بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
Kökü asrı saadete; sahabe yiğitlerine uzanan ahir zaman nur çınarının ikisi daha sonsuzluğa kanatlandı ruhları şad mekanları cenneti âlâ olsun.
Bediüzzaman'ın varis ve vekili Hüsnü Bayram Ağabey; 1935-2021.
18.04.2021 Saat 22:30’da Hakkın rahmet mağfiret ve mükafatına yürüdü.
20 Nisan Salı günü Öğle Namazını Müteakip Eyüp Sultan Camiinde cenaze namazı kılındı ve Eyüp Sultan Kabristanı'nda toprakla buluştu.
***
Al-i İmran Suresi, 103. ayet:
"Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın.
Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız.
Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı.
Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar."
***
"Eğer denilse: Hadîste اِخْتِلَافُ اُمَّتٖى رَحْمَةٌ denilmiş.
Elcevap:
Birinci suale deriz ki: Hadîsteki ihtilaf ise müsbet ihtilaftır. Yani her biri kendi mesleğinin tamir ve revacına sa’y eder.
Başkasının tahrip ve iptaline değil belki tekmil ve ıslahına çalışır. Amma menfî ihtilaf ise ki: Garazkârane, adâvetkârane birbirinin tahribine çalışmaktır; hadîsin nazarında merduddur.
Çünkü birbiriyle boğuşanlar, müsbet hareket edemezler." (Uhuvvet Risalesi).
"Toprağa atılan bir tohumun yüzer sünbüller vermesi gibi, “bir Said yerine yüzler Said” size o yüksek hakikatı haykıracaktır.” (Tarihçe-i Hayat – 701)
"Aziz, sıddık kardeşlerim!
Bayram tebrikiyle beraber “herbirinizi derecesine göre birer Said ve birer VARİSİM ve benim yerimde Nurların birer bekçi muhafızı” olarak..." (Emirdağ Lahikası)
"Bu âciz, zaîf, mütekaid Said bedeline “BİNLER’ce muktedir, kuvvetli, vazifeperver Said’ler” olursunuz."
Said Nursî
Emirdağ Lahikası
***
“Safranbolu’daki halis kardeşlerimizden Hıfzı’nın küçük medrese-i Nuriyesi olan hanesindeki küçük ve çok çalışkan masumları 7 yaşında Yılmaz ve 13 yaşında Hüsnü’nün ve onlar gibi Nur’a çalışan muhterem validelerinin mübarek kalemleriyle yazdıkları tebriklerini, umum Safranbolu ve Eflâni medrese-i Nuriyesi namına bu Ramazan’ın bir Firdevsî teberrükü hesabına kabul ettik. Yılmaz’ın rüyası aynen çıkmış.” (Emirdağ Lâhikası-I, 186. Mektup)
Babam ‘Sizi Üstad’a ziyarete göndereceğim.’ dedi. O zaman Afyon’a gidiş geliş 15-20 lira para. Afyon’da bir adres verdiler. ‘Afyon’da Pastacı Sabri var, o sizi Üstad’a götürür.’ dediler. Trenle geldik Afyon’a Sabri Ağabeye, ‘Biz Üstad’ı ziyarete geldik.’ dedik.
Dedi: ‘Oğlum! Üstad’ı ziyaret etmek çok zor, polis var.’ O zaman yıkıldık, zaten zor para bulduk Üstad’ı görmek aşkıyla. Üstad’ı tanıyoruz, ama daha görmemiştik. ‘Amca be, sen bize Üstad’ın evini göster, polis bizi çevirirse oradan dönelim, ama buradan dönmek olmaz.’ dedim. Sabri amca ‘Ha bu olur’ dedi. Baktık hakikaten polis var. Elimizde bir sepet var, baktık polis biz küçük diye aldırmıyor. Kapıya vardık, kapıyı çaldık; fakat kapı açılmıyor! Polis tam yanımıza geldi, o anda Zübeyir Ağabey bizi içeri aldı.
Polis belki imanlı adamdı, istese bizi geri çevirebilirdi. Bu hadise Üstad’ın Afyon hapsinden bir-iki ay sonra oluyor, Üstad henüz Emirdağ’a gitmeden..." “Üstad bizim alnımızdan öptü, ‘Ben size Kastamonu’dan beri dua ediyorum, evinizi medrese olarak kabul ettim. Yazdığınız risaleleri tashih ettim, çok hizmet etti!’ diye bize teşvik için iltifat etti. Üstad’a pederin, validenin, Safranbolu Nur cemaatinin selâmlarını söyledik, ellerini öptük. Bir saatten fazla kaldık yanında...”
Bize ‘Ceylan daha hapiste, onu da ziyaret edin.’ dedi. Ceylan Ağabey daha o zaman hapisten çıkmamıştı. ‘Peki Üstad’ım’ dedik, elini öptük çıktık. Polis yine önümüze çıktı. ‘Gelin buraya, siz nereden geliyorsunuz!’ dedi. ‘Safranbolu’dan’ dedik. ‘Şimdi sizi karakola götüreceğim.’ dedi. ‘Biz zaten hapse girmek istiyoruz!’ deyince, ‘Gidin hadi, başıma belâ olmayın!’ diye bizi salıverdi. Hapishaneyi ziyaret ettik." (Ağabeyler Anlatıyor 1- Ömer Özcan)
"Ve Nur şakirdlerinin “haslardan her bir fedakarı", o Said’in vazifesini mükemmel görebilir.
İnşaallah ilerde tam görecekler...
Bir Said içinizde noksan olmakla, yüzer manevî Said olan mecmualar ve “binler maddi saidler,” içinizde hâlis ve mükemmel o vazifeyi görebilirler ve görüyorlar." (Emirdağ Lahikası)
***
Mehmed Kutlular Abi
1938 yılında Balıkesir'in Gönen ilçesinde doğdu. 14 yaşına kadar Gönen’de kaldı. Daha sonra İstanbul'a geldi.
1957 yılında asker olduğu Manisa'da Risale-i Nurlarla tanıştı.
6 Nisan 2021 Çarşamba günü saat 9:00’da Hakk'ın rahmetine kavuştu.
Mekan-ı cennet âlâ olsun.
1961’den sonra vefatına kadar Kirazlı Mescit Dersanesi'nde Zübeyr Abi'yle birlikte kaldılar.
İttihad Gazetesi'nin başına Zübeyr Abi'nin ısrarıyla getiriliyor.
O rüya:
"Annesinin vefatı üzerine nasıl bir tutmalıyım diye düşünürken sırtıüstü uzanmış yatarken; tüm vücudu titremeye başlıyor.
Uyku uyanıklık arasında; galiba ölüyorum derken karşısındaki güneşin ışınlarının vücuduna işlediğini hissediyor.
Tam kelime tevhidi tamamlamadan öleceğim endişesiyle kısaca; Allah Allah diyebiliyor.
İşte bu halde güneş açılıp, içinden bir karartı beliriyor; kalpaklı fotoğrafıyla üstadı Said Nursi!..
Üstad gayet açık şekilde:
"Kardeşim! Sen Risale-i Nur'u oku.
Korkma konuş!" şeklinde hitab ediyor.
Konuşma bitince üstadın portresi kayboluyor ve titremeyle beraber eklemlerinin ayrılacak şekilde ayrıldığını hissediyor."
***
"1980 ihtilaline karşı çıktığı gibi anayasaya da hayır oyu verilmesini sağladı.
Bu arada; 12 Eylül İhtilali'ni yapıp yöneten güvenlik konseyi Mitçi bir albayı Kutlular'a gönderip bazı tekliflerde bulunur.
Yanında bir arkadaşı da olduğu halde; Boğaziçi'nde bir mekâna gidiyorlar.
Mitçi kendini ihtilal konseyi gönderdi deyip şu 3 teklifi sıralıyor:
1- Beyazıt dersanesinde cumartesi yapılan umumi Risale-i Nur dersini tatil edin.
2- Atatürkçülük aleyhindeki yayınlara son verin.
3- Avrupa'da Milli Görüş ve Süleymanlılara karşı bizimle olun.
Bu 3 teklifi de gerekçeleri ile hemen reddeder.
Ardından çeşitli maddi manevi teklifler sıralasalar da yine kesin biçimde reddeder."
"Sonra 1990’ın DGM savcısı; Ankara'da tutuklamalar başlatınca, Kutlular arkadaşlarıyla, İstanbul'dan Ankara DGM’nin önüne sorgulanmak üzere geldiler.
Sorgulamak yerine 1990 Kasım ayında; Ankara polisince bir şubeye götürülüp 15 gün nezarethanede tutukladılar.
Dışarda kar yağıyor, hava ayaz kesiyordu.
Nezarethanede namazları bank üstünde kılmalarını söylediklerinde Kutlular yine kükrer gibi:
"10 kişi bankta namaz kılamaz burası Rusya mı?" dedi.
Ayrıca hücreye sokulmalarına direndi ve iki isteğini de kabul ettirdi.
Hücreye girmedikleri gibi, battaniyelerde namaz kıldılar ve 15 gün polis merkezinin yemeğini yemeyip dışardan yemek getirttiler!
Tutukluluğun 3 veya 4.günü bir gece vakti Mit'ten bir ekip Kutlular'ı sorguya aldı.
Adetleri üzeri sorguyu gözü bağlı yapmakta ısrar ettilerse de gözü açık yapmak durumunda kaldılar.
Nurculuk uzmanı 4-5 kişi Mit'ten toplam 8-9 kişiydiler.
Tüm sorularına açık doğru ve mertçe cevaplar verdi.
Onlarla polemiğe girip azarlamak zorunda kaldı.
(İşte Hayatım/Otobiyografi).
Bütün yaşamını Risale-i Nurlara vakfeden Mehmet Kutlular Ağabey “Marmara depremi” (17 Ağustos 1999) vesilesiyle “Deprem İlahî ikazdır” mesajı üzerine 276 gün hapis yattı.
Fakat karar, Yargıtay'dan, daha sonra da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden geri döndü.
Mehmet Kutlular Ağabeyin Cenazesi (7 Nisan 2021 Çarşamba) Eyüp Sultan Camii’nde öğle namazının ardından kılınan cenaze namazını müteakip, Eyüp Sultan Kabristanında, Zübeyir Gündüzalp, Tahirî Mutlu, Mustafa Sungur ve Mustafa Polat'ın yanında toprağa verildi.
Allah hepsini Firdevs'te buluştursun...