Risale Haber-Haber Merkezi
Haber 7 yazarı Mehmet Ali Bulut, cemaat, tarikat ve siyasette sorgulamanın olmadığını herkesin mutlak itaat etmeye alıştığını söyledi.
Erbakan’ın cenazesinde gördüğü bazı halleri eleştirdiği için kendisine etmediklerini bırakmayanlar olduğunu belirten Bulut, "Bağlılık ve taraftarlık psikozu, insana akılını kullanma fırsatı vermiyor. Sari hastalıklar gibi hayatın her alanına yayılmış istibdat bağımlılığı, onları, liderlerini eleştirmekten alıkoyuyor" dedi.
Günümüz Müslümanlarının bir din adamının veya şeyhin veya bağlı oldukları bir siyasi liderin illa da karşıt kesim tarafından eleştirilmesini beklediğine işaret eden Bulut, "Sırası gelince, sahabelerin nasıl özgür bir iradeye sahip olduklarını, Rasullulah’a (S.A.V) ve halifelere karşı bile nasıl özgürce kendi yaklaşımlarını sergilediklerini aktarırken ne kadar da keyif alıyoruz! Ama iş kendi idarecilerine gelince hiç kimseye böyle bir hak tanımazlar" şeklinde yazdı.
AKLIM BEDİÜZZAMAN'IN BİLE CEBİNDE DEĞİL
"Elhamdülillah, aklımı hiç kimsenin cebinde unutmadım!" diyen Bulut, şunları dile getirdi:
"Böyle olunca da ancak benim gibi ‘Sülocu’lar (!) Erbakan’ı eleştirebiliyor… Yahut da bir kısım ‘İnsafsız Nurcular’ (!) Veya ‘haddini aşmış bir grup AK Partili’ler(!)…Neden illa da ‘öteki’lerin ‘biz’i eleştirmesini bekliyoruz? Biz kendi kusurlarımızı eleştiremez miyiz? Kendimizi hesaba çekemez miyiz? Hayır! Çünkü aklımızı efendilerimizin cebinde unutmuşuz! Herkesten de onu bekliyoruz. Elhamdülillah, ben aklımı bugüne kadar hiç kimsenin cebinde unutmadım! Bediuzzaman dâhil! Zaten o da hiç kimseden böyle bir şey istememiş!
"Bizdeki bu haller, bu acziyetler, hepimizin birer istibdat mağduru olduğunu gösteriyor. İstibdat dinî kılığa girip zihnimizi kuşatmış. Çoğumuzun zihniyetinde hala saltanat ve ağalık rejimi hüküm sürüyor.
Kuran’ın inanan insanın vasıfları arasında saydığı düşünce özgürlüğünün kıyısında bile değiliz. Hepimizin yüreğinde sanal padişahlar cirit atıyor. Yüreğindeki padişahı tahttan indirememiş insanı hangi hak ve demokrasi özgürlüğüne kavuşturabilir ki!
"İtaat etmekle köle olmayı birbirinden ayırt edemeyen insanlar parti içi demokrasiyi nasıl sağlayacak? Bağlı olduğu efendisine ve idarecisine, haklı olduğu bir konuda bile fikrini söyleyemeyen insan özgürlükten ne anlasın! İslam ümmeti, hâlâ hürriyetlerin kullanımı açısından dünyanın en geri kalmış coğrafyasında yaşıyorsa, bunun sebebi sadece ve sadece, zihnimizi, fikrimizi, gönlümüzü kuşatmış baskıcı istibdattır.
"Ve yazık kı, istibdadın en zor ayıklanabilecek en son kalkabilecek, en geç fark edilebilecek olanı din ve tarikat kisvesi altında medeniyetimizin içine hulul etmiş olanıdır. Bu istibdat, en çok da dini cemaatler ve cemaat niteliği kazanmış siyasi partiler içinde kendisini kamufle edebiliyor... Hiç şüpheniz olmasın, çoğu ‘dindarım’ diyen insanların yüreğinin bir tarafı Ergenekoncudur! Zira bağlı oldukları efendileri de bir tür vesayet kültürü sayesinde sorgusuz sualsiz mesleklerini icra ediyorlar.
"Tabii ki onları yüceltmek ve masum konuma çıkarmak için ellerinde gerekçeleri var; manevi rütbeler! Önce o zatlara bir manevi rütbe veriyorlar sonra da o manevi rütbe gereği onu hata yapabilir olmaktan çıkarıyorlar; ‘masum imam’ konumuna getiriyorlar.
NURCULAR NEDEN ERBAKAN'A OY VERMEDİ?
Yazısının son bölümünde "Nurcular neden Erbakan’a oy vermedi?" başlığını kullanan Bulut, bu konuyla ilgili de şunları söyledi:
"İşte rahmetli Erbakan’ın –ki hakikaten bugün iktidar olan kadronun yetişmesinde ve İslam coğrafyasının uyandırılmasında ciddi emeği var- etrafında bir araya gelen kitlenin bir kısmında da bu yaklaşım hakim!
Onlara göre Erbakan ‘eleştirilebilir’ değildir. Bir mümin -mümin olduğu halde- onu eleştiremez. Onu eleştiren, ancak karşıt görüşlüler bir inançsız olabilir. Bir de Sülocular ve insafsız Nurcular!
Neden Nurcular?
Çünkü uzun süre Erbakan’a oy vermediler. Demek ki onlar hainler! Bunda Erbakan’ın yaklaşımlarının da biri rolü olabileceğini düşünmezler.
Peki, bu Nurcular, onun öğrencileri olan AK Parti kadrolarını neden desteklediler öyleyse? AK Parti hangi argümanları kullandı ki, sadece Nurcular değil liberaller bile onları destekledi?
Peki, kötü mü oldu bu destek?
Size göre evet!
"Çünkü -bilerek veya bilmeyerek- yıllardır devam eden vesayet kültürü yıkılıyor. Toplumun özgürleşmesinin yolu açılıyor. Müslümanların ne olup bittiğini görmelerini sağlayan gelişmeler oluyor. Bu da eski rejimin ana rükünlerini temsil eden siyasetçileri ve taraftarlarını rahatsız ediyor.
"Çünkü bu gidişat –bu AK Parti bile olsa- tüm saltanatları yıkıma götürecektir. Sultanlıklar son bulacak. Tiranlıklar, vazifesi kendisinden menkul kurumlar, kutsal partiler ve kendilerini alternatifsiz sayan lider er veya geç tasfiye edilecek. İşte korktukları budur ve o yüzden siyasetin sivilleşmesini istemiyorlar. Vesayet yönetimi sadece askerlere yaramıyor. Bunların da işine geliyor. O yüzden de askerle işbirliği yapıyorlar!
Yazık ki çoğu insanımızın zihinsel paradigmaları bunu anlamaya yetmiyor.
"Esasında, onları kınamaya da hakkımız yok. Çünkü yıllarca aldıkları dinî telkin mutlak bir itaati üzerine kurulmuştur. Hoca, şeyh, imam, halife, sultan sorgulanması düşünülemez bir pozisyonda kaldılar uzun süre. Bu istibdatçılık; muhataba sadece itaat etmeyi telkin eden, başka her türlü seçeneği ‘edebe mugayir’ telakki eden bu dini eğitim sistemi, sonunda siyasetçiler ve yöneticiler tarafından da taklit edilince İslam yurtları, her türlü baskı ve zulme açık diyarlar haline geldiler.
"Ve Kuran’ın, hayatı -tamamen Cenab-ı Hakk’ın korumasıyla- günahtan ve hatadan azade olan ‘masum’ Hz. Peygamber (asv)’e karşı, ümmetten istediği saygı ve itaatin tamamını bu beyler, kendileri için halktan talep etmeye başladılar… Arabıyla, Farsıyla, Türküyle hepsi halklarından kayıtsız şartsız kulluk ve ubudiyet istediler.
Sonunda bu ümmet, istibdat altındaki bu perişan, geri kalmış, fakirane rezilane ve asla fikrini söyleyebilme özgürlüğü içermeyen yaşam tarzını ‘İslamî Hayat’ zanneder oldu.
"Efendisinin, hocasının, mürşidinin, üstünün, amirinin, idarecisinin, siyasi liderinin hatasını eleştiremedi. Eleştirmek şöyle dursun, onun hata yapabileceğini bile aklına getiremedi. Şeyhinde, hocasında, amirinde, halifesinde siyasi liderinde gördüğü ve aklının almadığı hallerin hepsini ‘hikmetinden sual olunmaz’ perdesine sararak görmezlikten geldi.
Var olan her haksızlığı nefsinden bilip Allah’ın kendisini ıslah etmesini diledi.
Va esefa!