Suriye’de, Halep’te çocuklar ölüyor,
İnsanlar, Canlar ölüyor, insanlığa;
Öfkelen.
Çocuklar odalara doldurulup katlediliyor,
Katillere; Öfkelen.
Babalar, çocukları önünde öldürülüyor,
Sen ölümüsün; Öfkelen.
Çocukları önünde anneler kirletiliyor,
Gör, öfkelen.
Bu öfkelenmeniz gereken bir şey;
Öfkelen,
Bütün dünya duyarsız, dünyaya;
Öfkelen.
Şimdi boyun eğerseniz, gerisi gelecektir,
O günler gelmeden, bugün;
Öfkelen.
Allah insanları, sussunlar diye Hâlk etmedi,
Konuş; öfkelen.
Öfkeni, kinini, zalime göster ve;
Öfkelen.
Ötesi, berisi yok bu işin, küffara karşı;
Öfkelen, sık dişin.
Ruhun canından önce çıksın, can’a çöksün katiller;
Hepisine birden; öfkelen.
Müslümanlar seyre durup, baksınlar; melül-mahzun,
Eliyle mâni olup; diliyle söz etmeden,
Onda da âciz kalıp; kalbiyle buğz etmeden,
Çaresiz boyun büken; Müslümana; Öfkelen.
Ekonomik, Siyasal, yaptırımlar yapmayın,
Mutlu, Mes’ut yaşayın, rahatı bırakmayın,
Moraliniz bozulur, Haberlere bakmayın,
Böyle kayıtsız kalan; Müslümana ÖFKELEN…
...
Zalim: Bir kimsenin hakkını zorla elinden alan, haksızlık yapan, merhametsiz ve gaddar kimse. Arapça bir kelime olup Arap dilinde mastarı: "Bir şeyi ait olduğu yerin dışında bir yere koymak" anlamındadır. Bir şeyi eksik ya da fazla yapmak yahut zamanının veya mekânının dışında yapmak da zulüm olarak ifade edilmektedir.
Kur'ân-ı Kerîm'de cehalet, şirk, fısk anlamında "nûr"un zıddı olarak kullanılır. Bu anlamlarıyla Kur'ân'ın temel kavramlarından biridir.
Peygamberler, insanları zulümattan nûra kavuşturmak için gönderilmişlerdir. Mesajları aydınlıktır; karışık yollar ise zulümattır, karanlıktır: Âllah mü'minlerin velisidir, onları zulümattan nûra çıkarır, kâfirlerin velileri ise Tağuttur, onları nurdan zulümata çıkarır" (Bakara, 2/257). O halde gerek fert gerekse toplum bazında Allah'ın emir ve yasaklarının ortaya çıkardığı sonuç nûrdur, aydınlıktır. Karşıtı emir ve yasaklar ise, zulümattır, karanlıktır; işleri yerli yerinde yapmamaktır.
Kur'ân'da zulüm çeşitlerinin en büyükleri olarak şunlar sıralanmaktadır:
Şirk (Lukman, 31/13); Allah'ın mescidlerinde O'nun adının (dolayısıyla emir ve yasaklarının) anılmasına engel olmak (Bakara, 2/114); Allah'ın bildirdiklerini gizlemek ve O'nun adına yalan söylemek (el-Bakara, 2/144; el-A'raf, 7/38; Yunus,10/17; Hud, 11/18...); Allah'ın âyetlerini yalanlamak ve âyetlerinin başkalarına ulaşmasına engel olmak (el-En'am, 6/157; Yunus, 10/17; Kehf, 18/57); Allah'ın âyetlerinden yüz çevirmek (Secde, 32/22); Müslüman olduğunu iddia etmekle birlikte Allah adına yalan söylemek (es-Saff, 61/7).
İnsan, bütün bu zulümleri işlemeye müsait bir varlıktır. Bu nedenledir ki Kur'ân-ı Kerim'de "çok zulmeden" anlamına gelen "zelûm" olmakla nitelenmiştir (İbrahim, 14/34).
Yüce Allah;âhirette insanları cezalandırırken zalim olmadığını, bu cezaları kendilerinin hakkettiğini sık sık vurgulamaktadır (bk. Âlu İmran, 3/182; el-Enfal, 8/51; Hacc, 28/10; Fussilet, 41/46; Kaf, 50/29).
Zalimler âhirette cezayı hakkettikleri gibi bu dünyada da cezalandırılırlar. İnsanların başlarına gelen toplu felaketler, zulümleri sebebiyledir. "De ki: Allah'ın azabı size ansızın veya açıkça gelirse zalimlerden başkası mı yok olur" (el-En'am, 6/47).
Yüce Allah, zalimleri dost edinmeyi de zalimlik olarak nitelemektedir. Hatta zulmeden, kişinin babası veya kardeşleri bile olsa onlara dost olmak, zalimliktir (bk. et-Tevbe, 9/23). Böylece dostluğun akrabalık bağlarına göre değil, adalet ve inanç esaslarına göre olması gerektiği anlatılmaktadır.