Ahmet Bilgi'nin haberi:
RİSALEHABER-FETÖ'nün Elmalılı Hamdi Yazır'ın Kur'an-ı Kerim mealini sadeleştirirken nasıl tahrif ettiği ortaya çıktı. Tahrif, Risale-i Nur'u sadeleştirme adı altında sahteleştirmeye çalışanlara büyük tepki gösteren Bediüzzaman'ın talebelerinin ve cemaatinin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gösterdi.
TEVRAT VE İNCİL ALİMLERİ EKLENDİ!
Murat Bardakçı, Haber Türk'teki köşesinde bir dönem Elmalılı Hamdi Yazır'ın Kur'an-ı Kerim mealini dağıtan Zaman gazetesinin, ayetleri tahrif ettiğini açıkladı.
Bardakçı, FETÖ'cülerin "alimlere, ehl-i zikre sorun" şeklinde ayette yer alan ibareyi "Tevrat ve İncil âlimlerine sorun" şeklinde değiştirildiğini ortaya çıkardı.
NUR TALEBELERİ İLE GÜLEN GRUBU ARASINDAKİ İPLER 2012'DE KOPTU
Eskiden beri Risale-i Nur'u sahteleştirmek isteyen Fetullah Gülen ve örgütü her seferinde nur talebelerinin tepkisiyle karşılaştı. Bu emelini terk etmeyen FETÖ, 2012 yılının Şubat ayında "sadeleştirme" adı altında yapılan tahrifatı Risale-i Nur diye piyasa sundu.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayattaki talebeleri Gülen'e bu işten vazgeçmesi için mektup gönderdi. Gülen vazgeçmek bir kenara, mektubu bile kabul etmedi. Ondan sonra Nur talebelerinin tepkisi artarak devam etti. 2012 yılında Nur cemaatleri ile Gülen grubu arasındaki ipler tamamen koptu. FETÖ sahteleştirmeye devam etti. Bir süre sonra MİT krizi patlak verince FETÖ ile hükümet kavgası başladı. Ve bugünlere gelindi.
ŞİMDİ ANLADINIZ MI?
O sıralarda Nur talebelerini tepkisini "aşırı" bulan bazı isimler, Nur talebelerinin zaman içinde ne kadar haklı olduğunu gördü. Murat Bardakçı'nın açıkladığı "ayeti tahrif eden" sadeleştirme yazısı da bunlardan biri.
İşte Murat Bardakçı'nın yazısı:
BU REZİL TAHRİFİN NEDENİ, CEHALET Mİ, KASIT MI?
Burada sözünü edeceğim hadiseden, daha doğrusu Kur’an’ın bir âyetinin tahrifinden, Türkiye’nin önde gelen İslâm Tarihi profesörlerinden bir dostum sayesinde haberdar oldum.
Mesele şu: Zaman Gazetesi, bundan birkaç sene önce son devrin en önemli İslâm âlimlerinden Elmalılı Hamdi Yazır’ın ilk baskısı 1935 ile 1938 arasında dokuz cilt hâlinde Diyanet İşleri Reisliği tarafından yapılan ve daha sonraları defalarca basılan “Hak Dini Kur’an Dili” isimli tefsirini bugünün Türkçesi’ne nakledilmiş olarak yayınlayıp okuyucularına dağıtmıştı.
1878 ile 1942 arasında yaşayan Elmalılı’nın eseri Türkiye’de basılan “İlk Kur’an meâl ve tefsiri” olarak bilinirse de aslında böyle değildir, eski asırlarda elyazması olarak elden ele dolaşan daha çok sayıda meâl mevcuttur ve ilk matbû, yani basılı meâl ve tefsir de 1865’te yayınlanmıştır. “Hak Dini Kur’an Dili”nin özelliği ise, ilmî boyutunun yanısıra dilinin eski devirlerdeki tefsirlere göre daha açık olması ve Diyanet’in yayınlaması sayesinde eserin geniş bir okuyucu kitlesinin istifadesine sunulmasıdır.
Zaman Gazetesi ilk yayınının üzerinden 70 seneden fazla zaman geçen eserin dilinin eskimiş ve dolayısı ile herkes tarafından rahatça anlaşılamayacağını düşünmüş ve sadeleştirilmiş şeklini okuyucularına dağıtmış ama ne sadeleştirme!
KİM BU ÂLİMLER, NEREDE?
Tahrif, Kur’an’ın 16. Suresi olan Nahl’in 43. âyetinde yapılmış...
Âyet, Diyanet Vakfı’nın yayınladığı meâlde “Senden önce de kendilerine vahyettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun” diye veriliyor...
Elmalılı’nın “sadeleştirilmiş” metninde ise, karşımıza birdenbire “Tevrat ve İncil âlimleri” çıkıyor; meâl “(Ey Peygamber!) Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bunu bilmiyorsanız Tevrat ve İncil âlimlerine sorun” hâlini alıyor. Yani, âyette geçen ve bildiğim kadarıyla tek bir kişinin dışında tefsir âlimlerinin tamamının “bilenler” diye çevirdikleri “ehle’z-zikri” ifadesi, Elmalılı Hamdi Efendi’nin ağzından “Tevrat ve İncil âlimleri” yapılıveriyor!
Elmalılı ise asla böyle bir şey demiyor ve aynı âyet, “Hak Dini Kur’an Dili”nin geçenlerde tıpkıbasımı yapılan orijinal elyazmasında “Senden evvel de resul olarak başka değil, ancak kendilerine vahy veriyor idiğimiz erler göndermişizdir, ehl-i zikre sorun bilmiyorsanız” şeklinde geçiyor...
KUR’AN’A DA TERS, ELMALILI’YA DA...
Meâlin bu şekilde değiştirilmesi ile de birkaç iş birden ediliyor: Kur’an’da “neshedildiği”, yani “lâğvedildiği”, “kaldırıldığı” defalarca ifade edilmesine rağmen Tevrat ve İncil’in hükmü devam ediyormuş havası verilerek “kaldırılmış kitapların âlimlerine müracaat” tavsiye ediliyor ve hem Kur’an’ın özüne, hem de tefsirin asıl sahibi olan Elmalılı Hamdi Efendi’nin sözüne tamamen ters bir iddiada bulunuluyor!
Bu yazıyı yazmadan önce sözünü ettiğim tahrifin daha önce farkedilip edilmediğini araştırdım, bu konuda yayınlanmış birkaç yazının bulunduğunu ama pek dikkat çekmediklerini gördüm ve tahrifi tekrar hatırlatmak istedim.
Tahrifin sebebinin ne olduğunu, âyetin bilgisizlikten mi, boşvermişlikten mi, yoksa bir aralar pek moda olan “dinlerarası diyalog” terânesine destek sağlayabilmek maksadıyla mı değiştirildiğini bilmiyorum.
Şimdi, merak ettiğim bir husus daha var: Elmalılı Hamdi Efendi’nin vârislerinin, meselâ büyük âlimin torunlarından olan sevgili Okan Bayülgen’in dedelerinin eserinin bu hâle getirilmesini öğrendiklerinde ne düşünecekleri ve ne yapacakları...
SADELEŞTİRME İLE İLGİLİ TÜM HABERLER İÇİN TIKLAYINIZ