Mücahit Bilici, ezber bozmaya, içinde bulunduğumuz düşünce sefaletinden bizi uyandırmaya, düşünce dünyamızı tedirgin etmeye, bilhassa İslamcı muhayyilenin zihin konforlarını yıkmaya devam ediyor. Tâbii ki bunlar Bilici’nin yeni fikirleri değil, bu kanaatlerin mazisi hayli eski ama bizim yeni deyişimizin nedeni son birkaç yıldır görünür bir hale gelmesi. Zekice tahliller, hakimane tespitler, ustalıklı analizler, merkez (ortodoksi) tarafından dışlanmak (heterodoksi) pahasına sergilenen cesurca çıkışlar, kapsamlı ve derin bir Risale-i Nur perspektifi gibi hususlar yazılarının ve konuşmalarının alamet-i farikası.
Bu faziletler muvacehesinde hazret her türlü tenkidin fevkinde büyük bir takdiri hak ediyor. Birçok kadim sözün inanılmaz bir hızla eskidiği, geriye kalan cılız anlam dalgalarının bile buharlaştığı ve mana dünyamızın çölleştiği talihsiz bir zamanda sözün gücüne ve mananın büyüsüne yürekten inanmış böylesi kıymetli kalemler bulmak çok zor. Düşünen ender bir zeka Bilici. Geçenlerde Ruşen Çakır ile yaptığı bir mülakatta daha önceleri yere göğe sığdıramadığı Nurculukla ilgili bir ezberi bozdu ve zehir zemberek laflar etti. Kendisinden dinleyelim:
“…Aslında İslamcılığın, Türkiye’de Nurculuktaki sorgulama eğilimi önünde bir kesintiye yol açtığını düşünüyorum. Nurculuk belki evrilip biraz sorgular hale gelecekken şimdi İslamcılık vurgusu, İttihad-ı İslam ve AK Parti’nin cazibe ve hamasetinin içinde Nurculuk şu anda sürükleniyor aslında. Belki ekonomik imkanlar, politik imkanlar itibariyle çok bahar-vari bir ortamda kendini buluyor olabilir ama fikirsel olarak, entelektüel olarak Nurculuk büyük bir çöküş yaşıyor. Nitekim tarikatlara benzer bir çizgide seyrediyor…”
Belki hatırlarsınız, birkaç yıl evvel İslamcılık ve Nurculuk kıyaslaması bağlamında Nurculuğu İslamcılığın karşısına oturtarak, bütün kötülükleri, çirkinlikleri İslamcılığın hanesine; buna karşılık bütün güzellikleri, iyilikleri nurculuğun hanesine yazmaktan imtina etmemişti. Yine kendisinden dinleyelim: “Nurculuk, Bediüzzaman Said Nursi’nin ortaya çıkmasına vesile olduğu bir yenilenme hareketidir. Tecdid yahut yenile(n)me, kadim bir hakikatin, değişen bağlamın dil ve duyusuna hitap eder hale getirilmesi işlemidir. Nurculuk gürültüsüz bir iman inkılabıdır.” (Hür Bakış, 02.08.2014)
“Fikirsel olarak, entelektüel olarak Nurculuk büyük bir çöküş yaşıyor…” Şunu kabul ediyoruz, belki de “içimizdeki vesayet”ten ötürü donanımlı ve birikimli kumaşların çıkmasına pek de müsait olmayan, “mahalle baskısı”nın yer yer yoğun bir şekil de hissedildiği tek kanatlı, tek boyutlu, yalınkat bazı düşünsel ortamlarımız var. Özellikle kurumsal çevrelerde gözlemlediğimiz Kur’an-merkezli derin ve tahlil gücü yüksek mukayeseli okumalardan daha çok, risaleleri sadece belli ve belirgin formatlarda aşıkane ve halisane okumaktan (vird-i zeban) ibaret olan geleneksel bir tedris kültürümüz var.
Ama bu vartalar veya eksiklikler kolayca kabul edileceği üzere sadece Nurculuğa özgü değil, sosyolojik olarak kurumsal bir kimlik vasfı kazanmış olan bütün yapılar için de aynen caridir. Eşyanın tabiatı gereği hiçbir birey mükemmel ve hatasız olmadığı gibi hiçbir kurum veya cemaat de mükemmel ve hatasız değildir. Kaldı ki sosyolojik olarak bakıldığında karşımızda homojen bir nurculuktan çok, heterojen bir nurculuk var. “Nurculuk entelektüel olarak çöküyor” yargısı içi kof bir ezberden daha uygun bir deyişle bir klişeden ibaret. Bu söylemin daha üst perdeden bilhassa oryantalistler tarafından çokça dillendirilen versiyonu “Müslümanlar entelektüel olarak çöküyor” şeklinde gösterir kendini. Aynı mantıkla “Kemalizm entelektüel olarak çöküyor”, “İslamcılık entelektüel olarak çöküyor”, “ülkücülük entelektüel olarak çöküyor”, hatta “Hıristiyanlık ve Yahudilik entelektüel olarak çöküyor”, denilebilir. Kısacası çıkmaz bir sokaktır bu söylemin sonu.
Nurculuktaki sorgulama eğiliminin kesintiye uğramasının nedeni İslamcılıktır, Bilici’ye göre. Bana göre büyük bir yanılgı. Çünkü genel anlamda İslamcılığın sorgulama ve entelektüel seviyesi Nurculuğa nazaran daha ileri bir yerde. (Gerçi Bilici, İslamcılığın da entelektüel bir seviyesinin olduğuna hiç kani değil.) Vaktâ ki Nurculuk, kendi içine kapanmayı bırakıp bu seviyeden istifade etmek için kapılarını araladı, daha da ilerledi. Bu anlamda “İttihad-ı İslam ve İslamcılık vurgusu” gerilemeyi ve donukluğu değil aksine ilerlemeyi, açılmayı ve mazlum ümmetle birlikte hareket etmeyi temsil eder.
Böylece Nurculuk mütemmim cüz’ü olduğu İslamcılığın (yani İslam’ın) deryasına katılarak çoktan beri kopmuş gibi göründüğü ama gerçekte hiçbir zaman kopmadığı öz hüviyetine tekrar kavuşuyor. Bilici’nin ifadesiyle eğer “Nurculuk gürültüsüz bir iman inkılabı” ise -ki öyledir- bu iman inkılabının kaynağı olan Risale-i Nur’un entelektüel gibi nev-zuhur bir ilave yardımcıya muhtaç olmadığı izahtan vârestedir. (Geniş bilgi için bkz: http://www.risalehaber.com/nurcular-neden-entelektuel-cikaramiyor-17466yy.htm)