Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Meryem Sûresi 51-53. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor
51 . (Ey Habîbim!) Kitab’da Mûsâ’yı da an! (*) Çünki o, ihlâsa erdirilmiş bir kimse idi ve bir resûl, bir nebî idi.
52 . Ona Tûr’un sağ tarafından seslendik ve (o sessizce Rabbine) yalvaran bir kimse olduğu hâlde onu (kendimize) yaklaştırdık.
53 . Ve ona rahmetimizden, kardeşi Hârûn’u, bir peygamber (ve bir yardımcı) olarak ihsân ettik.
(*) “Asâ-yı Mûsâ (AS) (Mûsâ (as)’ın asâsı) gibi çok hikmetleri ve fâideleri bulunan kıssa-i Mûsâ’nın (AS) ve sâir enbiyânın (diğer peygamberlerin) kıssalarını çok tekrârında, risâlet-i Ahmediyenin (ASM) hakkāniyetine (hak peygamber olduğuna) bütün enbiyânın nübüvvetlerini (peygamberliklerini) bir hüccet (delil) gösterip onların umûmunu inkâr edemeyen, bu zâtın (ASM) risâletini hakîkat noktasında inkâr edemez hikmetiyle ve herkes her vakit bütün Kur’ân’ı okumaya muktedir ve muvaffak olamadığından, her bir uzun ve mutavassıt (orta uzunluktaki) sûreyi birer küçük Kur’ân hükmüne getirmek için ehemmiyetli erkân-ı îmâniye (îmânın şartları) gibi o kıssaları (hikâyeleri) tekrâr etmesi, değil israf; belki mu‘cizâne bir belâğattır (mu‘cize derecesinde isâbetli bir ifâdedir) ve hâdise-i Muhammediye (ASM) bütün benî-Âdemin (Âdemoğullarının) en büyük hâdisesi ve kâinâtın en azametli (en büyük) mes’elesi olduğunu ders vermektir.” (Şuâ‘lar, 11. Şuâ‘, 240)