Bismillahirrahmanirrahim
Eğer istersen, gel, Asr-ı Saadete, Ceziretü’l-Araba gideriz. Hayalen olsun, onu vazife başında görüp ziyaret ederiz.
İşte, bak: Hüsn-ü sîret ve cemâl-i suretle mümtaz bir zâtı görüyoruz ki,
elinde mu’ciznümâ bir kitap,
lisanında hakaik-âşinâ bir hitap, bütün benî Âdeme, belki cin ve inse ve meleğe, belki bütün mevcudata karşı bir hutbe-i ezeliyeyi tebliğ ediyor.
Sırr-ı hilkat-i âlem olan muammâ-i acibânesini hal ve şerh edip ve sırr-ı kâinat olan tılsım-ı muğlâkını fetih ve keşfederek, bütün mevcudattan sorulan, bütün ukulü hayret içinde meşgul eden üç müşkül ve müthiş sual-i azîm olan “Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?” suallerine mukni, makbul cevap verir. (Sözler, On Dokuzuncu Söz)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
Asr-ı Saadet : Peygamberimizin (a.s.m.) yaşadığı dönem, mutluluk asrı
benî Âdem : Âdemoğulları, insanlar
cemâl-i suret : görünüş güzelliği
Ceziretü’l-Arab: Arap yarımadası
hakaik-âşinâ : gerçekleri bilen
hutbe-i ezeliye : ezelî hutbe
hüsn-ü sîret : ahlâk güzelliği
muammâ-i acibâne : hayret verici, bilinmeyen iş
mu’ciznümâ : mu’cize gösteren
mümtaz : seçkin
sırr-ı hilkat-i âlem : âlemin yaratılış sırrı
tılsım-ı muğlâk : anlaşılması zor sır
ukul : akıllar