Sıkılmak; ruh daralması, bir şey yapmak istememe, keyifsizlik, hüzün manalarına gelir. Sıkılmak birçok olayın sonucu olduğu gibi, neticesi de olabilir. Herkes dönem dönem bu durumu yaşayabilir. Bu normaldir fakat uzun süreli sıkılmalar psikolojik rahatsızlıkların yansıması olabilir. Bu nedenle işin erbabı bir uzmana danışmak faydalı olur. Sıkılmanın altında psikolojik bir rahatsızlık yatıyorsa mutlaka tedavi edilmelidir.
Fakat bazı uzun süreli can sıkıntılarının nedeni psikolojik bir rahatsızlık değildir. En zor tedavi edilen de bu kısımdır. Çünkü teşhisini koymak kolay değildir. Baktığınızda dünyanın en mutlu insanı olması beklenilen kişi intihara kalkışabiliyor. Veyahut kendini eğlencelere vererek yavaş yavaş ömrünü tüketebiliyor.
Lemaat’ta sıkıntı ile deniliyor ki ‘‘Sıkıntıdır muallime-i sefahet. Demek sefahetin menbaı sıkıntı olmuş. Sıkıntı ise mâdeni, yeisle su-i zandır. Dalâlet fikrîdir.. zulümat kalbîdir.. israf cesedîdir.’’
Evet, burada mükemmel bir şekilde sıkıntının sebep ve sonuçları tek cümlede izah edilmiş.
Sıkıntıyı bir insana benzetirsek aklı dalaletle dolu, kalbi zulümatla kaplı, cesedi israftan oluşan, beslenme kaynağı yeis ve su-i zan olan bir acaib-i mahlukat olur. Bu mahluktan tecavüz, hırsızlık, cinayet vs. her türlü suç beklenebilir. Böyle insanların hem kendisine hem de topluma birçok zararları vardır. Bu tür zararların önüne geçmek için toplumsal akla istikameti, kalbe nuru ilka etmek gerekir. İstikamet ve nur olduktan sonra ayrıca ümitsizlik, su-i zan ve israfın önüne geçilebilir. Bu tür sıkıntı tedavi edilirse sefahet oluşmayacaktır dolayısıyla sefahetten kaynaklı sosyolojik olaylar azalacaktır.
Gerek şahsi, gerekse toplumsal birçok olumsuz olayların, sorunların, kayıpların sebebi sefahettir. Sefahete sürüklenen, haram eğlencelere yönelen, maddeye bulaşan çocukların, gençlerin ana sorunu can sıkıntısıdır. Maddi, manevi birçok kayıp yaşayıp bana gelen maddeye bulaşan danışanlarımı sorguladığımda sıkıntılarının ana kaynağının fikri ve akli olarak istikametsizlik olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Fikri istikamet olmayınca hedefsizlik, gayesizlik, amaçsızlık oluşur. Kalpte de zulümat olunca her türlü merhametsizlik, şiddet ve suçlar oluşuyor.
Düştüğü deistlik çukurundan çıkamayarak istikametini kaybeden, bunalıma girip maddeye bulaşan ve türlü olaylara karışan gençlerin sayısı gün gittikçe artmaktadır. Son bir yılda madde kullanan kişilerin sayısının sekiz katına çıktığı ifade ediliyor. Bunun en büyük müsebbibi milli eğitim müfredatını oluşturan zat-ı alilerdir!
Bu dersler sadece cesede hitap ediyor. Akla, kalbe ve ruha hitap etmiyor. Akıl, kalp, nefis ve diğer bütün hislere hitab eden Risale-i Nur eserlerinin okullarda temel dersler statüsünde okutulması ileride oluşabilecek birçok bireysel ve toplumsal sorunların önüne geçecektir.