Bismillahirrahmanirrahim
Kader-i İlâhî beni bu yerlere göndermesi, sizleri şu vazife-i kudsiyede uyandırmak içinmiş.
Şimdi şu zamanda iman-ı tahkikînin dersini vermek pek büyük bir fazilettir ve kudsî bir vazifedir. İman-ı tahkikîyi taşıyan bir mü’min, çok mü’minlere bir nokta-i istinad olur ki, şuursuz olarak avâm-ı mü’minîn o iman-ı tahkikî sahibinin kuvvet-i imanına istinad ederek kuvve-i mâneviyeleri kırılmaz; dalâletlere karşı dayanırlar.
İşte şöyle bir derste bulunduğunuz için Cenâb-ı Hakka yüz binler şükretmelisiniz.
Ben de Cenâb-ı Hakka yüz binler şükür ediyorum ki, o kuvvetli omuzlarınız yüküm altına girdiği için zaif omuzum ağırlıktan kurtulup ruhum rahat etti. İstirahat bulan ruhum size takdirkârane ve minnettârâne bakıyor.
Ve mes’uliyetten kurtulan kalbim de muvaffakiyetinize dua ediyor.
Ve icrâ-yı vazife için çok düşünmekten kurtulan aklım da sizi tebrik ediyor.
Ben şu vazife-i kudsiyede bilmeyerek istihdam olunurdum; siz bilerek hizmet ediyorsunuz, bahtiyarsınız. İnşaallah, niyet-i hâliseniz, benim müşevveş niyetimi dahi tashih edecektir. (Barla Lahikası)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
avâm-ı mü’minîn : okuma-yazması ve bilgisi az olan mü’minler
dalâlet : hak yoldan ayrılma, sapkınlık
icrâ-yı vazife : vazifenin yerine getirilmesi
iman-ı tahkikî : sağlam ve sarsılmaz iman
istihdam olunma : çalıştırılma
kader-i İlâhî : Allah’ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması
kuvve-i mâneviye : mânevî güç, moral
müşevveş : dağınık, karışık, düzensiz
niyet-i hâlise : iyi niyetli olmak
nokta-i istinad : dayanak noktası
tashih etme : düzeltme, onarma
vazife-i kudsiye : mukaddes, kutsal hizmet