Windows denilince hemen herkesin aklına internet penceresi geliyor. Bir diğer anlamı da nafize, menfez… Windows, pencere, menfez… Evet üç kelime de aşağı yukarı aynı anlama gelmektedir.
Bugünkü konuyu sanal aleme ayırmayı muvafık gördüm. Sanal alemle hemen herkes hemhal olmuş durumda. Köydeki okuma yazmayı zor bilen kadından üniversitedeki profesöre kadar, 7 yaşındaki çocuktan 70 yaşındaki dedeye kadar birçok bireyin uğraştığını ve çeşitli facialarla psikiyatriye geldiklerine birçok defa müşahade ettim. Daha önceki yazılarımda kısaca zararlarından bahsetmiştim. Bugün kendi kendimizi uyarmak için bu yazıyı yazma gereği duydum. Yani sözüm meclisten içeri…
Dünya’nın öbür ucundaki bir mes’ele internetin açık pencerelerden tüm Dünya’ya yayılabilmektedir. Masumane bir haber okumak istediğimizde ister istemez ilgili ilgisiz birçok haber gözümüzden girip dimağımıza yerleşmektedir. Dimağda oluşan vesveseler mahall-i iman olan kalbe yavaş yavaş damlamaktadır. Bundan sonra başlayan ruhi sıkıntılar, karamsarlıklar, güvensizlikler, endişeler, kaygılar hayatımıza hakim olmaktadır. Okuduğumuz haberlerin çoğu Amerika tavuklarının sayısından daha önemsiz konulardır. Hiçbir faide vermediği gibi, çok zararlarıyla beraber, gaflet perdesini kalınlaştırmaktadır. Asıl vazifeler muattal kalmaktadır.
“İ'lem Eyyühe'l-Azîz! Küre-i arzı bir köy şekline sokan şu medeniyet-i sefîhe ile gaflet perdesi pek kalınlaşmıştır. Ta'dili, büyük bir himmete muhtaçtır. Ve kezâ, beşeriyet ruhundan dünyaya nâzır pek çok menfezler açmıştır. Bunların kapatılması ancak Allah'ın lütfuna mazhar olanlara müyesser olur.” (Mesnevi-i Nuriye)
Burayı her okuduğumda direk aklıma internet geliyor. Gerçekten de küre-i arz bir köy gibi olmuş durumda. Her yeni pencere açtığımızda bizi ilgilendirmeyen, gafletimizi arttıran birçok olaydan haberimiz olmakta ve ruhumuz etkilenmektedir.
“Ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çoktur. Birbiri içinde mütedâhil dâireler gibi her insanın kalb ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve Küre-i Arz ve nev-i beşer dairesinden tut, tâ zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde dâireler var. Herbir dâirede, herbir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dâirede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var. Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat arasıra vazife bulunabilir. Bu kıyas ile -küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasip- vazifeler bulunabilir. Fakat büyük dâirenin câzibedarlığı cihetiyle küçük dâiredeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmeti bıraktırıp lüzumsuz, malayâni ve âfâkî işlerle meşgul eder. Sermaye-i hayatını boş yerde imha eder. O kıymettar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür.” (Şualar)
Gaflette iken okuduğunuz 10 dakikalık bir kitap okuma süresi size yeterli gelir zannedersiniz. Gafletten uyandığınızda iki saatin de yetmediğini düşünürsünüz. Kendi alemimde bizzat bunu yaşadım. İnterneti hayatınızdan çıkarın, kendinizi okumaya verin, emin olun zaman yetmeyecektir. Öbür türlü saatlerce internette dolaşmak, gece yatmadan 10 dakika kitap okumak, vaziyeti kurtarmak adına nefsin yaptığı bir aldatmacadır. Ölmeden uyanmalı, okumaya tekrar baştan başlamalı…
“…Hem Deccal, deccallık haysiyetiyle değil, belki gayet müstebit bir kral sıfatıyla işitilir. Ve gezmesi de her yeri istilâ etmek için değil, belki fitneyi uyandırmak ve insanları baştan çıkarmak içindir. Ve bindiği merkebi ve himarı ise; ya şimendiferdir ki bir kulağı ve bir başı cehennem gibi ateş ocağı, diğer kulağı yalancı cennet gibi güzelce tezyin ve tefriş edilmiş. Düşmanlarını ateşli başına, dostlarını ziyafetli başına gönderir. Veyahut onun eşeği, merkebi; dehşetli bir otomobildir veya tayyaredir veyahut... (sükut lâzım!)” (Şualar)
Sükut lazım derken ne kast edilmiş olabilir. Bir fikriniz var mı? Burayı da çok merak ediyorum. İnternet olabilir mi? Ne dersiniz?
İyisi mi sosyal medyayı sadece ticari ilişkiler için kullanalım.