Nur’un Kahramanları serisinin “Nurun Mânevi Avukatı Ahmet Feyzi Kul” hayat ve hatıraları çok enteresan bilgi ve belgelerle dolu.
İlk defa yayınlanan, Risale-i Nur hareketinde uzun bir zaman diliminde yaşanmış çok yönlü ibret levhaları var kitabın muhtevasında.
Risale-i Nur’un saffı evvelleri ihlas sırı ve tevazularından şahıslarına ait olayları bizzat kendileri anlatmamışlar. Etrafındaki dostların beraber yaşadıklarından elde edilen parçalardan bile çok ibret dersleri çıkarılabilir.
Yazar İhsan Atasoy’un Nur’un avukatı Av. Bekir Berk’la başlayıp Zübeyir Gündüzalp ağabeyimizle saff-ı evvellerle devam eden serinin onuncu kitabı Ahmet Feyzi Kul.
hayat ve hatırat serisinin her birinin tarzı içerik, anlatım biçimi, yaşanan hadiseler, Üstad Bediüzzaman’la ilgili yönü itibarıyla kendine özgü bir metod dikkat çekiyor.
Daha önce adı geçen serinin her biri hakkında ifade kabiliyetim nispetinde tanıtım yapmaya çalışmıştım.
Fakat Ahmet Feyzi Kul ağabeyimizi bir makale kapsamında nasıl tanıtabilir, özetleyebilirim inanın acze düştüm. Bir haftadır neresinden başlasam hangi hususları nazara versem diye zihnimde tasarlamaya çalışıyorum. Birkaç deneme yaptım hacim çok uzun oluyor.
Bu değerli kitaptan bahsetmek hissiyatımı paylaşmayı da çok arzu ediyorum. En iyisi bazı konu başlıklarını internet habercilerinin yaptığı gibi soru şekline dönüştürüp okuyucunun merakını tahrik etmek.
Ahmet Feyzi Kul, 1 Temmuz 1898 yılında Isparta’nın Uluborlu ilçesi Halınca Mahallesinde doğar, 16 Ekim 1972 yılında Antalya’da misafir olduğu Av. Gültekin Sarıgül’ün evinde vefat eder. Aslı Mekke’den gelen bir aileye dayanır.
Osmanlının son döneminde -bugünkü karşılığı herhalde Eğitim Fakültesi- “Darülmuallimin” son sınıfında iken 1915 yılları orduya katılır. Osmanlı coğrafyasının Sina, Filistin cephelerinde bulunur. İngilizlere esir düşer, Mısır’da ve Malta’da sürgün hayatı yaşar. Esaretten kurtulup dönünce birinci dünya savaşına katılır. Eline aldığı kurşun yarasıyla bir eli kısmi felçli kalır. İkinci dünya savaşında ihtiyat subayı olarak Milas’ta görev yapar. O sıra İbrahim Çöllüoğlu vesilesiyle Risale-i Nurlarla tanışır.
İlk telif yıllarında Hafız Ali ile ahir zamanda beklenen şahıs ve şahıslar konusundaki ciddi bir müzakerede kalben mutmain olur. İlmi seviyesi Arapça, tefsir, hadis gibi ilimlerde oldukça vukufiyete sahiptir. Hadislerde işaret edilen ahir zamanda beklenen şahıs konusunda Kur’an’dan ve hadislerden ebced, cifir hesapları ile çıkarımlar yapar. “Maidedül Kur’an” (Kur’an Sofrası) adında bir kitap telif eder. Bediüzzaman Said Nursi bu kitabın arkasında dua yazarken “Bu Hazinetül Burhanı yazan kardeşimiz” diye bir ibare bulunur.
Burada Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin çok zaman sonra anlaşılabilecek iman hareketindeki bir stratejiyi kitabın önsözünde şu cümlelerden anlayabiliyoruz.
Anadolunun her biri köşesinde bir talebesini görevlendiriyor. Bunlarla dinsizlik hareketine set çekiyor. Doğuda Elazığ’da Hulusi Yahyagil, Kuzeyde Kastamonu’da Mehmet Feyzi Efendi, Diyarbakır ve civarında sindirilmiş insanların üzerindeki korkuyu kaldırmak üzere gözünü budaktan sakınmayan talebesi Yüzbaşı Mehmet Kayalar’ı Urfa’da Abdullah Yeğin’i mânevi bir nevi bekçi olarak görevlendiriyor. Batının ve Balkanların siyonizm merkezi İzmir ve civarına da belağat ve fesahat ustası Ahmet Feyzi Kul’u görevlendiriyor. “Sen olmasaydın benim İzmir’e gelmem lazımdı” diyor.
Ahmet Feyzi Kul, 1930’lu yıllarda Risale-i Nur’la tanışır. Eskişehir mahkemesi ve davasında bir isim yanlışlığından tutuklular ve mahkumlar arasında yer almaz. Denizli hapsinin mazlumlarındandır. Asıl kahramanlığını Afyon Mahkemesinde yaptığı savunma ile gösterir. Savunmasında Üstadın mânevi şahsiyetini nazara verir. Üstad kendisinin şahsının öne çıkarılmasını istemez ve davaya zarar verdiğini mektup ile bildirir.
Sonrasında yeniden bir savunma yazar. Mehdi-müceddit meseleleri o zaman idaresi tarafından siyasete taalluk ettiği vehmi ile savcının iddiasında koz olarak kullanılacağını bildiğinden bu konuların mahrem kalmasını ister. Ahmet Feyzi ısrarlıdır. “Üstadım bütün dünya seni reddetse sen de kabul etsen ben senin memur-u Rabbani olduğunu bütün dünyaya ilan edeceğim” diye bir pusula ile cevap yazar. Aynı sözü Afyon davası ve tahliye sonrası Emirdağ’da bir ziyaretinde Üstad’a sözlü olarak yüksek sesle söyler. Üstad gülerek mukabele eder bir şey söylemez.
Bediüzzaman’ın vefatı sonrası 1960’lı yıllarda İzmir, Denizli, Manisa ve havalisinde hep gezer. Belağatı çok güçlüdür. İkna kabiliyeti yüksektir. Demiryolu inşaatını yapan İngilizlerden meccanen tapusu verilen Çamlık mevkiindeki geniş arazileri kendilerine nasip olur. Bu alan şimdi Nur hizmetlerine vakfedilmiştir.
Kireç ocakları vardır. Üç yüz kadar köylüsüne iş verir. Zeytinlikleri, yağ çıkarma tesisleri vardır. Maden işlerine ilgi duyar. İzmir ve çevre illerini gezer Risale-i Nur hizmetleri ile uğraşır. Buna rağmen kardeşi Emin Kul Üstad Bediüzzaman’a Ahmet Feyzi’yi birkaç kez şikayet eder. Hizmet dışında işlerle uğraşıyor diye. Üstad Ahmet Feyzi’ye toz kondurmaz.
“Köylü kıyafetinde filozof”, “Kireççi Hafız”, “Çolak Hafız” gibi lakaplarla tanınır. Cömertliği, tevazuu, yardımseverliği, şakacı kişiliği ile nevi şahsına münhasır bir insan.
Misafir olduğu evde ilerlemiş yaşına rağmen evin küçük çocuklarını güldürelim diye beraberindeki misafirle güreş tutacak kadar da rahattır. Yeni aldığı damperli kamyona bindirdiği nur talebesi kardeşleri çuval gibi boşaltması gibi şakaları vardır.
Yenilikçidir. Kalıp ve kayıtları yoktur. Muktezay-ı hâl, ilcaat-ı zamana göre davranışlarında özgündür.
Hatıraları bu güne kadar yayınlanmış kaynaklarda yer almıyor. Lahikalarda yer almayan bir müdafaası var ki ilk defa bu kitapta yayınlanıyor. Risale-i Nur ve Bediüzzaman’ı çok beliğ anlatan muazzam bir manifesto niteliğindedir.
Hüsrev Altınbaşak ağabeyle eskimez yazı ihtilafını çözmek maksadıyla ziyaretine gider. Hüsrev ağabeyin katı bir taassupta olmadığını görür. Duvarda Kur’an hattı ile levhalar vardır. Altında Latin harfleri ile yazılmış şekli. Yalnız etrafındaki muhiblerinin kraldan çok kralcı tavırları ile Hüsrev ağabeyin dış dünya ile münasebetlerinin izole edildiğini görür ve çıkınca anlatır.
Cifir ebcet hesabıyla Kur’andan istihraçlarında, çıkarımlarında 1977, 2009, 2010, 2011, 2015 yıllarına ait müjdelerden bahseder. Hangi surelerin olduğunu tek tek yazmak fazla yer alacağından bu kadar işaret yeter. 2050 yılı İslâmın en üst seviyede parlak yıllar olacağı notu vardır.
Daha çok ibret alınacak bilgi, belge ve hatıralar var. Ne kadar kısaltmaya gayret etmişsem de yazı yine normal sınırları aştı. Başta değindiğim gibi bu yazıyı okuyanın merakını tahrik etmeye çalıştım.
“Nur Kahramanları -10, Ahmet Feyzi Kul, İhsan Atasoy, Nesil Yayınları, İstanbul, 2011 kitabın adresi. Şiddetle okunmasını tavsiye eder ihsan Atasoy ağabeyimi tekrar tebrik ederim. Bir sonraki seride Yüzbaşı Mehmet Kayalar olduğunu da duymayanlara buradan duyurmuş oluyum.