Bismillahirrahmanirrahim
Ve zuhr zamanında -ki o zaman gündüzün kemâli
ve zevâle meyli
ve yevmî işlerin âvân-ı tekemmülü
ve meşâğilin tazyikinden muvakkat bir istirahat zamanı
ve fâni dünyanın bekàsız ve ağır işlerin verdiği gaflet ve sersemlikten ruhun teneffüse ihtiyaç vakti
ve inâmât-ı İlâhiyenin tezahür ettiği bir andır- ruh-u beşer o tazyikten kurtulup, o gafletten sıyrılıp, o mânâsız ve bekàsız şeylerden çıkıp,
Kayyûm-u Bâkî olan Münim-i Hakikînin dergâhına gidip el bağlayarak, yekûn nimetlerine şükür ve hamd edip ve istiâne etmek ve celâl ve azametine karşı rükû ile aczini izhar etmek
ve kemâl-i bîzevâline ve cemâl-i bîmisâline karşı secde edip hayret ve muhabbet ve mahviyetini ilân etmek demek olan zuhr namazını kılmak ne kadar güzel, ne kadar hoş, ne kadar lâzım ve münasip olduğunu anlamayan insan, insan değil...
Bediüzzaman Said Nursî
(Sözler)
âvân-ı tekemmül : tamamlanma vakti
cemâl-i bîmisâl : benzersiz güzellik
inâmat-ı İlâhiye : Allahın verdiği nimetler
istiâne : yardım dileme
Kayyûm-u Bâkî: Başlangıç, nihayet ve yeniden oluş gibi hallerden münezzeh ve ezelden ebede kaim, dâim ve var olan Allah (C.C.).
kemâl-i bîzevâl : yok olmayan mükemmellik, kusursuzluk
mahviyet : tevazu, alçakgönüllülük
meşâğil: Meşguliyetler. İşler. Meşgaleler.
muvakkat: geçici
Münim-i Hakikî : gerçek nimet verici olan Allah
tezâhür : ortaya çıkma, görünme
yekun: Toptan, hepsi. Netice. Toplam.
yevmi: Günlük. Güne ait.
zevâl : gelip geçicilik, batış
zuhr : öğle