Salı akşamından başlayan “Bedüzzaman’ın Nur Yolu’nu Keşfe Çıkıyoruz” yolculuğumuz Cuma sabahı erkenden Nurs’a gitmek üzere devam etti. İlk durağımız Hizan oldu. Bir müddet Hizan’da mola verdikten sonra Hizan’a bağlı Gayda Kasabasında bir tepecikte medfun olan Gavs-i Hizanî Seyyid Sibğatullah Hazretleri’nin (k.s.) kabrini ziyaret ettik.
Burada ayakkabılar çıkartılarak, hürmet içinde ziyaretler yapıldığından, ayakkabılarımızı çıkararak ziyaretimizi yaptık, ruhuna Yasinler ithaf edip dualar ettikten sonra mihmandarımız; Bedüzzaman dünyaya gelmeden önce “Ara sıra Bediüzzaman Hazretleri’nin muhterem babası Sofi Mirza Efendi, Nurs köyünden kalkarak Gayda'ya Seyyid Sıbğatullah Hazretleri’nin ziyaretine gelirdi. Bir defasında muhteşem mecliste Seyyid Sıbğatullah ayağa kalkarak, Sofi Mirza'ya meclisin başköşesinde yer göstermişti. Orada bulunan ulemâ ve hulefâ, bu basit, ümmî Nurslu köylüye neden bu kadar alâka ve hürmet gösterdiğini Seyyid Sıbğatullah'tan sordukları zaman, Gavs-ı Hizan şu cevabı veriyordu: "Bu Sofi Mirza ileride öyle bir zata baba olacak, bunun sulbünden öyle bir zat gelecek ki, o zata baba olmayı ben on gavslığa tercih ederim. Gavs olmaktansa, o gelecek zata böyle bir baba olmayı tercih ederim!"
Fotoğraflar için TIKLAYINIZ
İlgi çekici metni okuduktan sonra “Nur Menzilleri”nden Nurs’u ziyaret etmek için gruptakileri daha da bir heyecan sardı. Yolları engebeli, fakat asfaltlanmış ve bakımlı olan Hizan’dan Nurs istikametine yola revan olduk. Nurs’a varmadan Bediüzzaman’ın 9 yaşındayken ders aldığı hocası Şeyh Abdurrahman-i Taği Hazretleri’nin “Tağ”medresesini ziyaret ettik, Bediüzzaman’la ilgili hatıralar dinledik. Hizan Kaymakamı Sedat Bey; gazeteci, yazar, kanaat önderleri ve tur operatörlerinden oluşan, “Nur Yolu” yolcularını “Tağ Medresesi”nin yanında karşıladı. Sonra gruptaki herkesin heyecanla beklediği ve bir an önce ziyaret etmek istediği Bediüzzaman’ın doğduğu köy olan Nurs'a gidildi.
Nurs Köyüne ulaşanca Nurslular, bizi kendilerinden biriymiş gibi karşıladı. Cuma Namazı vakti girdiğinde ilk olarak köy halkıyla birlikte Cuma namazını kıldık. Daha sonra Bediüzzaman'ın babası, annesi ve kardeşinin mezarlarının bulunduğu "Nurs Köyü Kabristanı"nı ziyaret ettik. Nurs köyü sakinleri, bizleri evlerinde ağırlayarak öğle yemeğini ikram ettiler. Bu vesileyle köylülerle sohbet etme ve tanışma imkânı bulmuş olduk.
Doğu Anadolu Kalkınma Ajansının yatırım ve turizm altyapısının güçlendirmesine yönelik altyapı projeleri Mali Destek Programı kapsamında “Üstad Said Nursi Hazretlerinin Evinin Restorasyonu ve Çevre Düzenlemesi Yapılarak İnanç Turizimine Kazandırılması Projesi” dahilinde Nurs Köyü’nde maddî anlamda güzel çalışmaların yapıldığını gördük. Yolları asfaltlanmış, dere ıslâh çalışmaları yapılmış, halen çalışmalar ve yeni yatırımlar da devam ediyor. Erkeklere ait bir dershane var, hanımlar için de üç katlı bir dershane yapılmakta.
Cenab-ı Hak bu seyahatimizi hayırlı hizmetlere vesile kılsın inşallah. Daha nice hayırlı seyahatlere…
Nurs’taki ziyaretlerimiz bittikten sonra Fırat Nehri kolunun geçtiği (Müküs) Bahçesaray yolu üzerinden Van Havaalanı’na vardık. Böylece çok verimli ve güzel olan gezi programın hayırla tamamlamış olduk.
Bu geziyi düzenleyen Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Emin Yaşar Demirci’ye, Yatırımlar Bölüm Başkanı Mehmet Emin Çakay’a ve Uzman Harun Örnek’e, Turizm Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Metin Çelik’e, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Rahmi Tekin’e, Bitlis Eren Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Salih Uluçay’a, hizmet veren turizm seyahat acentesine ve bize mihmandarlık eden Van ve Bitlislilere teşekkür ediyoruz.
Hani kışın şiddeti ve çetin şartları nispetinde toprağa atılan çekirdeklerin filizleri daha gür, iklim şartlarına daha dayanaklı, daha verimli, albenisi ve lezzetli meyveleri olur ya. İşte Bediüzzaman Nurs’un kuş uçmaz kervan geçmez çetin şartların verimli toprağına ekilmiş bir çekirdek olmuş. O çekirdek, çok ağır ve çetin kışlar geçirmiş, filizleniş, bir fidan olmuş, fidandan gür, meyvesi bol ve bereketli bir ağaç olmuş, dal budak salmış, fakat öyle büyümüş ki, Nurs’a sığmamış, Nurs ona dar gelmiş, Nurs’un sınırlarını aşmış, bütün Türkiye’ye, oradan bütün dünyaya dal budak salmış.
Öyle lezzetli meyveler vermiş ki, dünyanın bir çok yerinden onun meyvelerinden faydalanmak için can atmışlar. Ondan yiyenler şifa bulmuş, ebedi yaralarına merhem olmuş. O meyveden şifa bulanlar başkalarına tavsiye etmişler. Derken her duyan gelip o meyvelerden almaya çalışmış, böylece neredeyse dünyanın her tarafına yayılmış. Bu sefer bu meyvelerden yiyenlerde bir merak uyandı. Acaba meyveleri bu kadar lezzetli olan bu ağaç nerde yetişti diye meraklarından Nurs Köyüne koştular ve Onun büyüklüğünü gözleriyle bizzat müşahede ettiler. Evet, Nurs’u ilk görünce bizde böyle bir intiba uyandı.
Bu duygularla Nurs’tan ayrılırken, Allah herkese oraları görmeyi nasip etsin diye dualarda bulunduk.
Fotoğraflar için TIKLAYINIZ