ABD Başkanı Abraham Lincoln, 1861 yılında Kuzey-Güney İç Savaşı sürerken, ünlü General George B. McClellan’ı ordunun başına atadı...
Ama yaklaşık bir yıl sonra...
Kendisini “gereksiz yere savaşı uzatmakla” suçlayan generali “ordusunu zafere götürme becerisine sahip olamadığı” gerekçesiyle azletti.
ABD’de bu, askeri bir görevlinin ilk azledilme olayıdır...
***
İkincisini de kısaca anımsatalım...
İkinci Dünya Savaşı’nın efsanevi komutanı General Douglas MacArthur, Haziran 1950’de Kuzey Kore’nin Güney Kore’ye akınından sonra, BM kuvvetlerinin komutanı olarak atanmıştı...
İlk aşamada Kuzey Korelileri 38. paralelin ötesine püskürtmeyi başaran MacArthur, Çin’in Kuzeylilerin tarafında savaşa girmesi karşısında Washington’un tavrını çok çekingen buldu.
Başkan Truman’ın Çin’e bir ültimatom vermek yerine 20 Mart 1951’de kendisine gönderdiği ateşkes teklifini reddeden MacArthur, bununla da yetinmeyip birkaç gün sonra Kongre’ye Truman’ı eleştiren bir mektup da gönderdi.
Başkan Truman da bu efsanevi komutanı 11 Nisan’da azletti.
Bu da ABD tarihindeki ikinci azil olayıdır.
***
Neden anımsatıyorum?
Çünkü ABD Başkanı Barack Obama, Rolling Stone Dergisi’nde kendi yönetimini hedef alan ABD’nin Afganistan komutanı General Stanley McChrystal’i görevden aldı...
Obama, McChrystal’in dergideki yorumlarının, Amerikan ordusunun üstündeki sivil kontrolü zayıflattığını söyledi.
Beyaz Saray’da açıklama yapan Obama, McChrystal’in istifasının hayli üzüntü verici, ancak doğru bir adım olduğunu kaydederek, McChrystal’i kişisel hakaret gerekçesiyle görevden almadığını, Afganistan komutanının davranışının bir generalde bulunması gereken kriterlere uygun düşmediğini belirtti.
***
Haberi okuyunca...
28 Şubat süreci sürerken, Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral’in dönemin başbakanı için televizyon kameraları önünde sarf ettiği ve burada tekrarlayamayacağım çok ağır küfür geldi aklıma.
Başta dönemin “hoşgörüsü” geniş başbakanı olmak üzere kimsenin kılı kıpırdamamıştı.
Siyaset kurumu da Genelkurmay gibi susmuştu. İç savaş sırasında ordu komutanını görevden alan ABD...
Türkiye’nin gözü önünde başbakana yazılması zor cinsten küfürler savuran tuğgenerali sessizlikle karşılayan Türkiye.
Gerçek demokrasilerle aramızda o kadar büyük fark var ki...
***
Dün...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “herkes bize düşman” kıvamında da anlaşılabilecek açıklaması.
Milli Güvenlik Kurulu toplantısı...
Buse’yi de aramızdan alıp götüren İstanbul’daki terör olayının faillerine ulaşıldığı haberi, günün en önemli gelişmeleriydi.
Ve hepsi de Kürt Sorunu ile ilgiliydi...
Hâlbuki...
Cumhuriyet “demokratikleşmediği” için bu kanlı vahşeti bunca yıldır yaşıyoruz, “vatandaşlık” kavramını içselleştirerek “din, ırk ve mezhep” algısının önüne geçiremiyoruz...
***
Din önemli...
Irk önemli...
Mezhep önemli ama “insan” önemli değil.
İşin vahim yanı...
Bu devlet için de böyle, maalesef toplum için de... Buradan bu nedenle hukuk da çıkmıyor, huzur da...
Türkiye hukuk üretemediği gibi, yeryüzünün ürettiği hukuku da içselleştirmek bir yana düpedüz katlediyor...
Bu kadar ağır zafiyetler ortalıktayken, Kürt meselesi de bıraktığımız yerde duruyor...
***
Ne zaman demokratikleşiriz?
Gelişmiş ülkelerin azilleriyle bizdeki başbakanlara küfür arasındaki fark, yaşamın her alanında kapandığında biz de demokratikleşmeye başlarız.
Moral bozmak için değil ama sağlıklı bir tespit açısından şunu da söylemek gerek:
Türkiye, demokrasi açısından 1861 Abraham Lincoln ABD’sinden hala çok uzak...
Star