Sevgili dostlar, bundan önceki yazımızda Sudan'daki Risale-i Nur hizmetlerinin bir kısmından bahsetmiştik. Aslında samimi olarak şunu söylemek lazım, Sudan'daki hizmetleri 2, 3,5 veya 10 yazı ile anlatabilmek imkansız. Zira her an ve zaman bir faaliyet, bir hizmet var Sudan'da. Öyle münbit, öyle verimli bir toprak varki Sudan'da siz yeterki doğru bir söz söyleyiniz. Hemen yankılandığını, karşılık bulduğunu göreceksiniz.
23 Şubat saat 18.30 civarıydı. Nur medresesinin önünde bizi bekleyen arabalara bindik önümüzde escort trafik polisi yaklaşık bir saat süren bir yolculuktan sonra fazla korunaklı bir bölgeye girdik. Çok geçmedende bir nizamiyenin önünde idik. Yemenli kardeşimiz Dr. Salim Dıyben araçtan indi ve nizamiye subayı ile kısa bir görüşme yaptıktan sonra, polis dışarda kaldı ama bu sefer de askeri bir escort önümüze geçti. 5-10 dakika sonra modern bir binanın önünde indik. Karanlık basmıştı ama içinde bulunduğumuz askeri mıntıka iyi aydınlatılıyordu. Etrafımıza baktığımızda bir stadyum büyüklüğündeki bir sahada sinema düzeni dizilmiş sandalyeler ve önlerinde koltukları gördük. Gerçekten heyecanlanmıştık. Yoksa burada bir proğram mı yapacaktık?
Biz yaklaşık 20-25 kişi idik. Daha kapıda iken hemen bize bazı bildirimler geldi: “Şu anda askeri alandasınız, fotoğraf ve video çekmek kesinlikle yasaktır.” Bu bildirimin ilanından sonra bizi karargah binasına aldılar. Çok geniş olan salonun misafir karşılamaya hazırlandığı her halinden belliydi. Mihmandarımız, "Biraz burada istirahat edeceğimizi" söyledi. Bu arada abdest almak isteyenler için yer gösterildi. Biraz sonra komutan geldi, hepimizin elini tek tek sıktıktan sonra “evinizdesiniz, o şekilde rahat olmanızı diliyoruz” dedi kendisini tanıttı bulunduğumuz yer hakkında bilgi verdi.
Bulunduğumuz yer savunma bakanlığına bağlı Karera Üniversitesinin harb okulu bin 200 civarında öğrencileri var. Sudan ordusuna assubay yetiştiriliyor. Burada mesainin tanzimi namaz saatlerine gore yapılıyor. Afrika'nın birçok ülkesinden buraya askerlik eğitimi almak için gelen var.
Az sonra yatsı ezanı okundu. Camiye giderken bir şey dikkatimi çekti. Bizim askeri karargahlarda da var duvarlara bazı sloganlar yazılır. Bilirsiniz “türk, öğün, çalış, güven”, “ne mutlu türküm diyene” vb. Ordada var her tarafta ayetler, tekbirler, tahmid, tehlil ve tesbihler yazılı. İşte orada gerçekten sevindim, övündüm ve güvendim.
Camiye girdik binler ile ifade edilecek eğitim üniformalarıyla askerler. Bir asker imamate geçti ve hep birlikte tekbir aldık: Allahu ekber.
O kadar asker hep bir arada hizaya geçip, ellerini bağlayıp, başlarını yana düşürüp “Allahım biz bu askerlik lisanıyla diyoruz ki: Sana hamd ediyoruz, Sana ibadet edip Senden yardım bekliyoruz. Sen bizi doğru yola ulaştırmasan biz yolumuzu bulamayız. Bizi hidayete ve zafere eriştir” diye kavli dualarını yapıyorlar.
Namazdan sonra artık bizi girişte gördüğümüz tören alanına aldılar. Biraz sonra da sahneye bir subay çıktı ve açılışı yaptı. Tören Kur’an tilavetiyle başladı. Sonra okul komutanının hoş geldiniz konuşması. Sonra da sıra ile panelistleri takdim ettiler.
Dr. Memun Carrar
Seyyid Muhammed Elmas
Dr. Necip Sudiy
Dr. Eşref Abdelrafı Elderfeyli.
Her biri 25 dakika “imanın insan hayatına olan etkisi” başlığı altındaki bir sohbette Bediüzzamanı ve Risale-i Nuru anlattı. Risalelereden imanı anlattı. Son olarak intibalarımızı anlatmak üzere sırasıyla once Said özadalı sonra bu fakir, arkadan da Doç. Dr. İdris Görmez hocayı davet ettiler.
Sevgili dostlar bir ara gelip bana çekim yapabileceğimi söylediler, tam o anda hemen ayağa kalktım ve tek bir kare çektim. Hemen gelip "hayır hayır resim yasak, video çekebilirsiniz ama sadece panelistlere" dediler. Ama ben en harika bir kareyi size ulaştırmak üzere çekmiştim bile.
Muhteşem bir toplantı olmuştu ve herkes memnundu. Biz mesajlarımızı tam verdiğimiz için çok memnunduk. Komutanlar ve öğrenciler de onlarla toplantı sonrası yaptığımız sohbette hayatlarında ilk defa bu kadar güzel cümleler duyduklarını ifade edip memnun kaldıklarını söylediler.
Fotoğraflar için TIKLAYINIZ
Nur dersanesine döndüğümüzde saat gecenin yarısını çoktan geçmişti. Hem yorgun hem uykusuzdu herkes, fakat kimse yatmayı düşünmüyordu bile. Halbuki yarın çok zor ve önemli bir gün olacaktı zira yarın saat 11.00'de savunma bakanlığı kalkınma platformu ve Risale-i Nur merkezinin birlikte tertiplediği “iman ve mükemmel insan” ismi altında yapılacak bir panel vardı. Ve bu panel Savunma bakanlığı Umdurman Askeri Akademisi Konferans salonunda olacaktı.
Panel, radyo ve televizyon konuşmalarının proğramını yaptıktan sonra yatmamız saat 03.00'ü bulmuştu. Ertesi gün yani 24 Şubat günü saat 10'da yine önümüzde escort savunma bakanlığının yolunu tuttuk. Biraz sonra savunma bakanlığı ile aynı kampüs içinde, Umdurman Yüksek Askeri Akademisi önünde idik. Bizi üçüncü kata tören salonuna aldılar. İçeriye giren ve çıkan subayların omuzlarındaki kalabalık apoletler, selamlaşmalar ve diyalog önemli bir yerde olduğumuzu bize anlatıryordu.
Tören salonuna önce biz panelist ilim adamları ile birlikte girdik. Bizler yerlerimize oturunca koltukların hepsine birer tane dosya konduğunu gördük. Dosyalarda birer tane 23. Söz, Risale-i Nur ve Bediüzzaman'ı tanıtan bir broşür ile birlikte merkez Risale-i Nuru tanıtan bir broşür vardı. Her koltuğa oturan önce dosyasını eline alıyor. Biraz sonra Türkiye'nin Sudan büyükelçisi sayın Cemalettin Aydın bey teşrif etti. Arkadan tören salonu yavaş yavaş resimlerde göreceğiniz gibi subay, general ve diğer ülke yabancı misyon şeflerinin askeri ateşeleri salonu doldurdular. Çok geçmeden Cumhurbaşkanı yardımcısı arkasında genel kurmay başkanı, harb akademileri kurmay başkanı ve bazı generallerle salona girdiler. Herkes yerine oturduktan sonra once bir subay kürsüye çıkıp programı ve programın akışını anlattı. Daha sonra başka bir hafız subay kürsüye gelerek, bir aşr-ı şerif okudu arkasından da panelistler çağrıldı. Panelin moderatörlüğünü de iyi sayılacak bir seviyede Türkçe konuşan bir üniversite hocası yaptı. Baştan sona Arapça yapılan panelde Dr. Memun Carar (Ürdün), Seyit Muhammed Elmas (S.Arabistan), Dr. Necib Essudi (Yemen), Ahmet Mustafa (Mısır) tebliğlerini sundular. Yaklaşık 1.5 saat süren panelden sonra yine sırasıyla Münir Türen, Dr. Eşref Abdulrafı, Dr. Nebil Şandır, Said Özadalı yorum yapmak üzere kürsüye çağrıldılar. Herbiri ayrı ayrı yeniden Risale-i Nurun insanın tekamülündeki etkisini anlattılar. Herbiri harika herbiri ayrı bir güzellik kattı. Fakat Said Özadalı'nın kürsüye gelip selam ve iyilik temennisinden sonraki konuşması bizleri olduğu kadar diğer bütün milletten komutanları da duygulandırmıştı.
Said özadalının konuşması özetle şöyleydi:
“Yaşlı bir ihtiyar, yarım ümmi sayılır. Memleketinden çok uzak bir diyara sadece Allah, Kur’an ve iman dediği için sürülüyor. Sürgün edildiği yer ise kuş uçmaz, kervan geçmez, yolu olmayan dağ başında bir köy… Barla. Orada edindiği talebesine "yaz kardaşım" diyerek şimdi elimizde olan Risale-i Nurları yazdırıyor. Talebesi içinde bulundukları zemin ve durumu düşünerek Bediüzzaman'a diyorki
"Üstadım sen bir ben iki; sen söylüyorsun ben yazıyorum, sen bana anlatsan ben de seni dinlesem ama yazıp yorulmasak olmaz mı?" Bediüzzaman ona "Yaz kardaşım bir gün gelecek bu senin yazdıklarını dünya okuyacak" diyor. Sadakte ya Üstadi sadakte. İşte şu anda Sudan savunma bakanlığındayız ve buradaki subay ve generallerin yanında dünya eserlerini okuyor.”
Bunun üzerine bir subayın “Tekbiiir” diye bağırması üzerine bütün salondan “Allahu Ekber” nidası yükseliyor. Biz en önde oturuyoruz sol yanımda Fevzi Allahverdi ağabey var başımı çevirip ona bakıyorum o yüzünü benden çeviriyor. Gözlerinden akan yaşları görmemi istemiyor. Duygular tavan yaptı belli bir yaşın üzerinde olan insanlar sadece ağlayabiliyorlar. Şu göz yaşı ne güzel şey söylemek istenen her şeyi o söylüyor.
Sevgili dostlar pazartesi günü inşaallah Karere Askeri Üniversitesi mühendislik bölümü, Uluslararası Afrika Üniversitesi ve diğer hizmetleri anlatmak üzere SAADET VE MUHABBETLE KALINIZ.
Fotoğraflar için TIKLAYINIZ