Risale Haber-Haber Merkezi
Arap alemindeki isyanları komplo teorileriyle açıklayanları eleştiren Mustafa Özcan, Bediüzzaman'ın hastalık olarak zikrettiği yeise yol açan hususlardan birisnini de komploculuk olduğunu söyledi.
Komploculuğun ya müstakil ya da türev bir hastalık olduğunu belirten Özcan, "Hutbe-i Şamiye’de altı hastalıktan bahsedilir. Bu hastalıklar ümmetin hastalığıdır ve Bediüzzaman bunların tedavisine dair bir reçete sunar. Hastalıkların çarelerini gösterir. Başta yeis hastalığıdır ki panzehiri el emeldir yani umuttur. Zaten mümin iki hal arasındadır: Yeis (Umutsuzluk) ile güven. Veya korku (havf) ile ümit (reca) arası. Dolayısıyla kula ve mümine en yakışan hal, ihtiyattır. Bediüzzaman’ın Münazarat adlı eseri avamı- müsliminin reçetesidir. Muhakemat ise ulemanın reçetesidir. Ümmetin reçetesi ise Hutbe-i Şamiye’dir ve burada altı hastalıktan bahsedilir. Bu hastalıkların en başında yeis vardır. Yeise yol açan hususlardan birisi de komploculuktur" dedi.
Her taşın altında bir ecnebi tahriki veya planı aramanın entelektüellerimizin yakalandığı bir sığlık hastalığı olduğunu belirten Özcan, "Komploculuk derin tahlil edildiğinde esbapperestliğe kadar varır. Komploculuk, Eş’ari akidesinin bir rüknü olan istitaat kavramını ve her an Allah’ın esbaba müdahalesini yanlış anlamak ve göz ardı etmek olur. Komplo bir gerçektir lakin her şeyin altında ve dibinde komplo aramak yani komploculuk bir hastalıktır. Ve insanın fikri istikametini saptırır ve hareket yeteneğini felç eder. Maalesef Arap dünyasındaki halk hareketlerine en komplocu yaklaşım bir Latin Amerika ülkelerindeki bazı eski solaklardan ve bir de İslam dünyasındaki kafası komploya şartlanmış insanlardan gelmektedir. Bu reşit olmama hastalığıdır" şeklinde yazdı.
Din adına komplo teorilerine sarılanların beklentisinin ümidi öldürmk olduğuna dikkat çeken Özcan, yazısını şöyle sürdürdü:
"Din adına komplo teorilerine sarılanlar birinci olarak umudu ve emeli öldürüyorlar ve ikinci olarak bilmeden istibdat rejimlerini destekliyorlar. Bu anlamda komplodan bahsedenler Kaddafi, Beşşar ve Ali Abdullah Salih ile aynı dili paylaşıyorlar. Zaten bazı tarihçilere göre, Emeviler saltanatlarını idame ettirebilmek için halkı cebriye anlamında ümitsizliğe sevk etmişlerdi. Cebriye ümitsizlik hastalığı iken nakizi yani karşıt ağırlığı olan Mürcie de reca yani güven hastalığıdır.
"Bediüzzaman’ın da dediği bir temel gerçek vardır: Meşieti ilahiye asıldır. Ama maalesef birilerine göre komplo esastır. Haşa: Meşieti ilahi ve Allah’ın yardımı detaydır ve türevdir. Oysa bu tür takavvulat ve boş lakırdılar yerine bize düşen en azından ihtiyat payı kullanmaktır.