Samet Doğan'ın Söyleşisi
Yazar Bülent Akyürek'in yine çok tartışılacak, ezberleri bozacak yeni kitabı Fincan Yayınları'ndan çıktı. Akyürek'le hem yeni kitabını, hem de gündemi konuştuk.
Öğlen namazına kalkmak derken, neyi kastediyorsunuz?
Sabahlara kadar internetin başından ayrılmayan insanlar sabah namazını kılıp ikindiye kadar uyuyorlar, öğlen kaçmış oluyor böylece. Evet, bir de kitabımda söylemek istediğim şey şu: Müslüman artık bir namazdan sonra diğerini beklemiyor. Şartlı reflekse dönüşmüş bir namaz kılma alışkanlığımız oluştu. Namazdayken fabrika ayarlarına geri dönüyor, namaz bittikten hemen sonra dünyanın kollarında cilveleşiyoruz. Bu hoş değil, ayarımız iyice bozuldu… Gafletteyiz… Maddi uykuda ustalaşmış olan bu ümmet, kapitalzm sayesinde manevi uyanıklığını yitirdi.
Kitabınız çok sert ve tehdit ifadeleri içeriyor... Korkmuyor musunuz?
Cesur bir adam, en dipteki korkuları yaşamış adamdır. Ben cesur bir adam olduğumu söylemiyorum ama, galiba konuşurken ve yazarken korkmayı unutuyorum…
Hz. Mevlana'nın yanlış kullanımı hakkında çok yazıp konuştunuz ama sözleriniz bitmedi galiba?
Hz. Mevlana ve semazenler döner sermaye oldu. Ben bütün bunlara karşı çıkıyorum, bu işin peşini bırakmam. Hz. Mevlana'nın bütün pazarlama müdürleri üstüme geliyorlar. Mevlana'yı güneş enerjili bir oyuncağa çevirdiler.
PATRON KORKUSUNA NAMAZ KILMAYANLAR VAR
Bazı kitaplarınızda olduğu gibi özellikle son kitabınızda da Müslümanların korkusuz olması için çok sert metinler yazmışsınız. Sizce Müslümanlar korkak mı?
İş yerinde patron korkusundan namazlarını kılamayanlar var. Tabii ki kızıyorum, azarlıyorum. Takva sahibi gerçek Müslüman, Allah yolunda ölebilmek için bahane arar, biz ayağımıza gelen fırsatları tepiyoruz. Cennet günde beş kez ayağımıza geliyor ama biz onu çiğniyoruz!
Konformist Müslümanlara çok kızıyorsunuz. Sizce konfor nedir?
Aldığımız bir nefesi geri vermek konfordur. Bir lokma bir hırka diyorlar ya... Hırka konfordur. Çünkü Ashab-ı Suffe'nin üstünde giyinecek elbisesi yoktu.
Batı, karanlıktan korkuyor mu?
18. yüzyıl aydınlanma çağından beri Batı, karanlıktan utanıyor, korkuyor. Karanlık, ilkellik oldu. Sokaklar, caddeler, parklar, yollar, dağlar sabahlara kadar aydınlatılıyor. Elektrik tüketimi küresel ısınmayı beraberinde getiriyor, kıyameti hazırlıyor, niye? Çünkü Allah bize “Akşam olunca uyuyun, sabah olunca uyanın” dedi ama biz ayete muhalefet ettik. Nesnelerin karanlıkta görünmemesi gibi sürekli aydınlık bir dünya ateşböceklerinin sonu oldu.
İnsanlar sabaha kadar niçin uyumuyor, sonra da namazlarını kaçırıyorlar?
Kafamızın içine “Siz uyurken dünya dönüyor ve siz uyurken mutlaka bir şeyler kaçırıyorsunuz.” inancını yerleştirdiler. Dünya için olmayan tek uykusuzluk biçimi gece ibadetleridir. Gece ibadetlerinin en mübarek yanı ne için uykusuz kaldığımıza verilen cevaptır.
İslamcıyla mü'min arasındaki en büyük fark nedir?
İslamcı kentleşmiş Müslümandır. Dikkat edin mü'min demiyorum! Mü'min kadercidir ve başına gelene razı olur. Çünkü ahiret gününe iman etmiştir. Mü'min, başına bir şey gelince razı olan, Allah'a havale eden adamdır ama İslamcı başına bir durum gelince karakola ve savcıya koşar, olay budur!
Namaz kılmayan insanın iç huzursuzluğunu nasıl açıklarsınız?
Ben, otuz beş yaşıma kadar inançsız yaşadım. Hidayete ereli beş yıl oluyor. İçki haram olduğu için insan bedenini sersemletir ve zikzaklar çizdirir. Her haram, her günah bizi Kabe'den uzaklaştırır. Ancak namaz kılarken istikametimiz Kabe'dir. Allah'ın nefesinden bedenimize üflenen mübarek ruh bu dünyada olmak istemediği yerlerde gezinmekten, görmek istemediklerini görmekten ve duymak istemediklerini duymaktan bedenlerimizin içinde hıçkırarak ağlıyor. Müslüman, bakışlarını Kabe'den ayırdığı an şeytanın yoldaşı olur. İnançsız yaşadığım yıllardan biliyorum. İpiniz Kabe'ye bağlı değildir ve sizi isteyen istediği yere götürür. Allah korusun! Allah, gözlerimizi Kabe'den ayırmasın ve gözlerimiz Kabe'den başka yere baktığı zaman kör olsun inşallah!
Haber Vaktim