Risale Haber-Haber Merkezi
Cumhuriyet yazarı Emre Kongar'ın bugünkü gündeminde yine irtica vardı.
Osmanlı yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin "çağdaş ve laik bir devlet olarak kurulduğunu", devlet yapısının hukuk yoluyla çağdaşlaştırılmakla birlikte, toplum yapısının değiştirmenin çok kolay olmadığını belirten Kongar, "Dinci feodal yapı, aşiretler ve tarikatlar aracılığıyla topluma egemendi" dedi.
Din duygularına dayalı siyasal istismarın, Türk siyasetinde her zaman etkili olduğunu ileri süren Kongar, "Çok partili düzene geçildikten sonra, sağ gelenekten gelen partiler bu istismarın meyvelerini almak için tarikat ve cemaatlere yakın davrandılar" ifadelerini kullandı.
Cumhuriyet hukukunun, anayasayı korumak için, devlet yapısını dini ilkelere göre etkilemek isteyenlerle mücadele konusunda pek çok önlem aldığına dikkat çeken Kongar, Nurcuların kendilerinin "tarikat" değil "cemaat" olduklarını beyan etmesini ise şöyle yorumladı:
"Bu önlemler, hukuksal ve siyasal açıdan “irticayla mücadele” diye nitelenirdi. Yasaklanan tekke, zaviye ve tarikatların etkinliklerini sürdürmesi bu mücadelenin esas nedeniydi. Bir süre sonra “cemaat” kavramı devreye girdi. Nurcular, hukuken “tarikat” değil, “cemaat” oldukları gerekçesiyle hedef olmaktan kurtuldular, daha serbest bir örgütlenme ve eğitim olanağına kavuştular. Nurcuların bir kolu olan Gülen cemaati bu süreç içinde güçlenmeye başladı, büyüdü, gelişti, tüm toplumu yani siyaseti, bürokrasiyi, hukuku etkilemeye başladı."