Serdar Aslan'ın haberi
RİSALEHABER - ODTÜ’de bulunan mescidlerin ihtiyaçlarını karşılamaya, fiziksel ortamlarını iyileştirmeye ve böylelikle ODTÜ mescidlerini kullanan öğrencilere dinlerinin gerekliliklerini yerine getirebilmeleri için kolaylıklar sağlamaya yönelik çalışmalarda bulunmak üzere kurulan ODTÜ Mescid Topluluğu marjinal zihniyetlerin saldırısı altında.
IŞİD yaftası vurarak Mescidleri kapatıyorlar
Konuyla ilgili Risale Haber'e konuşan ve saldırılar dolayısıyla ismini vermek istemeyen bir topluluk üyesi yaşananlar hakkında şunları söyledi:
"Topluluk bünyesinde herkese açık gerçekleştirilen program ve faaliyetlerde katılımcıları taciz ve tahrik etmek suretiyle rahatsızlık veren bir takım gruplar; ODTÜ içindeki medya organlarıyla beraber ulusal düzeyde "Sözcü" gibi bazı yayın organlarını da kullanarak topluluğun faaliyetlerini sabote etmek gayreti içine girdiler.
ODTÜ Mescid Topluluğu, mescidlerin iyileştirilmesi noktasındaki faaliyetlerinin yanı sıra haftalık tefsir okumaları düzenliyor. Merkez kütüphanede herkese açık gerçekleştirilen toplantılarda herkes bulunabiliyor.
Geçtiğimiz ay bu programlardan birisinde çekilen bir fotoğrafta, katılımcılardan birisini IŞİD mensubu olarak lanse eden zihniyet fotoğrafı medyaya taşımıştı. Bu haberler üzerine Üniversite yönetimi 24 saat açık olan mescidleri mesai saatiyle birlikte kapatma kararı aldı. Daha sonra Yatsı Namazını kılacak öğrenciler için yaptığımız sözlü başvuruyla kapanma saati bir kaç saat ertelendi fakat durum üzerine yazılan dilekçelerimize de cevap verilmedi. Müslüman öğrencilerin temel hak ve özgürlüklerinin net şekilde kısıtlandığı bu süreçte güvenliğimizden endişe ediyoruz."
Tahrik ve Taciz
"Topluluk üyelerini provake ve tahrik etmek amacıyla kampüs içinde fotoğraflarını çekmek, kaldıkları yurt odalarını IŞİD yuvası olarak göstermek gibi hareketlerle olay çıkartmaya çalışıyorlar. Biz bu oyunun farkında olarak duruşumuzu ve tavrımızı bozmadan faaliyetlerimize devam etmeye çalışıyoruz. Fakat onların elindeki medya gücü elimizde yok. Faaliyetlerimizi ve açıklamalarımızı ancak sosyal medya hesabımız üzerinden yapabiliyoruz. Son zamanlarda yapılan saldırılar dolayısıyla yine facebook hesabımızdan açıklama yaptık. Sesimizi okul yönetimine ve bu saldırılardan etkilenen herkese duyurmamız gerekiyor."
Yaşanan gelişmeler üzerine ODTÜ Mescid Topluluğu'nun sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları açıklama ise şöyle:
OMT SON DURUM MANİFESTOSU
ODTÜ Mescid Topluluğu olarak biz, en başından beri söylediğimiz ve her fırsatta dile getirdiğimiz gibi herhangi bir cemaat, cemiyet, tarikat, örgüt, vakıf, dernek, kuruluş ya da siyasi partiye bağlı olmayan, ODTÜ’de bulunan mescidlerin ihtiyaçlarını karşılamaya, fiziksel ortamlarını iyileştirmeye ve böylelikle ODTÜ mescidlerini kullanan öğrencilere dinlerinin gerekliliklerini yerine getirebilmeleri için kolaylıklar sağlamaya yönelik çalışmalarda bulunan, faaliyetleri açık olan bir öğrenci topluluğuyuz. Bunların yanında müslüman öğrenciler için İslâm’ın özünden gelen kardeşlik şuurunu canlandıracak, ilmi ve fikri anlamda düşünce gelişimlerine katkı sağlayacak İslâmi ortamlar hazırlama gayretindeyiz. Hizibleşmeleri, ötekileştirmeleri ve çatışmaları reddederek; farklılıkları ‘tefrika’ değil ‘zenginlik’ bilerek; hep beraber kardeşçe yaşamak için çabalıyor ve bu anlayışa sahip bir toplum inşasını hedefliyoruz.
ODTÜ Mescid Topluluğu olarak iman ettiğimiz İslâm’ın manası, ‘selam, esenlik, barış, emniyet ve selamet’ demektir. İslam tarihinde savaşın, kan ve gözyaşının şehri olan Yesrib'in medeniyet şehri Medine’ye dönüştürülmesinde ilk yapılan kan dökmenin yasaklaması ve müslümanların kardeş olduğunun ilan edilmesi olmuştur. Bizim etrafında birleştiğimiz İslâm dini, bir insanın öldürülmesini bütün insanların ölümüne eş değer olarak tanımlamaktadır. İslâm hukukuna göre savaş yalnızca mecbur kalındığında başvurulabilecek bir yoldur ve başvurulduğunda da ancak belli esaslar dâhilinde, ahlak ve hukuk gözetilerek yapılabilir. Bir müslüman savaşmak mecburiyetinde kaldığında da dinin çizdiği sınırları korumak durumundadır. Peygamberimiz (s.a.v.) dönemindeki savaşlarda kadınların, çocukların, ihtiyarların, kendini ibadete vermiş din adamlarının ve diğer sivillerin canları koruma altına alınmıştır. Mabetlere dokunmak, ağaçları yakmak, hayvanlara ve çevreye zarar vermek yasaklanmıştır. Savaş ortamında dâhi, düşman öldürmek hiçbir zaman asıl gâye olmamış ve işkence yapılmasına asla izin verilmemiştir. Esir ve rehinelere karşı merhametli ve müşfik olunması istenmiştir. Öyle ki, Medine döneminde esirler, toplama kamplarında değil, sosyal hayatın içinde, Müslümanların evlerinde misafir gibi görülerek ağırlanmıştır. Onlardan zengin olanların fidye karşılığında, fakir olanların karşılıksız, bir kısmının da Müslüman çocuklara okuma-yazma öğretmek şartıyla serbest bırakıldığı bilinmektedir. Bütün bunlardan sonra, günümüzde İslâm'ı temsil ettiklerini iddia eden bazı grup ve örgütlerin başvurdukları şiddet, güç ve yöntemlerin İslâmi olmadığı ve kabul edilemez olduğu açıktır. Müslümanları ve masumları acımasızca öldürmenin İslâm anlayışımızda ve Kur’an algımızda asla yeri olamaz. Savunmasız insanların acımasızca, herhangi bir kolaylık sağlanmadan, alternatif sunulmadan yerlerinden yurtlarından sürülmesi ile kendine yer bulan bir yapının kendini mutlak hâkimiyet yerine koyması, İslâmi fikriyata sahip farklı düşünceleri İslâm dışı ilan edip tekfir etmesi ve buna dayanarak da canlarını ve mallarını helal sayması İslâm ile bağdaşmaz. Sözde Kur’an ve Sünnet çizgisinde bir dini anlayış benimserken, ümmetin çeşitli kesimleri arasına fitne tohumları eken, nefret ve ayrılığa neden olan, muhaliflerine karşı acımasız yöntemler kullanan, katı zahiri din anlayışı ile bazı rivayetleri yanlış yorumlayarak aşırı fetvalar veren, kendisi dışındaki tüm kesimleri kesin bir şekilde dışlayıp kolayca tekfir eden, her hareketiyle şiddeti ve düşmanlığı besleyen, terör olgusunu yaygınlaştıran ve İslamofobiye sürekli sıcak malzemeler servis eden bir örgütün meşru görülmesi ve savunulması düşünülemez. Hilafeti ilan ettiğini ve hilafet devleti olduğunu iddia etse de fıkha ve şer’i bir kaynağa dayanmayan, ümmetin ve âlimlerin haklarına meydan okuyan bu iddia dikkate alınamaz. Bu bağlamda aleyhimizde sık sık kullanmaya çalıştıkları IŞİD ile alakası olmayan bir topluluk olduğumuzu tekrar belirtiyor ve benimsediğimiz yöntemin, yolun, hareket metodunun asla IŞİD’inkine benzer olamayacağını ifade ediyoruz. Müslümanların İslam adına çalışmak ve insan kazanmak için güce veya şiddete başvurmaları düşünülemez. OMT’nin anlayışı mevcut şartları düzeltmek; topluma hizmet etmek; bireyler arasında adaleti sağlamak; refah ve ilerleme ile İslâm’a yakışır bir düzeye ulaşmaktır.
Bütün bunlardan sonra bir kez daha herhangi bir cemaat, cemiyet, tarikat, örgüt, vakıf, dernek, kuruluş ya da siyasi partiye bağlı olmadığımızı dile getiriyoruz. ODTÜ’de varlığımızı hazmedemeyen marjinal kişi ve gruplar, hakkımızda yürüttükleri nefret politikalarıyla okul içerisinde gergin ortamlara sebep olmakta; ötekileştirmeye ve dolayısıyla kutuplaştırmaya zemin hazırlamaktadırlar. Son günlerde, okul yurtlarından birinde kalan ve OMT ile hiçbir alakası olmayan bir öğrenci OMT adına gelişigüzel hedef gösterilmiştir. Yine bu zihniyet trajikomik bir şekilde IŞİD bayrağının A4 boyutundaki çıktılarını önce yerde bulduklarını iddia etmiş sonrasında kendi içinde tutarlı olmayan bu ifadeyi “trafik amirliğinden aldık” gibi çelişkili ifadelerle değiştirerek OMT’yi itham etmiştir. Rektörlükle yapılan görüşmeler neticesinde bütün bu iddiaların herhangi bir dayanağının olmadığı da ortaya çıkmıştır, merak eden arkadaşlarımız rektörlüğün ilgili makamlarına sorabilirler.
ODTÜ’yü kimilerinin nitelendirdiği gibi bir kale olarak değil, uluslararası standartlarda bir üniversite olarak görüyoruz ve art arda gelişen bu olayların karanlık bir senaryonun tezahürü olduğunu düşünüyoruz. Kampüsü paylaşan herkesi, hakkımızda yürütülen iftiraya dayalı propagandalara karşı dikkatli, ferasetli ve basiretli olmaya ve rektörlük makamını bu ve benzer konularda adil bir şekilde hareket etmeye davet ediyoruz.