Risale Haber-Haber Merkezi
Zaman Gazetesi yazarı Ali Ünal CHP, "İstiklal Mahkemesi kurbanlarından Bediüzzaman ve talebelerinden de dinleyebilir" dedi.
"Müslüman çoğunluk ve Kürtler için de demokrasi" başlıklı yazısında Ünal, gündemdeki Dersim zulmünü değerlendirirken Nur talebelerinin 1948 yılında Afyon mahkemesinde, "Dersim faciası ki, dünyada emsali vuku' bulmamış öyle bir zındıklık, münafıklık ve vatan ve millete hadsiz bir düşmanlıktır." diyerek, mahkeme heyetinin yüzüne söylediklerini ifade etti.
Ünal, İstiklal Mahkemelerinin zulmüne uğramış 10 binlerce kurbanlarından CHP "İskilipli Atıf Hocaefendi'den, Es'ad Erbilî Efendi'den, Bediüzzaman ve talebelerinden özür dileyebilir" ve "hem Türkiye hem de Müslüman çoğunluk için demokrasi, bu özür dilenebildiği zaman gerçekleşmiş olacaktır." dedi.
İşte Ali Ünal'ın yazısının ilgili kısmı:
"Sayın Başbakan, Dersim faciasından ilk defa merhum Necip Fazıl Kısakürek'in "Son Devrin Din Mazlumları" isimli eseriyle haberdar olduğunu söylüyor.
Fakir de aynı eser vasıtasıyla haberdar olmuştum. Cemal Uşşak dostumuz medyada tartışılan sözüyle bir muhasebeyi seslendirmiş de olsa, kimsenin bu tür faciaları değil konuşmaya cesaret etmek, onlardan haberdar bile olmadığı zamanlarda onları en derinden duyup dile getirenler, öncelikle İslâm hassasiyetli kesimler olmuştur. Çünkü bu, Müslüman olmanın tabiî gereği ve neticesidir. Nitekim bir İslâm büyüğü, "Milletimin imanını selâmette görürsem Cehennem'in alevleri içinde yanmaya razıyım."; bir diğeri "İki dakika bile kendim için yaşamadım." deme mecburiyeti duyarken, esasen Müslümanlığın şaşmaz ölçüsünün başkalarının ızdırabını onlardan da öte insanın bizzat kendi ruhunda duyması ve yaşaması; yaşamanın manâsının yaşatmak için yaşamak olduğunu ortaya koyuyorlardı. Dersim faciasını 1948 yılında merhum Necip Fazıl ilk defa Büyük Doğu'da yazarken, bazı Nur talebeleri de aynı yıl Afyon mahkemesinde, "Dersim faciası ki, dünyada emsali vuku' bulmamış öyle bir zındıklık, münafıklık ve vatan ve millete hadsiz bir düşmanlıktır." diyerek, mahkeme heyetinin yüzüne söylüyorlardı.
İslâmî hassasiyetli kesimler, mazlumların yanında olmaya çalışmışlardır ama, bir gerçek de var ki, Sayın Başbakan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin başkanı olarak Dersim faciasının çoğu Alevî olan kurbanlarından özür diler ve bu özür genel kabûl görürken, tek parti dönemi CHP iktidarlarının Türkiye'nin her tarafında Sünnî Müslümanlara ve önderlerine yaptığından, meselâ İstiklâl Mahkemeleri, Menemen hadisesi ve benzeri hadiselerin onbinlerce kurbanlarından, İskilipli Atıf Hocaefendi'den, Es'ad Erbilî Efendi'den, Bediüzzaman ve talebelerinden özür dileyebilir ve bu özür, Dersim özrünün gördüğü kabulü görür mü? Türkiye demokrasisi, henüz son bir asır Türkiye'sinin kurbanlarının büyük çoğunluğundan özür dileyecek seviyeye gelmemiştir ve hem Türkiye hem de Müslüman çoğunluk için demokrasi, bu özür dilenebildiği zaman gerçekleşmiş olacaktır."