Amerikada yeni bir dönem başlıyor. Artık, dünya kamuoyunda boy gösterecek olan kişi siyahi biri. Bu güzel bir gelişme. Herhangi bir ülke olsaydı önemsemeyecektik. Ama Amerika olunca dikkate almamak olmaz. Madem dünyanın jandarmalığına soyunmuş, madem dünyayı ben yönetirim diyor. Ve dediğini de yapıyor. O halde ilgilenmemek, dikkate almamak ve izlememek olmaz. Bu nedenle diyoruz ki, evet siyahi bir liderin o koltuğa oturması önemlidir. Hangi açıdan önemlidir? Elbette Dünya barışı ve geleceği açısından önemlidir.
Birilerinden medet beklemek değil, oturup birilerinin dünyaya düzen vermesini sabırla gözlemek değil. Vakıadan hareketle böyle diyoruz. Yani, bu ülke zaten dünyayı yönetiyor, kısacası bir defakto ile karşı karşıyayız. O nedenle bizim yaptığımız sadece durum değerlendirmesinden ibaret.
Biz niye yokuz? veya biz neden dünya siyasetinde varlık gösteremiyoruz? gibi can alıcı soruların bu noktada geçerliliği yoktur. Zira var olsaydık, zaten böyle bir soruya gerek kalmayacaktı. Bu defa onlar bizi dikkate alacaklar, izleyecekler ve ona göre de tavır belirleyeceklerdi. Öyle olmadığına ve olay tersine işlediğine göre takip edecek, izleyecek ve durum tespiti yapıp ona göre siyaset geliştirecek olan bizler olmak zorundayız. O nedenle kapris yapmadan, komplekse girmeden konumumuzu iyi değerlendirmek en doğrusu.
Her şeye rağmen Ortadoğuda siyasi bir güç olduğumuzu artık dost düşman herkes kabul ediyor. Bu durum geldiğimiz nokta açısından önemli, ama, yeterli değil, zirveye oynayıncaya kadar mücadeleye devam. Bu da her alanda en iyi olmakla mümkün, bu da teknolojinin peşinden değil önünden gitmekle mümkün.
Siyahi bir liderin iktidara gelmesi önemlidir dememizdeki nedene gelince; Nasreddin Hocanın bir fıkrası var. Malum, eşekten düşünce yardıma koşanlara ilk sorusu içinizde eşekten düşen var mı? diye sormuş. Neden? diye sorduklarında da eşekten düşmeyen benim halimden anlamaz da ondan cevabını vermiş.
Obama ezilmiş, itilmiş, kakılmış bir insan, en azından öyle bir ortamdan geliyor. Babası 60 yıl önce Amerikan lokantalarında oturup yemek yiyemiyordu. Oysa bugün o adamın oğlu en zirvede, 2 milyon Amerikalının önünde dünya liderliğine başlamanın yeminini yapıyor. Dolayisiyle ezilenlerin ve itilip kakılanların halinden daha iyi anlar, diye düşünüyoruz. En azından öyle olmasını ümit ediyoruz.
ABD demokratik sistemle yönetilen bir ülkedir. Bir kişi bu sistemin işleyişini engelleyebilir mi? Elbette engelleyemez. Ama en azıdan şartlar eşit olduğunda bizden yana olur diye bir niteleme var ya, İşte biz de ümit ediyoruz ki, dünya milletleri arasında meydana gelecek herhangi bir olayda şartlar eşit olunca en azından ezilmişlerden yana tavır alır. Bu sayede bir nebze de olsa zulmün seviyesi/dozu düşer.
İsrailin, Filistine saldırması olayı veya daha geri gidelim ABDnin Irakı işgalinde Obama iktidarda olsaydı bu kadar sert olur muydu? Irakta beş yılda bir milyon, Filistinde on günde 1400 sivil hayatını kaybeder miydi? Bilemiyoruz. Sadece bildiğimiz Obamanın kendi sözleridir. O şöyle diyor. Biz geldiğimizde farkı fark edeceksiniz.
Umarız fark, fark edilir/fark ederiz. Çünkü, buna fazlasıyla ihtiyaç var. Hem meydana gelen bu kabil hadiselerin sadece iki ülke arasında cerayan eden basit bir gelişmeden kaynaklanmadığı herkesçe malum. Zira, dünya dengelerini bozacak her hareketin arkasında bir çok gücün olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Dünyaya hakim cereyanlar bu olayların arka planında ipleri oynatmakla meşguller. Basit bir güçle bu dengeleri değiştirmek veya esen dehşetli siyasi rüzgarları masumların lehine döndürmek kolay değil. Bunun farkındayız. O nedenle diyoruz ki, gelin Obamaya oluşturacağı farkı, oluşturmasına biraz da biz yardımcı olalım. Hatta buna zorlayalım. Bizde de bir güç oluşturalım. Dünyaya yön veremiyoruz, bari kendi kendimize yön verelim. Bizi başkalarının yön vermesine izin vermeyelim.