Öğretmenlik, Yaratıcının “Rab” ve “Rahîm” isimlerinin bir tecellisidir. Seni ve seninle ilişkilendirilmiş olan ve içinde yaşadığın kâinatı şekillendiren ve şefkatle eğiten “Rabbinin adıyla oku” emrinin tecelli ettiği bir meslektir öğretmenlik…
İçimizde ve işimizde doğru olanı yaptığımızı biliyoruz; işimizi eğlenceli, heyecanlı ve zevkli hale getiriyor. Ama adil olalım, hayat her zaman mor kelebekler, gökkuşakları ve uzun derin nefeslerle dolu değildir.
Bugün size bir öğretmen olarak mesleğinize; öğrencilerinize ve sınıfınıza nasıl yeniden âşık olacağınızı göstermek istiyoruz.
Aşağıda, konuya geçmeden önce, mutlaka izlemenizi önerdiğim bir aşk filmi, daha doğrusu öğretmenlik aşkı filmi var: “Hıçkırık”. “Hichki” hastalığı olan bir kadın öğretmenin, öğretmenlik aşkını yakalamak için verdiği mücadeleyi anlatıyor. Bu filmi mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum.
Herkese dağa tırmanır ama zirveye Musa olanlar çıkar, derler ya; işte öğretmenliği bir aşk ve tutku olarak gören bir çok filmden biri de bu film!
Sınıfınıza ve günlük öğretmenlik faaliyetinize yeniden aşık olmak için bu ipuçlarına göz atabilirsiniz:
Aşk 1: Sınıfta Yeni Şeyler Deneyin
Sınıfınızı yeniliklerle heyecanlandırın. Mesela, yeni eğitim araçları deneyin. Her yenilik, sınıfınıza yepyeni bir his verebilir. Her zaman aynı şeyleri yaptığımızda ve öğrencilerimizi meşgul etmek için her zaman aynı materyalleri kullandığımızda, bir noktada sıkılacaklardır.
Sınıfınıza yeni, ilgi çekici, eğlenceli ve oyunlaştırılmış platformlar veya araçlar getirmek, öğretmekten daha fazla keyif almanıza yardımcı olabilir.
Eğitimin geri bildirimle, öğrencilerimizin tepkilerini anlamakla, öğrenme süreçleri için neyin daha iyi olduğunu analiz etmekle ve – bir düzeyde – hayattaki başarılarını garanti edecek bir yol tasarlamakla ilgili olduğunu unutmayın.
Aşk 2: Onları Dinleyin: Öğrencilerinizin Söyleyecekleri Var
Her öğrencinin söyleyecek bir sözü vardır. Onları başarılı bir şekilde dinlediğimizde ve benzersiz amaçlarını ve kapasitelerini anladığımızda, öğretimimiz daha anlamlı hale gelir ve daha fazla anlamlılık tutkunun kapısını açar.
Bazı öğrenciler sanat ve mühendislik arasındaki entegrasyonu gerçekten seviyor. Bazıları ise tüm gün sanal robotları programlamak istiyor. Onların sesini dinlemek bakış açınızı genişletecek ve sınıfınızı zenginleştirecektir.
Gerçekten de, bu çoklu sesleri duymak bir meydan okumadır. Ancak, meydan okunduğunu hissetmek motivasyon oluşturur. Motive olmak, kendini gerçekleştirme ve kendini aşma tutkusu aşılar. Sınıfta yaptıklarımız için tutkuya sahip olmak, yaptığınız işi daha da çok sevmenizi sağlayacaktır.
Süreci kişiselleştirin. Her öğrenci aynı şeyi düşünmez, hareket etmez veya beklemez.
Her öğrencinin kendi hızında öğrenebileceği bir öğrenme ortamı sunmak, daha da “kişiselleştirilmiş” dersler yapmamızı ve dolayısıyla her öğrenciyle olan bağı hissetmemizi sağlayacaktır.
Eğitim sürecini kişiselleştirerek, biçimlendirici değerlendirme yöntemini kullanmak, gelişimi ölçmek için idealdir. Bu, toptan değerlendirmeleri bir kenara bırakır; öğretmenlerin sürekli bir etkileşimin gerekli olduğu değerlendirme alanlarını keşfetmelerine imkan tanır. Bu, kişisel ölçme araçlarıdır ki, otantik ölçme denilir.
Eğitimin doğal dinamik yönünü anlayarak, yaratıcılığın devreye girmesi için kapıları açıyoruz. Yeni fikirler, özelleştirilmiş programlar ve her öğrencinin öğrenme sürecine dikkat etmek, eğitime daha parlak ve daha umutlu bir noktadan bakmamızı sağlayabilir.
Aşk 3: Gerçek Hayat Problemlerine Odaklanın
Doğru, probleme dayalı öğrenme ve proje tabanlı öğrenme eğitimde büyük bir trenddir.
“Öğrenmenin en iyi yolu öğretmektir” sözü çok doğrudur.
STEM dersleri gibi günlük hayatla örtüşen öğrenme ortamları, öğrencilerimize gerçek yaşam problemlerini çözmeyi öğretirken, kendimiz de bunu nasıl yapacağımızı öğreniyoruz.
Aşk 4: Öğretme Sürecinin Tadını Çıkarın
Bazen sadece derin bir nefes almamız, gülümsememiz ve yaptığımız şeyi neden yaptığımızı kendimize hatırlatmamız yeterlidir.
Üretkenlik çok önemli, hadi sınıfa yeni unsurlar getirmeye çalışalım. Günlük aktivitemize daha fazla coşku katmanın en iyi yollarından biri, bu coşkuyu kendimizin üremesidir.
Öğrencilerinizin, öğrenme sürecinden keyif aldığınız gibi, öğretme sürecinin de keyfini çıkarın. Yeteneklerinize, öğretmek için kullanabileceğiniz araçlara ve sınıfınıza âşık olun. Tüm problemlerin cevapları kendi içindedir. Bir sorunun çözümü sorunun kendi içindedir. Bir öğretim günü sonunda, yaptığımız işte, öğretmenlikte, daha fazla sevgiye ihtiyacımız var. Bizim teknolojimiz sevgidir.
Sonuç: Mazeretleri Size Engel Olarak Görmekten Vazgeçin
Sakın farklı mazeretlerle aşkınızın önünü kesmeyin. Ben de biliyorum eğitimle ilgili genel ve özel sosyoekonomik ve politik sorunları…
Bu sorunlar her zaman olacaktır. Sizden önce de vardı, sizden sonra da olacaktır; siz “şimdi” nin hakkını vererek, tadını çıkarın!
Haydi; mesleğimize, mesleğimizdeki ilk günkü gibi, yeniden âşık olmanın tam zamanı!
Cemile Ceylan – Yeni Eğitim Dergisi