Nurcular neden içeri girip Risale okurlar?

Sabri ALTUN

Allah’a şükür kendimi bildiğimden beri, gözlerimi Risale-i Nur camiasında açtım. Hayat felsefemi, "Ne Şeytanı gör, ne lanet oku” felsefesi üzerine bina ettim.

Risale-i Nur tabirince; “Mesleğimin muhabbeti ile yaşadım.”

Yaşadığım bu hayat boyunca, zaman zaman dehşetli inkılaplar gördüm. Korku dolu ümitsizliklere maruz kaldım. Bir Müslüman olarak yeryüzünde, hamisiz, kimsesiz, güçsüz ve esaret duygularının ayyuka çıktığı dönemlere tanıklık ettim. Psikolojik saldırıların ruhları kemirip, tamamen teslim olma eşiğine gelip, imanların tehlikeye (ümitsizlik nedeniyle) girdiği ve bunun sonucunda “vurdumduymaz” toplumsal komplikasyonlara şahitlik ettim. Dinin, mukaddesatın tamamen çağdışı, ilkel ve de cehalet olarak algılandığı süreçler yaşadım.

Ama dışarda böylesi cehennemi haletler yaşandığı zamanlarda, hemen Risale-i Nur sığınağına girip;

“Sultan-ı kâinat birdir, her şeyin dizgini O'nun elindedir.”

“Sivrisinek tantanasını kesse, balarısı demdemesini bozsa, sizin şevkiniz hiç bozulmasın, hiç teessüf etmeyiniz. Zira, kâinatı nağamatıyla raksa getiren hakaikin esrarını ihtizaza veren musika-i İlâhiye hiç durmuyor; mütemadiyen güm güm eder.” (Münazarat)

Gibi sedalara kulak verip, inancımdan zerre kadar (iç âlemimde) taviz vermedim.

Tabi buradaki muvaffakiyet şudur. Kendi ilmime güvenmemek… İlmi enaniyetten Allah’a sığınmak. Ben bilmiyor olsam da Kur’an'da "yaş kuru her şey var” (Enam,59) hakikatini bütün ruhumla tasdik etmek…

Peki bunun faydası ne?

Yani içeri girip dışarıyla iritbatını kesip, sosyal, siyasal ve hatta cihanşümul olayları takip etmeden (değil dışardakilerin içimizdekilerin bile zaman zaman eleştirdikleri bağnazlık derecesinde) mütemadiyen Risale okumanın, belki de en büyük faydası, bu asrın iman ve küfür mücadelesinin dehşetinden korumasıdır.

Zira bu acip asırda mücadele en son dayanma noktasına sirayet ederek, o nokta-i istinada dayandırılıyor. (Kastamonu lahikası)

Yani öyle bir savaş veriliyor ki; Müslüman taburundaki her bir nefere, karşı tarafın bütün orduları saldırıyor.

Kesinlikle adil bir savaş verilmiyor.

Yani şeytan aklı, deccal aklı ve şeytanlaşmış (belki de şeytandan daha şedit şeytanlaşmış) insan aklı, öylesine bir sistem uyguluyorlar ki, bir mü'mine milyonlarca saldırı bir anda yapılıyor.

Şöyle düşünün:

Bugün bütün insanlık, batı medeniyetinin sıbgasıyla boyanmış bir zeminde yaşıyor.

Bu zeminin ana teması batı medeniyetinin felsefik düsturlarıdır.

Bu düsturların ana harcı Darvinizmdir.

Bir kere bu alana girdiğin an semavi değerler kaybolur.

Semavi değerlerin olmadığı bir yerde, anında doğal seleksiyon başlar.

Kültürel faaliyetler bundan beslenir, sosyal faaliyetler bundan beslenir ve siyasal faaliyetler bundan beslenir.

Okuduğun kitapta, izlediğin filimde, alışverişte ve ticarette bu düsturlar hüküm sürer.

Filimleri, bütün dizileri ve bütün kitapları (edebi ve akademik her türlü kitap) inceleyin altında, geri planda veya asıl hedefinde Darvinizmi bulacaksınız.

Medeniyetin şuur altına işlenmiş bir felsefedir Darvinizm.

Dolayısıyla bu alanda “Allah” yoktur.

Bu alana girdiğinizde adeta Allah’a savaş açmış bir figür olursunuz.

Yani ne kadar dindar olursanız olun imanınız elinizden kayıp gider.

Hele alimseniz, (yani din alimi) bir anda tenkit düşünceleri etrafınızda cirit atar.

Zaten tenkit başladı mı hakikat uçar gider ortada kalırsınız. (17. Lema,10 nota) 

Aklınızla her şeyi yakalamaya çalışırsınız. Ne yazık ki bu çağın aklı göze çalışır. Göz de maneviyata kördür.

Ve işte ateizm burada başlar, deizm buradan beslenir.

Ve sabah Müslüman olarak çıktığınız yatağınızdan ve evinizden, akşam farkında olmadan bir kafir olarak dönersiniz.

Peki sıradan bir mü’min iseniz ne olur?

Çizgi filmlerdeki kainatı kurtaran bir kahramandan (!) başlar (çünkü çocuğunuz izliyordur) “galaksinin koruyucularıyla” devam edip, sokağa çıktığınızda binlerce günahın saldırısına maruz kalıp, tüketim çılgınlığı AVM’lerden geçip, zengin olmak, çok zengin olmak hayali kurup, haz duygularının sancılarıyla muhatap olup (kuvve-i şeheviyenin her alanda sürekli dürtüklenmesi), kalbe, ruha saplanan manevi zehir oklarıyla yaralanıp, habis ruhların bilinç altı saldırılarıyla evinize geri döndüğünüzde insanlıktan ve İslamiyet’ten çıkmış bir hal alabilirsiniz.

Sonra güncel haberlerdeki insanlık dışı olaylar, sonra internet ve oradaki yalan dolan ve dahi his, heva ve hevese yönelik ipnotik uyuşukluk, ardından bir dizi veya sinemanın tamamen maneviyattan uzak atmosferi…

Derken, aile içindeki huzursuzluklar… Sahip olduklarının değil, sahip olamadıklarının kavgası… Görenek belası… Çevre baskısı…

Ve işte bu halette ubudiyetin, kulluğun yeri olmaz/olmuyor.

İnanın ki bu yazdıklarım kafamda topladığım verilerin, yaşananların, olanların belki onda biri bile değildir.

Hakikaten küffar öyle bir sistem oturtmuş ki, sanal bir ortam meydana getirmiş ve bu ortamda her bir nefere bütün bir ordusunu saldırtıyor ve ordusunda hiç eksilme meydana gelmiyor.

Peki bunun çaresi nedir?

Bu dehşet güce karşı nasıl mukavemet gerekir?

İşte bunun çaresini Üstad Bediüzzaman hazretleri şöyle gösteriyor:

“…Müslüman taburunun herbir neferine karşı, cemiyet ve komitecilik ruhuyla mütesanid bir cemaat gönderir. Bütün bütün kuvve-i mâneviyesini mahvetmeye çalıştığı bir hengâmda, Hızır gibi biri çıkar, o tabura der: "Meyus olma! Senin öyle sarsılmaz bir nokta-i istinadın ve öyle mağlûp edilmez muhteşem orduların ve tükenmez ihtiyat kuvvetlerin var ki, dünya toplansa karşısına çıkamaz. Senin şimdilik mağlûbiyetinin bir sebebi, bir cemaate ve bir şahs-ı mâneviyeye karşı bir neferi göndermenizdir. Çalış ki, herbir neferin, istinad noktaları olan dairelerinden mânen istifade ettiği kuvvetli kuvve-i mâneviyeyle bir şahs-ı mânevi ve bir cemiyet hükmüne geçsin." (Kastamonu lahikası 34.mektup)

Öyle ise; içeri girip, cemaate dâhil olup, risale okumayı tenkit edenlerin kulakları çınlasın.

Şunu da göz ardı etmemek gerekirki; içeri girip Risale okumak başka hiçbir şeyi okumamak ve kabul etmemek anlamı taşımaz.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.