“Tarih tekerrürden ibarettir” sözünü bilmeyenimiz yoktur içimizde. Bunu biraz tahlil edersek ve şahsi hayatımızı göz önünden geçirecek olursak başa gelen şeylerin çoğu zaman ya ihmal veya daha önceki hatalarımızın tekrarının neticesi olduğunu görebiliriz. Bu yadsınamaz bir realitedir.
Risale-i Nurun Sırat-ı Müstakim olan hizmetinin mazisini de bilmenin ehemmiyeti de azimdir. Üstadımızın müsbet hareketi ders veren hizmet metodunun bilinmesinin ehemmiyetini şu nakilden anlamak mümkündür. Çünkü Üstad, Sözler Neşriyat Tarihçe-i Hayat takdim kısmında “Yirmi Mecmua Kadar Ehemmiyeti Var” ve başka bir hatırada “On Ordu ve Yirmi Mecmua kadar ehemmiyetlidir” demiştir. Üstadımızın müsbet hareket metodu ve hizmetinin tarihçesinin bilinmesini istemesinin müstakim olan “cadde-i kübra-yı Kur’aniye”ye (1) zarar gelmesini istememesidir.
Hiç kimse yoktur ki bir eser inşa etsin veya bir çocuğu olsun da onu başı boş bırakmış olsun. Elbette ki başıboş bırakmak söz konusu olamaz.
Risale-i Nur’un hizmet metodu da lahikalarda işlenmiştir. Sözler, Lem’alar, Şualar ve Mektubat’ta iman esasları işlenmiş ve hizmetin işleyişi ve sırat-ı müstakim üzere tebliğ hizmetinin yapılması içinde meseleler Üstadımız ve talebeleri arasında mektuplaşmalarla tesis edilmiştir.
Bu mektuplar için Üstadımız, “Şu risale, (Yani Yirmi yedinci Mektub'un umumu) bir meclis-i nuranîdir ki, Kur'an'ın şu münevver, mübarek şakirdleri, içinde birbiriyle manen müzakere ve müdavele-i efkâr ediyorlar. Ve yüksek bir medrese salonudur ki, Kur'an'ın şakirdleri onda her biri aldığı dersi arkadaşlarına söylüyor. Ve Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın hazine-i kudsiyesinin sandukçaları olan risalelerin satıcı ve dellâllarına muhteşem ve müzeyyen bir dükkân ve bir menzildir. Her biri aldığı kıymetdar mücevheratı birbirine ve müşterilerine orada gösteriyor. Bârekâllah, sen de o menzili çok güzel süslendirmişsin.” (2) ifadelerini kullanmıştır.
Lahikaların takdim mektubunun son cümleleri de can alıcı ifadelerle son bulmaktadır: “Lâhika mektubları bu gibi hususlara da işaret ediyor. Değişen dünya hâdiseleri, geniş ve küllî mes'eleler ve şartlar altında isabetli hizmet-i Kur'aniyenin esaslarını ders veriyor.” (3) Bu sebeple Yirmi Yedinci Mektubu teşkil eden Barla, Kastamonu, Denizli ve Emirdağ Lahika mektupları ehemmiyetlidir.
Nurculuğun tarihçesinin bilinmesiyle nurculuğu akim bırakmak isteyenlerin önü kesilebilir. Bunun için de başta Tarihçe-i Hayat ve Barla, Kastamonu, Denizli ve Emirdağ Lahika mektupları ve Sikke-i Tastik-i Gaybi eserlerindeki hadiseler ve orada geçen meseleler ve izlenen metodların hayatımıza tatbiki için gayret edilmelidir.
Mektup başında “Aziz, Sıddık, Kardeşim!” hitabını okuyup duyunca, “efendim” diyerek muhatap olmamız gerekmektedir. Doğrudan doğruya bize yazılmış gibi bakmak gerekiyor. Bunu Üstadımız da yapmış: “Sonra İmam-ı Rabbanî'nin Mektubat kitabını gördüm, elime aldım. Hâlis bir tefe'ül ederek açtım. Acaibdendir ki, bütün Mektubatında yalnız iki yerde "Bedîüzzaman" lafzı var. O iki mektub bana birden açıldı. Pederimin ismi Mirza olduğundan, o mektubların başında "Mirza Bedîüzzaman'a Mektub" diye yazılı olarak gördüm. Fesübhanallah dedim, bu bana hitab ediyor.” (4)
Bu metodu alıp nefsimize tatbik-i nazar etmeliyiz. Emin olun ki kârlı olan biz olacağız. Külliyat böyle okununca zevk, lezzet ve haz veriyor. Mesela lezzet genel tabirdir. Haz manevidir. Lezzet maddi şeyler için kullanılır.
Hülasa-i Kelam: Nurculuğun sistematiği lahikalar ve lahikaların lokomotifi olan Tarihçe-i Hayatta münderiçtir. Bunlar tenkid/tahlil edilerek pratik hayatta istimal edilmelidir. Unutulmamalıdır ki mazisini bilmeyen, usul, erkan ve adabdan mahrum kalır. Daima tökezler ve hatalar yapar. Pratiğe dökülmeyen şeyler ilim değil malumat yığınları olarak kalır. Bunun neticesi insanda sıkıntı olur. Hizmetimizin mazisini bilmek bizde şevk ve gayrete vesile olacağından emin olabilirsiniz.
1-Lem’alar (163)
2-Barla Lahikası (65)
3-Barla Lahikası (9)
4-Mektubat (355-356)