Mustafa R. Özgür'ün haberi
Allah demenin bile yasak olduğu bir devirde, gerçekleri korkusuzca yazan Serdengeçti, defalarca hapse girmek zorunda kaldı. Büyük dava adamının avukatı ve aile dostu olan Süleyman Arif Emre, Serdengeçti'yi anlattı.
HALKIN VE HAKKIN SESİ OLDU
Gerçek adı Osman Zeki Yüksel olan Serdengeçti, inandığı dava uğruna yılmadan uzun yıllar boyunca mücadele verdi. "Allah" demenin bile yasak olduğu bir devirde, gerçekleri korkusuzca yazan Serdengeçti, defalarca hapse girmek zorunda kaldı. Osman Yüksel, 1917 yılında Akseki’de doğdu. Serdengeçti dergisinde "Serdengeçti" imzasıyla çıkan yazılarından dolayı bu isimle tanınır. Babası müftü olan Serdengeçti, ilkokulu Akseki’de, ortaokulu Antalya’da, liseyi Ankara’da okuduktan sonra Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne girdi. Üniversite 2. sınıf öğrencisi iken Mayıs 1944’te meydana gelen olaylara karıştığı için tutuklanan merhum fikir adamının, Serdengeçti dergisindeki yazılarından dolayı da üniversiteden kaydı silindi.
10 KASIM’DA VEFAT ETTİ
Serdengeçti, yakalandığı Parkinson hastalığından kurtulamayarak, 10 Kasım 1983’te Ankara’da Hakk"ın rahmetine kavuştu. Serdengeçti bütün ülkede çeşitli programlarla anılacak.
ESERLERİ
Mabetsiz Şehir, Bir Nesli Nasıl Mahvettiler, Bu Millet Neden Ağlar, Gülünç Hakikatler, Ayasofya Davası, Türklüğün Perişan Hali, Mevlana ve Mehmet Akif, Kara Kitap, Radyo Konuşmaları, Müslüman Çocuğun Şiir Kitabı
'SAİD NUR VE TALEBELERİ'NİN YAZARI
Ayrıca Serdengeçti, Risale-i Nur Külliyatının Tarihçe-i Hayat adlı eserinde geçen 'Said Nur ve Talebeleri' başlıklı mektubun ve 'Kal'a gibi dik başın bulutlara yarışsın' diye başlayan 'Bir kahraman bekliyoruz' adlı şiirin de yazarı...
Osman Yüksel Serdengeçti'nin, Tarihçe-i Hayat'ta geçen 'Said Nur ve Talebeleri' başlıklı mektubundan bir bölüm:
'Said Nur, üç devir yaşamış bir ihtiyar. Gün görmüş bir ihtiyar. Üç devir; Meşrutiyet, Ittihad ve Terakki, Cumhuriyet: Bu üç devir büyük devrilişler, yıkılışlar, çökülüşlerle doludur. Yıkılmayan kalmamış! Yalnız bir adam var. O, ayakta. Şark yaylalarından, güneşin doğduğu yerden Istanbul'a kadar gelen bir adam. Îmânı, sıradağlar gibi muhkem. Bu adam, üç devrin şerirlerine karşı îmanlı bağrını siper etmiş. "Allah" demiş, "Peygamber" demiş, başka birşey dememiş; başı Ağrı Dağı kadar dik ve mağrur. Hiçbir zâlim onu eğememiş, hiçbir âlim onu yenememiş. Kayalar gibi çetin, müthiş bir irâde, şimşekler gibi bir zekâ; işte Said Nur! Dîvân-ı harbler, mahkemeler, ihtilâller, inkılâplar, onun için kurulan îdam sehpâları, sürgünler bu müthiş adamı, bu mâneviyât adamını yolundan çevirememiş! O, bunlara îmânından gelen sonsuz bir kuvvet ve cesâretle karşı koymuş. Kur'ân-ı Kerîm'de
"Inanıyorsanız muhakkak üstünsünüz" (Âl-i Imrân Sûresi: âyet 133.) buyuruluyor. Bu Allah kelâmı, sanki Said Nur'da tecellî etmiş!'
(Risale Haber-Vakit)