiva eden bir ayet ile başlaması çok manidardır. Birbiri ile ihtilafa düşmüş ve tesanütleri sarsılmış insanların önemli bir teşebbüste bulunmaya cesaret göstermeleri mümkün değildir. Teşebbüs gücünün kalmadığı ve cesaretin kırıldığı bir toplulukta, elde kalmayan ve darmadağın olmuş bir kuvvet ile bir hizmette bulunmaya da kimsenin gücünün, isteğinin ve şevkinin kalmayacağı malumdur.
Samimi muhabbet, dayanışma ve yardımlaşma sonucu birbirleri ile kenetlenmiş insanların önünde, hiçbir engelin durabilme ve direnebilme şansı olamaz. Gerçek anlamda ve ihlâsla bir araya gelmiş ve müttehit olmuş birkaç insanın, büyük güçler karşısında başarı ile netice almaları mümkündür. Bunun çok sayıda örnekleri verilebilir.
Bunun en güzel ve canlı örneği Nur Hizmetidir. En zor şartlarda ve hiçbir maddi varlığa sahip olunmadığı halde, samimi bir tesanüt ve ittihat ile bir araya gelen Nur Talebelerinin; her türlü baskı, zulüm, işkence, hapis ve sürgün gibi dehşetli engellemelere rağmen, hiçbir yılgınlık, ümitsizlik içine girmeden hizmetlerine devam etmeleri ve bunun neticesinde kazandıkları muvaffakiyet ve gelinen seviye, ancak ihlâs sırrı ile kazanılan bir başarı olarak izah edilebilir.
Manevi bir şahsiyetin organları ve ebedi saadeti netice veren bir fabrikanın çarkları ve üniteleri gibi çalışan ve birbirlerine mutlak bir şekilde itimat ederek kuvvet veren, yardım etmede zerre kadar tereddüt etmeyen saff-ı evveller ve Üstad Said Nursi’nin başarılı ve fıtri organizasyonu sonucu ilahi inayeti celp eden Nur Hizmeti, bütün dünyaya ve milyonlarca insana ulaşabilme başarısını göstermiştir.
Nur hizmetinde saff-ı evvel olarak çalışan insanların birbirlerine verdikleri destek ve yardım; bütünüyle hasbi, samimi ve ihlâsla bütünleşmiş şekildedir. Bazı insanlar tarafından birbirlerine rakip olarak görülen ve Nur hizmetinin iki büyük rüknünden biri olan Hafız Ali Ergün’ün, diğer önemli bir rükün olan Hüsrev Altınbaşak’ın muvaffakiyeti ve hizmeti için ettiği dualar gibi kalbi, içten ve riyasız olan bu büyük dayanışma neticesinde, bu nurlu ve büyük hizmet, bütün cihanı kuşatan bir genişliğe ulaşmış ve görkemli bir başarı ile taçlanmıştır.
Bu önemli kardeşlik, samimiyet ve muhabbet, Nur hizmetinin en bariz vasıfları olarak talebeleri tarafından bir hayat ve hizmet felsefesi haline getirilmiş, muhtaç insanlara iman hakikatlerini ulaştırmak dışında hiçbir gaye ve niyet içinde olunmamıştır. Hafız Ali’nin bu konuda kendisine rehber ettiği üstün meziyetler, Said Nursi Hazretleri’nin ifadelerinde şu şekilde hayat bulmuştur:
‘’Hafız Ali diyor ki: Hüsrev kardeşimiz kendi kalemiyle yazılan "mu’cizâtlı Kur’an’ı fotoğrafla tab’ına taraftar olmaması ve demir harflerle müsaade oluncaya kadar beklemeye taraftar olması, onun fevkalade ihlâsına ve nefsin huzuzatından teberrisine kat’î delildir. Çünkü fotoğrafla tab edilse, onun kendi hattı olduğu için, binler Kur’an nüshalarını kendi eliyle yazmış gibi âlem-i İslamın manevi nazarında ve uhrevî sevap cihetinde büyük ve masumane ve zararsız bir makamı terk edip, ihlasın sırrı için, hazzını unutarak, demir harflere taraftar olmuş. Ve gösterdiği yanlışlar düşmek sebebi ise, demir harflerde üç defa tab’a girmek noktasında dahi o yanlışlar bulunabilir.
Elhâsıl: Hafız Ali’nin ihlâsından gelen ifadesi ve Hüsrev’i fevkalade ihlâs noktasında takdir etmesi ve Hüsrev de, gayet büyük ve bâki bir hissesini bırakıp, benim eskiden beri tekrar ettiğim bir dâvâm ki, Risale-i Nur’un hakikî şakirtleri, hizmet-i imaniyeyi her şeyin fevkinde görür; kutbiyet de verilse ihlas için hizmetkârlığı tercih eder-beni o dâvâda bilfiil tasdik etmesi cihetinden, bütün kuvvetimizle bu gibi kardeşlerimizi tebrik ediyoruz. (Kastamonu Lahikası, sayfa; 194–195)
Risale-i Nur hizmetinde bulunmayı, maddi ve manevi bütün makamlara tercih ederek ihlâs ile bu yolda her türlü engeli aşarak hayatlarının son nefesine kadar yürüyen bu kahramanların fedakârlıkları neticesinde, milyonlarca insanın imanı kurtulmuş, bu büyük manevi hizmet bütün dünyaya yayılmıştır.