Oksijen olmadan yaşayabilen canlı bulundu

Güney Kutbu'ndaki tuzlu gölde, güneş ışığı ve oksijen olmadan yaşayabilen bakteriler bulundu...

Amerikalı bilim adamları, amonyak, azot, hidrojen, nitrat, azot oksitin yoğun olarak bulunduğu Vida Gölü'nde buzun 20 metre altında yaşayabilen mikro organizmalar keşfetti.
 
Suyun tuzluluk oranının yüzde 20'yi geçtiği, sıcaklığın ortalama sıfırın altında 13 derece olduğu göldeki keşfe imza atanlardan Nathaniel Ostrom, bu ekosistemin bulunmasının Dünya'da buzla kaplı ve bağımsız başka ekosistemlerin de olduğunu gösterdiğini  belirtti.
 
Michigan Üniversitesi'nden Ostrom, keşfin ayrıca buzla kaplı tuzlu su okyanuslarına sahip olduğu düşünülen Jüpiter'in uydusu Europa gibi, başka gezegenlerdeki muhtemel yaşam formları için örnek teşkil ettiğini vurguladı.
 
Yüksek hidrojen ve gaz halindeki azot oksitin bu ekosistemin hayatta kalabilmesi için kimyasal enerji kaynağı oluşturduğunun düşünüldüğünü belirten bilim adamı, bu gazların çok tuzlu su ve çevredeki demir bakımından zengin kayalarla kimyasal tepkime oluşturduğunu ifade etti.
 
Araştırmaya imza atanlardan, Nevada Üniversitesi'nden Alison Murray, bugüne dek bu jeokimyasal süreçler ve buzla kaplı çevrelerdeki mikrop hayatına ilişkin neredeyse hiçbir şey bilinmediğine dikkati çekti. (Rota Haber)

RİSALE-İ NURDAN

Mecmu-u kâinatın yüzüne, envâın birbirine karşı gösterdikleri teavün, tesanüd, teşabüh, tedahülden mürekkep geniş bir sikke-i vahdet konulduğu gibi, zeminin yüzüne de, dört yüz bin hayvanî ve nebatî taifelerden mürekkep bir ordu-yu Sübhânînin ayrı ayrı erzak, esliha, elbise, talimat, terhisat cihetinde gayet intizamla, hiçbirini şaşırmayarak, vakti vaktine verilmesiyle koyduğu o sikke-i tevhid misillü, insanın yüzüne de, herbir yüzün umum yüzlere karşı birer alâmet i fârika bulunmasıyla koyduğu sikke-i vahdâniyet gibi, herbir masnuun yüzünde, cüz’î olsun küllî olsun, birer sikke-i tevhid ve herbir mahlûkun başında, büyük olsun küçük olsun, az ve çok olsun, birer hâtem-i ehadiyet müşahede edilir. Ve bilhassa zîhayat mahlûkların sikkeleri çok parlaktırlar. Belki, herbir zîhayat kendisi dahi, birer sikke-i tevhid, birer hâtem-i vahdet, birer mühr-ü ehadiyet, birer turra-i samediyettirler.

Evet, herbir çiçek, herbir meyve, herbir yaprak, herbir nebat, herbir hayvan öyle birer mühr-ü ehadiyet, birer hâtem-i samediyettir ki, herbir ağacı birer mektub-u Rabbânî ve herbir tâife-i mahlûkatı birer kitab-ı Rahmânî ve herbir bahçeyi birer ferman-ı Sübhânî sûretine çevirerek, o ağaç mektubuna, çiçekleri adedince mühürler ve meyveleri sayısınca imzalar ve yaprakları miktarınca turralar basılmış. ( Şualar, İkinci Şuâ, Üçüncü Makam)

 

Tefekkür Haberleri